
Korku ve umut
Ekonomik krizin sosyal patlama işaretleri veren görüntüler sergilemeye başlaması, halkta gelecek korkusu yaratıyor.
Yöntem Araştırma Şirketi'nin 11 ilde yaptığı çalışma, halkın yüzde 59'unun gelecek endişesi taşıdığını ortaya koydu.
Düşük gelir gruplarında bu oran yüzde 63'e kadar çıkıyor. İşlerin daha kötüye gideceğinden korkanlar da yüzde 41'i buluyor.
İşsizliğin çığ gibi artması, iş güç sahibi insanları bile tedirgin ediyor. Çalışanların yüzde 29'u, bir ay ile bir yıl arasında kendilerinin de işlerini kaybedeceklerinden korkuyorlar.
Türkiye 2-3 yıl önce İstanbul'a üçüncü köprü ile tüp geçidi, İzmit Körfez Geçişi'ni, Çanakkale Boğaz Köprüsü'nü tartışıyordu.
Bugün savaş yıllarında bile görülmemiş bir karamsarlığın pençesine düşmüş haldeyiz.
Açlık, sofuluğu bozarmış.. Polis "Cebinizde fazla para taşımayın, gereksiz yere mücevher takmayın, zilinizi çalan herkese kapıyı açmayın" diye uyarı yapıyor. Türkiye, hak etmediği bu cehenneme niçin düştü?.
Halkın yüzde 47'si "Kriz, hükümetin beceriksizliği yüzünden çıktı" diyor.
Tek yol demokrasi..
Esnaf ve sanatkârların protesto eylemlerinde "Hükümet istifa" çığlıkları artıyor.
Başbakan Ecevit'in "Hükümet istifa ederse alternatif ne?" sorusu demokrasi ahlâkı ile uzlaşmıyor ama pratik geçerlilik taşıyor.
Yalancılığı ve basiretsizliği ile gözden düşmüş Çiller gelse ne yapacak, belli değil..
Fazilet gelse ne yapacağı belli:
Türbandan başka dertleri yok, krize türban giydireceklerdir!
Zaten halkın tepkisi, hükümeti de aşarak bütün partileri kapsıyor. Dün Kapalıçarşı'da FP lideri Kutan'ın gördüğü tepki, esnafın hiç bir partiyi ötekinden daha makbul saymadığını ortaya koydu.
Ama kimse "ara rejim" veya daha radikal bir müdahale beklemesin.. Asker şunu biliyor:
Demokraside yeni bir kesinti, bundan sonra Türkiye için bir "müebbet mahkumiyet" sebebi olacak, Türkiye'yi dünyadan koparacaktır.
Ayrıca geçmiş müdahaleler, bitmiş siyasi liderleri yeniden diriltmekten başka işe yaramadı. Artık "leşi, öldürene sürükletirler" hukuku geçerli olacak.
Haydi Derviş bastır..
Partiler, iktidar-muhalefet demeden işbirliği yapmak zorunda olduğunu görmelidir.
Bu sistemle seçim yapılsa bile değişen bir şey olmayacağına göre çareyi bu Meclis, bu siyasi yapı bulacaktır.
DSP'li Pişkinsüt'ün dediği gibi "Milletvekilleri son derece avam, cahil ve taşralı" olabilir.. Ama ne yapalım, teslim mi olacağız?.
"Yöntem"in yaptığı araştırmaya göre Derviş ve ekibinin başarılı olacağına inananlar, hâlâ halkın yüzde 50'sini aşıyor.
Bu şansı kullanmaya mecburuz.
Yalnız Derviş de beş gün sonra açıklayacağı programa, savaşmaya değer hedefler koymalıdır. Yoksa halkın desteğini alamaz.
Program halktan fedakârlık isterken, bakanlık sayısının 22'ye ineceğini, lojman ve makam arabalarının satılacağını, özelleştirmelerin hızlanacağını garanti etmelidir.
Maks talihini değiştireceğine emin olmadıkça halk artık hiç bir adamın ve programın peşinden gitmeyecektir!
|