|
|
|
|
Basketbol oyuncak değil
Geçen hafta futbolun üç büyüğü G.Saray, F.Bahçe ve Beşiktaş'ın karizma yoksunu koçlarını konu edip, bir şov arenası olan basketbolda koçların önemine değinmiştik. Rahmetli Aydan Siyavuş'tan beri, bu konuda kısır bir döngü içine girdi basketbol dünyamız... Kulüp yönetimlerindeki "bilenler grubu", olayları kendi insiyatiflerinde, kendilerini gündemde tutabilmek için bunu yapıyorlar. Takımların başına düşük profilli, kendi sözlerini geçirebilecekleri, borularını öttürebilecekleri, pek öne geçmeyecek, lider vasfından yoksun koçlar getiriyorlar. Örneğin Efes Pilsen, koçunu değiştirirken, aklına Indiana Üniversitesi'nden zorla ayrılan Bobby Knight'ı getirip, dünya çapında bir tanıtım olayıyla bir taşla iki kuş vurmak gelmiyor. Neden? Bir: Vizyon yok. İkincisi o zaman iş bazılarının kontrolundan çıkıyor. "Küçük olsun, benim olsun" anlayışı basketbola zincir vuruyor, büyüyemiyor. Onun içindir ki Erman Kunter, Necati Güler gibi yıldız basketbolcu koçlar, Faruk Akagün, Cihansever Yeşildağ gibi gerçek basketbol adamları sıcak basketbolun dışında. Murat Özgül ve Mete Babaoğlu olması gereken yerlerde değiller. Yahya Kemal'in dizesiyle bağlayacak olursak, "Yöneticiler o kadar memnunki yerinden, koçlardan dönen yok gönderildikleri yerlerden." Peki doğrusunu yapanlar yok mu? Var tabii ki. Bunlar nerde mi? Tabii ki ligin zirvesinde.
Testi kırılmadan
Tam biz "Haydi Ülker, haydi. Tam zamanı, tam zamanı şimdi.." diye tribünlerde tezahürat yaparken, hem de Scavolini'yi İstanbul'da 13 sayı farka yatırmışken Suprolig'e erken veda etmek var mıydı? Öyle ya, dağılmış Avrupa basketbol liglerinin en ballısının çeyrek finali kapına gelmiş, sen elinin tersiyle itiverdin. Seneye lig teke iniyor ve takım sayısı 32'ye çıkıyor. İşler çok ama çok zorlaşacak. Bunu Avrupa 3.'sü Efes adımlarını düşünerek atsın diye söylüyorum. Litvanya gençler karması Rytas'a hiç benzemez sıradaki takımlar... Kalan 8 ekip arasında en dişinize göre olanı, Hırvatistan'tan Split ile bir dışarda, iki kez de içerde oynayacaksınız. Bayrak sizde, rüzgâr arkanızda. Paris'teki final four'da basketbolumuzu Avrupa üçüncülüğünden ileriye götürmenizi bekliyoruz. Gözümüz üzerinizde. Tekerlek kırılmadan yol göstermek adına acı bir dost eleştirisi: Avrupa'nın en iyi uzunları Hüseyin, Mehmet Okur ve Drobnjak sizde iken, hücumda kısalara perde yapmaları için dışarı çıkarmak, hem onları etkin oldukları bölgeler dışında bırakıyor hem de onları tutan adamların kısalara ikili sıkıştırma yapmasına neden oluyor. İstatistiklere bakın. Bu şekilde, içeri devrilen (daha doğrusu hakem masasına devrilen) uzunlarla bugüne dek kaç sayı buldunuz? Dediğimi daha iyi anlarsınız.
|
|
|
|