|
|
|
Ahizenin ucundaki melek
Hani önümüzdeki günlerde topyekün işsiz kalıp karavanlarda yaşamaya başlayacağımız için, havalar ne kadar güzel giderse o kadar iyi
Kendimi ikna etmeye çalışıyorum. Her şey de kötü olmaz ya... Evet iyi şeyler de oluyordur mutlaka. Mesela... Meselaa... Profilo Alışveriş Merkezi'ndeki sinemada Şahismail Bey'in "Siz çok fazla geliyorsunuz, size bir hediyemiz olsun bari" demesi ve bedava bir bilet vermesi iyi bir şeydi. Sonra 2 kilo 400 gram vermiş olmam da iyi bir şey sayılabilir. Hani insan bir haftadır deli gibi spor yapıp, o manyak İsveç rejimini yapınca daha çok şey bekliyor karşılığında ama... Sonuç bir "hiç" de olabilirdi. Sonraaaa... İki yıldır hiç görüşmediğim yol arkadaşlarımla şimdi iki günde bir buluşuyor olmam da çok güzel bir şey... Benimle sürekli "şişko" diye dalga geçseler de... Sonra...
Arrrkkkkkgggg....... Hayır, hayır, hayır! Boşuna çabalıyorum. Kendimi ikna edemeyeceğim. 45 dakikadır trafikte aynı noktada duruyorum, aptal bir arazöz-vidanjör-hernehaltsa yüzünden. Otoparka giden yegane yol, o zımbırtı yüzünden kapanmış. O sokağa giremediğim için her gün itinayla kaçındığım İstanbul'un en işlemeyen caddesine girmek zorunda kaldım. Ve 45 dakikadır bu caddeden çıkamıyorum. Ne hakla bir yol zart diye kapatılır? Benim ziyan olan 45 dakikamın hesabını kim verecek? Ha? Kim? Şu an işte olmam lazım, peki ben neredeyim? "Satılık ya da kiralık" tabelasının tam önünde!
AH TEYZEM!
Satılık ya da kiralık! Bu ne çaresizliktir böyle. Satmak istiyor, satılamayacağını biliyor, hani belki kiralayan olur, üç beş kuruş... Her şeye razı durumu... Kendi olmuş maymun (onu mu yapsam bunumu yapsam) eder sizi de maymun. (Atasözü zorlatması) Yani, bu zavallı, biçare insanların evini de satın alamazsınız. Tam notere gidecekken "Ay bir de abimin/amcamın/eniştemin bankacı oğluna sorayım, o bilir" der, kalakalırsınız ortada eldeki milyarcıklarınızla. Ya da tam kiralayacaksınızdır, badanacı bile ayarlamışsınızdır, "Yavrum kusura bakma ama satacağım" der. Bu teyzeciklerin amcacıkların kafası acayip karışıktır. Çok kızarsın seni maymun etti diye ama bir yandan da kızamazsın. Hepsi aresizlikten...
Dolmuşta iki kadın kaptırmış, bağıra çağıra konuşuyorlardı. Zart banktan 800 kişi çıkarmışlar. Çıkarılanlardan birinin kızı hastaymış, çok paraya ihtiyacı varmış "Bundan sonra her şeyi ama her şeyi göze aldım. Cüzdanlarınıza dikkat edin" demiş öyle çıkmış bankadan. Şoke olmuşlar tabii. "Bizi bu hale düşürenleri Allah kahretsin inşallah. Hırsız yaptılar sonunda" diye ağlamaya başladı. Dolmuşça bütün beddualarımızı savurduk bizi-bu-hale-düşürenler ordusuna.
Eveet, neydi? Güzel şeyler.. Mesela bugün havanın güneşli olması güzel bir şey. Hani önümüzdeki günlerde topyekün işsiz kalıp karavanlarda yaşamaya başlayacağımız için havalar ne kadar güzel giderse o kadar iyi. Karavan fikri fena değil bakın. Biraz Amerikanvari gerçi... Yine de ısrar ediyorum. İyi fikir. Kaplumbağa gibi. Nereye gidersen evin de orada araban da. "Şık bir ev, güzel eşyalar... Nedir ki? Ben benle zenginim. A-ha ha haa" Yalan tabii. Ama yedirebilmek size kalmış.
Böyle umutsuz durumlarda en iyi gelen şey ne biliyor musunuz? Bu bankaların telefon servislerini aramak. "Zort banka hoşgeldiniz. Nasıl yardımcı olabilirim, ben Sezer!" diyorlar ya, işte ondan sonrası rüya gibi gidiyor. Kızmak yok, terslemek yok, sinirlenmek yok, olmaz yok. Nasıl terbiyeli, nasıl nazik, nasıl sabır taşılar... Sanki kibar kibar flört ediyoruz. Espri yapıyorum ona bile gülüyorlar. Varsa bir hesabınız, sırf bu meleklerle konuşmak için bir iki işlem yaptırın. Masaj yaptırmış gibi rahatlıyorsunuz... En uzun EFT işlemi sürüyor.
Mutlu Tönbekici
mtonbeki@usa.net
|
|
|
|