kapat
07.04.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner

Dünyadan
Spor

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Garildi
 

Futbolda Temel çatlağı


Spor gündeminde Hıncal Uluç'un Şenol Güneş'i 'Karadenizli ittifakı'yla suçlaması var. Milli takım antrenörü "yok öyle bir şey, yeteneğimi çalışarak pekiştirdim" derken Uluç, Federasyon'a yönelik suçlamalarında ısrarlı
Biz Galatasaray'ın başarısıyla sevineduralım, Milli Takım'ın Dünya Kupası'ndaki performansına yönelik tartışmalar devam ediyor. Ama bir tartışma var ki, diğerlerinden çok farklı. Sert eleştirileri ile tanıdığımız Sabah yazarı Hıncal Uluç, meseleye hemşerilik ilişkileri açısından bakıyor. Üstelik bu ilişkilerde siyaset, mafya ve iş dünyasının önemli isimleri telaffuz ediliyor. "Birbirini kollayan ve çıkar peşinde koşan kişiler sayesinde Şenol Güneş Milli Takım Teknik Direktörü'dür" diyor. İşte iddialar ve bu iddialara Milli Takım Teknik Direktörü Şenol Güneş'in yanıtları.

Kapıcım bile bu kadarını yapar
Milli Takım Teknik Direktörü Şenol Güneş için görevi hak etmediğini, birilerine yakınlığı ile bu göreve geldiğini söylediniz. Bu da aklımıza daha önce de telaffuz edilen bir ismi getirdi; Mesut Yılmaz...

Dünyanın her ülkesinde Milli Takım antrenörlüğü ulaşılan bir yerdir, başlanılan değil. Bir iş yapar, kendinizi kanıtlar ve bu mertebeye ulaşırsınız. Ama Şenol Güneş Milli Takım Teknik Direktörlüğü'ne geldiğinde futbolu bırakmıştı ve teknik başarısı yoktu. Hatta kendisini yetiştiren Trabzonspor takımından da başarısızlığından ötürü kovulmuştu. İşsizdi. Bu durumda neden Milli Takım Teknik Direktörlüğü'ne geldiği araştırılmalıdır. O zaman da karşımıza Türkiye'nin en eyyamcı Federasyon başkanı Haluk Ulusoy çıkıyor. Hatta onun bu göreve Alaattin Çakıcı'nın izniyle getirildiği bile söyleniyor. Bunlar birer söylenti. Ama bildiğim şey varsa, o da Çakıcı'nın, Mesut Yılmaz'ın, Haluk Ulusoy'un, Şenol Güneş'in Karadenizli olduğudur. Mesut Yılmaz'ın hemşerisi Haluk Ulusoy'u desteklediği de bir gerçektir. Şenol Güneş bugün bu yüzkarası, yalancı Federasyon sayesinde görev yapıyor.

Tüm bu yakınlıkların olduğunu kabul edelim, yine de burada kriter başarı ya da başarısızlık olmaz mı?

Şenol Güneş'in Milli Takım'a bir katkısı olsaydı, bu atama insanları ilgilendirmeyebilirdi. Hatta Mesut Yılmaz, bir cevher keşfetmiş olsaydı teşekkür de etmeliydik: "Trabzon'da bu kadar başarısız olduğu halde, sen bu başarısızlığın sebeplerini çözmüşsün, bak burada başarılı. Bravo sana" denilebilirdi o zaman. Ama Slovakya'yı Avrupa'nın önde gelen takımlarından biri olarak tanımlayan biri ne kadar başarılı olabilir! Bu grup Dünya Kupası'nın en zayıfı, çıkmamak zaten mümkün değil. Bana "Bir grup seç" deseler, utanırdım bu kadar zayıf bir grubu seçmeye, içlerine zorlu takımlar koyardım. Ama biz bu kadar bedava bir grupta hala zorlanıyoruz. Oysa liderlik çoktan garantilenmiş olmalıydı. Bizim futbolumuz diğer takımlara göre o kadar ilerideki, Şenol Güneş'e rağmen yine de çıkarız. Ama mesele Dünya Kupası'nda hakettiğin yere gelmek. Şenol Güneş'in yönettiği takımla biz Kupa'da ancak averaj takımı oluruz. O zaman niye gidiyoruz? Slovakya, Makedonya önde gelen takımlarsa Brezilya'yla, Arjantin'le oynamak haddine mi düşmüş?

Sorunların hepsini Şenol Güneş'e yüklemek yeterli mi?

Bu kadar küçük düşünen, korkan bir adam takımına ne verebilir? Takımı sıkıntıya girince tırnaklarını yiyen, kendini kurtarmaktan aciz biri oluyor. Futbolcular ona nasıl güvenecek? Ama tüm bunlar ne Mesut Yılmaz'ın, ne Haluk Ulusoy'un kabahati. Tüm bunlar spor medyasının suçu. Çünkü küçük hesapların peşinde koşan medyam, sesini bile çıkartmıyor. Bu maçları başarı görebiliyor. Manyakça, gerzekçe bir "Milli Takım direktörü Türk olmalıdır" gibi bir düşünceyle hamasilik yapılıyor. Bilimin milleti olur mu? İngiltere'nin Milli Takım Direktörü İsveçli. Onlarda adam mı yok? Var, Şenol Güneş gibi bir milyon kişi var! Ama başarıyı İsveçli'de gördüler. Ama biz ille de Türk olsun diye tutturuyoruz. Bu takım Japonya'ya gider ama kimse Şenol Güneş sayesinde gittiğini sanmasın, çünkü bu takımı, bu grupla benim kapıcım da götürür.

Siz medyanın sesini çıkarmadığını söylediniz ama Güneş sık sık Mustafa Denizli ve Fatih Terim ile kıyaslanabiliyor...

Evet ama bunlar yansımıyor. Çünkü Federasyon kişiliksiz, ulufe dağıtarak oy toplayan, futboldan zerre kadar anlamayan, çaycı bile olamayacakken başkan olan bir adam tarafından yönetiliyor. Ulusoy, Türkiye'nin en büyük firmalarından. Haluk Ulusoy'a da herhangi bir görevde vermemişler, şirketleri batırmasın diye "Futbolla oyalansın" demişler. Böyle Federasyon başkanı böyle direktör seçer.

Yani ortada bir futbol çetesi mi var?

Yoo hayır! Çete kurmak bile bir teşkilat işidir. Hepsi bireysel hesaplarının peşinde.

Benim arkamda kimse yok
Hıncal Uluç'un sizin için "Görevini hak etmiyor, birilerinin akrabası olduğu için milli takıma teknik direktör oldu" sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Aydın olarak tanımlanan kişilerin yaptıkları sadece kendilerini bağlamaz, onların topluma karşı da sorumlulukları vardır. Ama sırf bu yüzden çocukluğumu çok özlüyorum, çünkü o zaman onları tanımazdım. Büyük hayal kırıklığına uğradım. Onları gördükçe üzülüp, utanıyorum. Bu kişiler topluma nasıl yön veriyor diye. Biraz daha dikkat etmelerini istiyorum, çünkü konuşmaları toplumu yönlendiriyor. Biriyle ilgili yazıyor ya da konuşuyorsa önce araştırma yapmalı. Burada bir haksızlık var. Oysa "Şu konuda yanlış yapıyorsun, doğrusu bu" diye eleştiride bulunmasını çok isterdim. Halk onların dediklerine inanıyor çünkü. Ama araştırılırsa, kimsenin akrabası olmadığım ortaya çıkar. Üstelik benim Hıncal Uluç'la samimiyetim sayın Mesut Yılmaz'dan daha fazladır. Olsaydı ne olurdu! Mesela Hıncal Uluç akrabam olsaydı beni basın mensubu mu yapacaktı? Öyle şey olur mu! Hiçbir siyasi ile yakınlığım yok. Bu yüzden aydın olanlardan topluma karşı sorumlu davranmalarını bekliyorum. Oyunculuğumu, antrenörlüğümü eleştirebilir, buna bir şey söyleyemem. Ama bu söyledikleri eleştiri değil...

Siz başarısız olduğunuza inanıyor musunuz?

Başarının ölçüsü nedir? Hiçbir başarı bir gecede oluşmaz. Ama kendimi başarılı buluyorum çünkü taa çocukluğumdan beri hayal ettiğim mesleği yapıyorum. Sadece dört yıl sosyal bilgiler öğretmenliği yaptım, o kadar. Onun dışında başka hiçbir işle ilgilenmedim. Çok sıkıntılı dönemlerden bugüne geldik. Biz futbolu sokaklarda limon kabuğu ile oynardık... Yetenekliydim ama çalışarak da bunu pekiştirdim. Zaten yetenek tek başına bir şey değildir. Ne Ahmet, ne Mehmet, ne de Hıncal beni futbolcu ya da antrenör yaptı. Çalışarak bugünlere geldim. Zaten hiçbir başarı şansla olmaz. Şans çalışmanın ürünüdür. İş yapmazsanız şansınız da olamaz! Biz Anadolu'nun dar sokaklarından, hiçbir desteğin olmadığı dönemlerden geldik. Kim kayırmış, nasıl kayırmış?

Milli Takım'ın Dünya Kupası'ndaki konumu ve şansı nedir?

50 yıla yakın bir zamandır Türkiye Dünya Kupası'na gitmedi. Şu an her şey bizim elimizde. Yenilirse şöyle olur gibi heseplara intiyacımız yok. Maçlarımızı kazanmaya bakacağız. Zaten en çok bizim şansımız var. Tabii Slovakya'yla berabere kalmasaydık daha da büyük olacaktı. Berabere kalmayıp maçı kazansaydık, Makedonya maçı sonrasındaki haklı eleştirilerin dozu artmazdı. Maalesef o avantajımızı kaybettik. Her takımın 11 puanı var ve şansı eşit. Maçlarımızı aldığımızda gruptan çıkarız.

Karadenizli olmanın futbolda bir ayrımcılığı var mı?

Üç büyükler İstanbul'da olduğu için Anadolu takımlarına yönelik hep bir olumsuz bakış vardır. Mesela bugün Antep şampiyon olsa bir kasıt aranır. Ama Trabzon bunu kırdı çünkü Trabzon'un büyük bir kültürel birikimi var. Konsoloslukların olduğu bir şehir bu, tarihi, doğal güzellikleri, mimarisi vs. futbola da yansıdı ve kendisini büyüttü. Ama böyle ayrımlar yapılması çok yanlış. Bazıları Karadenizli olmayı kötülüyor, niye? Öyle şey olur mu! Sonra olduksak, ne oldu, ne yaptık da bu söyleniyor!

Sık sık Fatih Terim ve Mustafa Deniz ile kıyaslanıyorsunuz. Neden böyle bir şeye gerek duyuluyor ve ne düşünüyorsunuz?

Hepimiz bu ülkeye katkıda bulunduk. Aramızda bir kıyaslanma yapılması doğru değil. Eevt, bu bir hizmet yarışıdır ama "Ben şunu yaptım, ona ne yaptı" türünden bir yarış değil bu. Böyle bir lafın benden hiçbir zaman beklenmemesini öğütlerim. Hepimizin eksisi-artısı olacak. Ama bizlerin arası körüklenerek, birilerini rekabet dışına itmeye çalışmak sadece o kişiye değil, memlekete zarar verir. Birileri bu tür oyunlar oynuyorsa onlara "yapmayın" derim.

Buket Aşçı

buket_asci@hotmail.com

 
İstanbul 2008 Olimpiyat Oyunlarına seçilebilicek mi?

Kesinlikle Evet. En güçlü aday İstanbul ve bu sefer seçilecek.
Hayır. Rakip ülkeler daha üstün özelliklere sahip İstanbul yine yenilecek.
İstanbul başarılı olabilir ama Uluslararası Olimpiyat Komitesi İstanbul'u seçmeyecek.

 

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır