kapat

20.03.2001
Anasayfa
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Limasollu
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Finansinvest
METİN MÜNİR(mmunir@sabah.com.tr )


Dağ doğuran fareler

Türkiye'nin kendini içine attığı ekonomik krizden çıkması için Batı'dan acil, yeni ve büyük kredi veya yardım bekleyenler hayal aleminde yaşıyorlar.

Batılı büyükelçilerle yaptığımız konuşmalardan edindiğimiz izlenim şudur: Bırakın Türkiye için yeni kredi olanağı yaratmak, böyle bir olanağın yaratılıp yaratılamayacağını düşünmeye başlamak için bile bazı koşulların gerçekleşmesi gerekmektedir. Hükümet yeni ekonomik stratejisinin ne olduğunu açıkça belirlemeliydi. Bu olmadı. Bu programın arkasında duracağına dair kesin teminat vermeliydi. Bu da olmadı. Ve bu taahhütlerini yerine getireceğini inandırıcı bir biçimde fiiliyata dökmeliydi. Bu da olmadı.

Başbakan Bülent Ecevit, hafta sonunda, Türkiye'nin stratejik durumu dolayısıyla ortada bırakılamayacağını ifade etti. Türkiye'ye yardım konusunda ABD ile Avrupa Birliği "topu birbirlerine atıyorlar" yolunda sitemli ve dokunaklı laflar etti.

Bu beyanatlarla Başbakan; ne kendine ne de Türkiye'nin yardımına ihtiyaç duyduğu Batılı ülkelere yardımcı oluyor. Bir defa, hiçbir Batılı ülke, Türkiye'nin stratejik önemi büyüktür diye Türk hükümetleri her ekonomiyi batırdığında,f Ankara'nın kapısına boş bir çek bırakmak zorunda değildir. Bir Batılı büyükelçinin anlatımı ile "Hiç kimsenin ne olduğu, nasıl ve nereye kadar uygulanacağı belli olmayan bir ekonomik porogramın kara deliğine para atmaya niyeti yoktur."

İkincisi, ABD ile AB'nin topu birbirlerine atmaları diye bir durum söz konusu değildir. Ortada bir top yok, herşeyden önce. Ayrıca AB krize düşen ülkelere yardım etme mekanizması veya işlevine sahip değildir.

Hükümetin yarattığı ekonomik kriz ABD'yi çelişkili seçeneklerle karşı karşıya bıraktı. Muhafazakâr yeni Amerikan yönetimi Türkiye'ye bir öncekinden daha yakındır. Ama Başkan Bush seçimi kazandıktan sonra, selefi gibi dünya ekonomi yangınlarının itfaiyecisi olmayacağını deklare etti. Kalkınmakta olan ülke ekonomilerini, karşılaştıkları ekonomik krizlerde piyasa mekanizması ile karşı karşıya bırakacağını açıkladı. Bush, eğer Türkiye'yi bu kuralın bir istisnası yapmaya karar verdi ise, bunu olağanüstü gizli tutuyor.

Bu aşamada en realist beklenti Uluslararası Para Fonu'nun Türkiye'ye taahhüt ettiği fonların bir bölümünü kısmen öne alması, Dünya Bankası'nın taahhüt ettiği fonları ise biraz çoğaltmasıdır.

Bunları elde etmek de öyle kolay olmayacak. Washington (bundan hem oradaki Amerikan yönetimini hem de IMF ile Dünya Bankasını kastediyorum) içinde yaşadığımız krizin, hükümetin taahhütlerini yerine getirmemesinin bir sonucu olduğunu biliyor. Gelecek ayın ikinci yarısında IMF yönetim kurulu bahar toplantısına başlamadan önce hükümetin neler yapmış olduğunu görmek istiyor.

Ankara'nın dikkatinden kaçan bir başka husus daha var. O da şudur: Batı, ekonomik iyileşme programı ile Avrupa Birliği'ne girmek için tamamlanması gereken Ulusal Program'ı aynı bütünün birer parçası olarak görüyor. Ve bizim de öyle görmemizi istiyor.

Her başları derde girdiğinde Batıya koşanların, enerjilerini biraz daha batılı olmaya yoğunlaştırmaları gerekiyor.

Hazineden Sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş'i fare doğuran dağa benzetenler, eleştirilerini önce Türkiye için bir sorun dağı doğuran farelere yöneltilerse daha adil davranmış olacaklar.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır