Türkiye haftalardan beri iki temel programı tartışıyor: Biri içine düşülen ekonomik krizden çıkış için gerekli olan ulusal program, diğeri de Avrupa Birliği'ne tam üyelik yolunda önemli bir dönüm noktası olan ulusal program...
Uzun tartışmalar sonucunda hükümet içinde mutabakata varılan bu iki ulusal program da dün kamuoyuna açıklandı.
Devlet Bakanı Kemal Derviş'in ikinci bölümünü açıkladığı ekonomik istikrarla ilgili ulusal programa IMF'den tam destek geleceği anlaşılıyor. Ayrıca Devlet Bakanı Derviş, bu hafta sonunda çıkacağı Avrupa ve Amerika turu sırasında yapacağı görüşmelerde başta ABD olmak üzere G - 7 ülkelerinin, mali yardım dahil tam desteğini alabileceğini umuyor.
Bu bakımdan ekonomi yönetiminde de bir iyimserlik havası hakim. Bu hafta içinde yapılacak Hazine ihalesi ile birlikte piyasalardaki tıkanıklığın aşılması, döviz ve TL piyasalarının sakin bir işleyiş ortamına girmesiyle birlikte belirsizliklerin kısmen giderilebileceği öngörülüyor.
Devlet Bakanı Derviş şok etkisi yaratacak sürpriz önlemler ve iddialı hedefler ortaya koymuyor. Bugün çökme noktasına gelmiş bulunan ekonominin yarın düze çıkacağını, işlerin güllük gülistanlık yürüyeceğini de vaat etmiyor. Yaraların sarılmasının zaman alacağını, bütün toplum kesimlerinin fedakârlık göstermesi gereğini sık sık vurguluyor Devlet Bakanı.
Önceki gece Bilkent Otel'de buluştuğu G - 7 ülkelerinin büyükelçileriyle görüşmesi sırasında AB ile ilgili ulusal programın ilk taslağını bilen Karen Fogg Devlet Bakanı Derviş'i uyarıyor:
"Sayın Derviş, program bu haliyle ilan edilir ve Brüksel'e gönderilirse yazık olur. Bu AB açısından tatmin edici bir metin değil..."
Derviş bu konuşmayı dün önce Başbakan Bülent Ecevit'e, ardından da Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'a aktarıyor. Bunun üzerine sabah saatlerinde Başbakanlıkta programda bazı yazım değişiklikleri yapılıyor, bazı ifadeler güçlendiriliyor.
Ulusal program bu haliyle AB'yi tatmin edecek mi etmeyecek mi şimdiden kestirebilmek güç. Yurt içinden gelen ilk tepkiler, ilk değerlendirmeler programda yer alan siyasi hedef ve kriterlerin bazı eksiklikler taşıdığı, hedeflerin iddialı ve net olmadığı yönünde.
Belki de böylesi, makul ve gerçekleştirilebilir hedeflerle yola çıkılması daha iyi. Yapılamayacakları vaat etmiyor hükümet. Örneğin, "Bir yıl içinde idam cezası kaldırılacak, Kürtçe yayın ve eğitim serbest bırakılacak" denmiyor. Çünkü bu yasaların Meclis'ten kolay geçirilemeyeceği biliniyor.
1999 yılı sonunda IMF ile yapılan anlaşmada, o günkü ekonomik programda düşülen yanılgı tekrarlanmıyor. O zaman da hükümet, kamu bankalarının yeniden yapılandırılıp siyasi etki alanının dışına çıkarılacağını, tüm fonların tasfiye edileceğini, Telekom ve THY özelleştirmelerinin 2000 yılı sonuna kadar gerçekleştirileceğini vaat etmişti. Ama sonuçta bu iddialı hedefler yerine getirilemeyince doğan hayal kırıklığı ve ardından gelen ekonomik krizle sarsıldı Türkiye.
Onun için şimdi hem AB konusunda hem de ekonomik istikrar konusunda yere daha sağlam basmaya, gerçekleştirilebilir hedeflerle yola çıkmaya özen gösteriliyor...