kapat

20.03.2001
Anasayfa
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Limasollu
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Finansinvest
ZÜLFÜ LİVANELİ(livaneli@sabah.com.tr )


Ulusal Belge ve 3000 yıllık öğüt

Avrupa Birliği yolunda çok önemli bir adım olan "Ulusal Belge"yle ilgili olarak, daha çok siyasal boyut ve "Kopenhag Kriterleri" tartışılıyor.

Meseleyi daha da popüler kılmak isteyenler ise "Kürtçe Eğitim" ve "idam" konularına yoğunlaşıyorlar.

Elbette ki Kopenhag Kriterleri, demokratikleşme, kültürel haklar ve insan hakları bölümü çok ama çok önemli ama Ulusal Belge sadece bunlardan ibaret değil.

Birçok arkadaşımızın, olayın siyasal yönünü tartışacağı tahmininden yola çıkarak, ben olayın Maastricht boyutuna dikkat çekmek istiyorum.

***

Sayın Büyükelçi Volkan Vural, belgeyle ilgili olarak "yeni bir kültürün oluşması" tanımını kullandı. Son derece doğru bir saptama.

Avrupa Birliği, yalnız politik değil, ekonomik anlamda da yeni bir kültür oluşturmamızı şart koşuyor.

Bu ekonomik yeniden yapılanmanın nihai amacı, AB'nin Maastricht anlaşmasında kabul ettiği kriterlere sahip olmaktır.

Devletin borçlanma katsayısını, para arz miktarını AB'nin Maastricht kriterlerine bağlamaktır.

Toplam kamu harcamalarındaki artış yüzdesinin, bir önceki yıla ait gayri safi milli hasıladaki artış yüzdesini geçemeyeceğini kabul etmektir.

Vergi oranları ve değişme süreleri, denk bütçe ve onun aşılma sınırları, borçlanma kapasiteleri konularını Avrupa standartlarına getirmektir.

***

Maastricht ve Kopenhag kriterlerini kabul etmek; aynı zamanda devleti sınırlandırmak anlamına gelmektedir.

Yani yönetenle yönetilenlerin, yeni bir toplum sözleşmesi yapmasını şart kılmaktadır.

Türkiye gibi; devletin birey üzerinde her türlü zorbalık yapma hakkını elinde tuttuğu bir ülkede, bu anlayış bir devrimdir.

Ve bu devrim, yazılarımızda sık sık vurguladığımız gibi yeni ve çağdaş bir anayasa hazırlamakla başlayacaktır.

Anayasanın metninden daha önemli olan ise bu anayasanın nasıl yazıldığıdır.

Bütün toplum kesimlerinin katılımıyla tartışılacak ve hazırlanacak olan bir anayasa, toplumsal sözleşme yerine geçeceği için yeniden yapılanmamıza olanak tanıyacak tek yoldur.

Daha önce de belirttiğimiz üzere ekonomi de Anayasa'ya bağlanmalı ve "Anayasal Ekonomi" haline dönüştürülmelidir.

***

Bu konuda çok değerli katkıları olan değerli Profesör Can Aktan, Marcus Cicero'dan (Çiçero) bir alıntı yapıyor.

Çiçero 3000 yıl önceki öğüdünde diyor ki: "Bütçe denkleştirilmeli, devlet borcu azaltılmalı, devlet yöneticilerinin haddini bilmezliği ıslah ve kontrol edilmelidir."

İşte Türkiye'nin Avrupa Birliği yolculuğu, Çiçero'nun bu akıllı öğütlerini 3000 yıl sonra da olsa yaşama geçirme azminden başlayacak.

Birçok konuda bulanık ve yetersiz bulduğum Ulusal Belge bile bu konuda atılmış çok önemli bir adım olarak algılıyorum.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır