


Ulusal program
Başbakan Turgut Özal, 14 Nisan 1987'de "uzun, ince bir yola çıkıyoruz" diyerek, Avrupa Birliği'ne "tam üyelik başvurusunu" yapmıştı.
14 yıl geçti aradan.
Ve dün uzun, ince yolda "önemli bir kavşağı daha" aştık.
"Ulusal programı" açıkladık.
Önceki gece, altı yazar, Dışişleri Bakanı'nın konuğuyduk.
İsmail Cem, ulusal programı anlattı ve dedi ki:
- Artık, bundan sonrası bize kalıyor.
Cem'in söylediklerini dün bir kez de Mesut Yılmaz'dan dinledik.
Artık, bundan sonrasının "Türkiye'ye bağlı olduğunu."
***
Evet "bundan sonrası" bize kalıyor.
Programdaki "taahhütlerimizi" yerine getirmemize.
"Ev ödevlerini" yapmamıza.
Ancak...
Bu "ev ödevi" denen şey, neden tek taraflı?
Avrupa'ya düşen "ev ödevi" hiç mi yok.
***
Avrupa'da dört milyona yakın Türk yaşıyor.
Ve onların "uluslararası anlaşmalardan doğan hakları" tam olarak verilmiyor.
Avrupa'daki Türkler'in "birlik yurttaşlığı" statüsüne alınması gerekiyordu.
Alınmıyorlar.
AB Adalet Divanı kararına göre işverenlerin, üniversite hocalarının, doktorların, avukatların, gazetecilerin "Avrupa'da vizesiz dolaşma hakkı" var.
Bu hak yaşama geçirilmiyor.
AB hukukuna göre "aile birleşimi engellenemez."
Ama, bu hüküm işletilmiyor.
İşletilse...
Avrupa'daki Türk'ün çoluk çocuğu "Avrupa'da oturma ve çalışma hakkına sahip olacak."
Avrupa'ya, ev ödevlerimizle ilgili "senet" verirken, onlara ev ödevlerini neden hatırlatmıyoruz?
***
Yunanistan'a, AB'ye giriş sürecinde sağlanan parasal destek "50 milyar dolar."
Türkiye'ye ise...
"Tek kuruş yok."
Bir başka rakam daha vereceğiz.
1995'te Gümrük Birliği'ne girdik.
Fonlardan, gümrük vergilerinden ve patent haklarından doğan toplam kaybımız, 21 milyar dolar. (Kaynak: Avrupa-Türkiye Araştırmaları Enstitüsü, 2001 Yıllığı)
Ve biz bugün "on milyar dolar için" kapı, kapı dolaşıyoruz.
Ulusal programa acaba "bu ayrıntıları da" yazamaz mıydık?
***
Tabii Sezar'ın hakkını Sezar'a vermek de şart.
İçerde krizle boğuşan, dışarda ise imajı dibe vuran Türkiye'nin "böylesine kapsamlı bir ulusal programı" hazırlaması büyük başarı.
***
Eski milletvekillerinden Necmi Osten'in (1950 öncesi milletvekili... Eski Bakan ve Meclis Başkanvekili Nermin Neftçi'nin ağabeyi) bir kitabı var:
"İkinci Dünya Savaşı'nın Bilinmeyen Yanları."
Bu kitapta, Atatürk'ün şu sözüne yer veriliyor:
- Elli milyonluk bir Türkiye'nin başında olsaydım, Avrupa politikasını arkama takar, çekerdim.
Bugün nüfusumuz yetmiş milyona yakın.
Ama "Avrupa'yı peşimize takmak" bir yana...
"Uzun ince bir yolda, gidiyoruz gündüz gece."