Sorunumuz çok ama bu sorunların büyük bir kısmı da "ağzı olanın konuşuyor" olmasından kaynaklanıyor.
Hangi konu ele alınırsa alınsın bir ya da birkaç zeki (!) ve öncü (!) şahıs "Hah, tamam.. Bu benim konum olabilir, birkaç uçuk laf eder, basında yerimi alır, kendimden söz ettiririm" diyerek ileri atılıyor ve başlıyor döktürmeye..
Önce bunlara "Ainesi iştir kişinin lâfa bakılmaz" atasözümüzün özünü öğretmek lazım. Bu millet artık boş lâfa doydu. Lâfla peynir gemisi bundan böyle yürümeyecek. Türkiye'ye ölçülü, bilgi ve sorumluluk sahibi, ağzından çıkan her kelimeyi kulağı duyan, iyi yetişmiş insanlar lazım. Siyasette de, iş dünyasında da, eğitimde de, sanatta da.. Her yerde.
Turizm Bakanı Erkan Mumcu, Yavuz Donat'la yaptığı konuşmada; "Değişim geciktirilirse kötü şeyler olur. İnsiyaki (içgüdüsel) değişim süreci başlar (ne demekse, bu da yeni icat), bu süreç kanlı mı olur kansız mı Allah bilir" demiş.
Acaba biz farketmeden Erbakan'la filan mı anlaştı Sayın Mumcu, yoksa bu cümleyi söylediği için hakkında dava açılan ve benzer türde konuşmalar nedeniyle siyasetten men edilen Erbakan'ı, Anayasa Mahkemesi'nin RP'yi kapatma nedenleri arasında bu cümlenin de bulunduğunu tümüyle unuttu mu, merak ettim doğrusu..
Demokrasiyle yönetilen bir ülke olan Türkiye'nin, demokratik hükümetinin bir bakanı olarak demokrasilerde "kanlı mı olur kansız mı" gibi soruların sorulamayacağını ve hele önemli bir kamu görevi yürüten insanların bu tür konuşmalar yapmasının çok yanlış ve tehlikeli olduğunu hatırlaması gerekiyor Erkan Mumcu'nun..
İstanbul Üniversitesi'nin açılışında, kendini zorla davet ettirerek, basının ve öğrencilerin önünde rektöre karşı tavır alması, kendisinden konuşma istenmediği halde kürsüye çıkarak basmakalıp sözlerle demokrasi havariliğine soyunması da ortalığı uzun süre karıştırmıştı.
Konuşmasında değişimden söz ediyor yine Erkan Mumcu ve halkın değişim istediğini, Bakan Kemal Derviş'e verdiği desteğin de bundan kaynaklandığını söylüyor. "O ne bir mesih, ne de kasabayı Daltonlar'dan temizleyecek Red Kit" sözlerini ekleyerek.
"Kanlı mı, kansız mı olacak" sorusunun cevabını rejim veriyor zaten. Türkiye, sıkıntı da çekse çözümü demokrasinin içinde bulacak. Sessizce, sorunlarını bir bir hallederek ve başına bela olan yolsuzluklardan, sorumsuz yöneticilerden, ekonomiyi altüst eden savurganlıklardan sırayla kurtularak, yanlış adamların yerine doğrularını getirerek, seçim ve partiler yasalarını çıkararak, dokunulmazlıkları sınırlayarak bulacak.
Bunların hepsi değişimin ta kendisi zaten.
ANAP'lılar değişimden hep "soyut" ve "çok genel" bir kavram olarak söz ediyorlar. Oysa bunu "somut"laştırdığımızda, halkın şu anda istediği ilk değişim, ekonominin bu durumundan sorumlu olan hükümet üyelerinin değişmesi. Bu değişim, elbirliğiyle karşı çıktıkları için yapılamıyor. Acaba Sayın Mumcu böyle bir değişimi nasıl karşılar, keşke önce bu konudaki düşüncelerini öğrensek!
Sonra da bize seçim ve partiler yasasının nasıl çıkacağını anlatsalar!
Kemal Derviş'e gelince Mumcu'nun bu konudaki düşünceleri toptan yanlış. Toplum onu tam anlamıyla bir kurtarıcı olarak görüyor. Sadece ekonomi bilgisinden dolayı değil, dürüst, şeffaf, ihtirası aklının ve değerlerinin önüne geçmemiş biri olduğu için Derviş bir anda baştacı ediliyor, insanların bu özelliklerde önderlere ihtiyacı var.
Getireceği sistemle zaten kasaba Daltonlar'dan temizlenecek. Birileri rahatsız olup önüne dikilmezse tabii.. Türk halkı Kemal Derviş'i destekliyor. Medyatik ucuz kahramanlıklar ona olan desteği inadına arttıracak, bu da unutulmasın!