|
|
Nâzımı'na kavuştu
Nâzım Hikmet'in eşi Vera Tulyakova dün sabah hayata gözlerini yumdu.Tulyakova'nın kanser olduğu ve uzun süredir tedavi gördüğü açıklandı
Nâzım Hikmet'in eşi Vera Tulyakova, dün sabah saatlerinde hayatını kaybetti. 68 yaşındaki Tulyakova, şaire yeniden Türk vatandaşlığı verilmesi için Bakanlar Kurulu'na bir mektup yazmaya hazırlanıyordu. Vera'nın dostlarından şair Mustafa Öztürk, Nâzım'a yeniden Türk vatandaşlığı verilmesi konusuna sevinen Vera'nın, kararnamenin imzadan çıkmamasına çok üzüldüğünü söyledi. Tulyakova'nın bu konuda kendisine de danışarak, "Bakanlar Kurulu'na mektup yazsam etkisi olur mu?" diye sorduğunu anlatan Öztürk "Elbette ben bu konuda bir şey söyleyemezdim, ancak şu kadarını biliyorum ki, bu mektup henüz gönderilememişti" dedi.
KÜLLERİ SERPİLECEK...
Mustafa Öztürk, Vera ile son günlerde Nâzım Hikmet ile ilgili bir ortak çalışmanın da içerisinde olduklarını açıkladı. Nazım'ın son yıllarında sekreterliğini de yapan Atonina Karlova, Nazım'ın Moskova'daki son günlerini anlatan ve yakında Rusya'da piyasaya çıkacak bir kitabı kaleme aldı. Vera da kitabın redaktörlüğünü yapıyordu.
Öztürk, bu kitapla ilgili olarak dün sabah Vera'nın evini aradı ve kendisinin öldüğü haberini aldı. Tulyakova'nın naaşının, perşembe günü Sretenskiy Kilisesi'nde yapılacak cenaze törenin ardından yakılarak, Nazım Hikmet'in Moskova'daki Novodeviçeva Mezarlığı'ndaki kab- rine döküleceği belirtildi.
VERA'YA
İri iri damlalarıyla yağmur
üzüm salkımıydı doğum gününde senin.
Altın kubbeli bir ağaçtın
denizin ortasında.
İlk ergenlik düşümden geliyorum sana.
Bu şehrin bana verdiği en tatlı yemiş en akıllı söz en insan sokaksın.
Günlük güneşlik rüzgârım benim.
Saçları saman sarısı
kirpikleri mavi karım benim.
Mayıs 1962, Moskova
Nâzım kitabı için çalışıyordu
Vera Tulyakova, Nâzım'dan sonra hayatını kızıyla ve Nâzım'a dair her şeyle ilgilenmekle devam ettirdi. Hayata gözlerini yumduğu ana kadar, bir yandan Nâzım'ın vatandaşlık hakkı için uğraşıp dururken, bir yandan da şairin Moskova günlerini anlatan Atonina Karlova'nın yazdığı kitabın redaktörlüğünü yapıyordu. Kitap önümüzdeki günlerde Rusya'da piyasaya çıkacak. "Ben önce Nâzım'ı özlemeyi öğrendim, sonra sevmeyi" diyen Vera'nın hasreti ise artık bitti...
YAŞADIKLARI EVİ MÜZE YAPMIŞTI
Vera, Nâzım'la birlikte beş yıl boyunca yaşadıkları evi Nâzım'ın ölümünün ardından müze haline getirmişti.
Nâzım'ın güneşli rüzgârı soldu
Bizim kuşak, şiirleriyle büyüse de Nâzım Hikmet ile yüz yüze tanışamadı. Ama son eşi Vera Tulyakova'yı tanıma şansına erebildi. Vera Tulyakova Hikmet, 9. TÜYAP Kitap Fuarı için on günlüğüne İstanbul'a gelmişti. İlk gelişiydi bu Vera'nın. On gün boyunca, özelliklef Nâzım Hikmet'i konuşmuş, ben de izlenimlerimi "Güneşli Rüzgârı Nâzım"ın başlığı altında bir kitapta toplamıştım. Geçen yılın haziran ayında bu kez Moskova'da bir daha görüşmek nasip olmuştu Vera ile...
ARNAVUTLAR'I O BİLİR
Müze haline getirdiği Nâzım'ın evinde kendi eliyle yaptığı çörekleri, demlediği çayları sunmuş, yine Nâzım üzerine konuşmuştuk. Şöyle anlatmıştı, Nâzım Hikmet ile tanışmasını. Nâzım, o sıralar Moskova'da yaşamaktadır. Yalnız Sovyetler Birliği'nin değil, dünyaca da ünlü bir şairdir. Adı gazete sayfalarından eksik olmaz, radyoda konuşmalar yapar. Ama halktan uzak bir yaşantısı vardır, çünkü o dönemde ünlü kişilerin halk arasına karışması biraz zordur. Bu sırada "Soyuzmultifilm" stüdyosunda çalışan Vera, bir Arnavut masalından, çeşitli ülkelerin çocuklarına gösterilecek bir film yapmakla görevlendirilir.f Ressamlar işe karışıncaya kadar her şey yolunda gider. İş, Arnavut yaşamı üzerine bilgilere gelince tıkanır. Çünkü hiç kimse Arnavutlar'ın nasıl giyindiklerini, nasıl davrandıklarını bilmemektedir. Ve çalışma durur. Bu konuları bilen bir danışmana gereksinimleri vardır.
VE BİR GÜN NAZIM...
Bir gün sinema yönetmenlerinden biri, "Neden Nâzım Hikmet'e başvurmuyorsunuz, tarihte Arnavutlar'ın Türklerle yakın ilişkileri vardı. O, bu konuları bilebilir" der. Bu işi de Vera üstlenir. Önce Yazarlar Birliği'nden iki telefon numarasını alır Nâzım'ın. Fakat telefon etmeye çekinir, birlikte çalıştığı yönetmen arkadaşı Valentina Brumberg' den rica eder. Nâzım, hemen gelebileceğini söyler Vera'ya. Vera ile Brumberg, zaman yitirmeden Nâzım'a giderler. Kapıyı Nâzım açar. Üstlerini çıkarmalarına yardım eder. Ortasında kocaman bir masa bulunan bir odaya geçerler. Nâzım'ın yanında Ekber Babayef vardır. Vera, derdini anlatır. Nâzım, bir kurşun kalemle yoksul bir köylü çocuğunun nasıl olması gerektiğini çizer bir kâğıda. Ve, film hakkında konuşmak için stüdyoya gelmeye razı olur.
ÖZLEMEYİ ÖĞRETTİ
"İşte böyle" diyordu Vera Tulyakova, "1955 yılının ayazlı bir Aralık ayı idi ilk karşılaştığımızda, aşkımı nasıl duyumsadım, nasıl öğrendim? Önce nasıl göründü bana, nasıl bir kılıkta, söylemek güç. Herhalde aşktan önce Nâzım'ı özlemeyi öğrendim. Evet, evet bununla başladı her şey, özlemle.." Ama aralarında aşk, asıl 1957 yılının güzünde filizlenecektir. Ve bu özlem de Nâzım ile Vera'yı bir yıl sonra tam beş yıl sürecek bir evliliğe götürecektir. Vera Tulyakova da şimdi Nâzım Hikmet ile aynı toprakta, aynı yastığa baş koyacak artık. Bütün yüzyılların, bütün büyük aşkları ve âşıkları misali...
REFİK DURBAŞ
|
Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır
|