Biz hazırız, ya siz?
Hükümetin yeni acil önlemler paketinin arkasında olduğunu açıklayan IMF "Ancak atacağınız adımları görelim" dedi
IMF'nin artık Türkiye'de bir kriz çıkmasını istemediğini vurgulayan IMF Avrupa Bölüm Başkanı Michael Deppler, "Biz gerçekten kuvvetli bir program arıyoruz. Bu kuvvetli programın arkasında yatan taahhütler de bugün üzerinde anlaştığımız programın içinde var. Şu anda var olan stand by düzenlemelerinin parametresinde çalışıyoruz. 6 milyar dolarlık çekilmemiş bir kaynak var. Şu anda yetkililerle bu paranın bir kısmının sorunların aşılmasında nasıl daha etkin olarak kullanabileceğini tartışıyoruz. Yabancı rezervlerin kuru desteklemekten ziyade bütçeyi desteklemesi daha iyi. Kalan kredinin çekişlerinin zamanlamasının değişmesi üzerine çalışıyoruz" dedi.
Derviş'in adımların hızı konusunda son derece hızlı davrandığını belirten Deppler, IMF'nin de bunu desteklediğini söyledi. Düzenlemenin vadesi konusunda şu anda bir şey söylemenin güç olduğunu ifade eden Deppler, öncelikli olarak krizle başa çıkmaya çalıştıklarını vurguladı. Programı 2002 yılında bitirmeyi planladıklarını da belirten Deppler, 2002'nin ötesini düşünmenin şu an için erken olduğunu kaydetti. Bütçe konusunda üzerinde anlaşmaya varılan hususun çok genel olduğunu kaydeden Deppler, şunları söyledi:
"Şu anda üzerinde çalışılan rakamlar genel bütçe çerçevesinde çıkarılmış rakamlar. Faiz harcamaları dışarıda bırakıldığı zaman bu bütçenin GSMH'ye oranı yüzde 4 olacak. Konsolide kamu sektöründeki faiz dışı fazla da yüzde 3.6 olacak. Şu anda bu rakamlarla tutarlı gelir ve harcama tahminleri elimizde yok."
Bizi kriz değil, şiddeti saşırttı
"Krizin gelmesi konusunda aslında sürprizle karşılaşmadık. Tansiyon artmaya başladığında bunu size gösteren iyi göstergeler mevcuttur. Bütün bu göstergelere baktığımızda endişeliydik ve bunun düzeltilmesi için baskıda bulunduk. IMF Türkiye Masası Şefi Carlo Cottarelli eylül ayında burada yaptığı konuşmada ekonomideki aşırı ısınmadan endişeli olduğunu söylemişti. Bizi şaşırtan krizin şiddetiydi. Tecrübeme baktığımda bunun pek tanıdık bir unsur olmadığını görüyorum. Eski düzenlemenin kırılganlığı 2-3 sebepten dolayı idi. Biri bir takım temel noktalar biraz raydan çıkmış gibiydi. Bu politikaların raydan biraz çıkması bankacılık sektöründe büyük problemlere yol açtı. Son derece yüksek gecelik borçlanma ve sabit döviz sistemi de bunun üzerine eklenince kriz ülkeyi vurduğu halde bunu kontrol edilemez hale soktu"
DEPPLER NE DEDİ? NE DEMEK İSTEDİ?
NE DEDİ?: Ülke politikalarının ekonomideki gelişmelerle hareket etmesi çok önemlidir. Türkiye'de bu yapılmadı.
*NE DEMEK İSTEDİ?: Krizin şuçunu bize atıp durmayın. Reform dediniz, özelleştirilmeleri yüzünüze gözünüze bulaştırdınız. Hızlı hareket etmediniz.
*NE DEDİ?: Sayın Bakan Derviş dış destek arıyor. Ancak nihai analizde gerekli olan sistemi yürütmek için iyi politikalardır. Daha iyi sonuç için iyi dinamikleri harekete geçirmek lazım
*DEMEK İSTEDİ Kİ: İyi paket yapmak önemli değil. Uygulamak ve arkasında durmak gerekli. Dış yardım gelecek. Gelecek ama, buna güvenerek iç kaynaklarınızı harekete geçirmezseniz, yine duvara toslarsınız
*NE DEDİ?: Kamu bankalarının iyileştirilmesinden parlamentoda onaylanması gereken kanunlar var. Spesifik konularda anlaşmaya vardık. Ancak genel konularda hükümetin adım atması gerekiyor
* DEMEK İSTEDİ Kİ : Önce TBMM'den kanunlarınızı çıkarın ve reformlarınızı yapın. Sonra biz ihtiyacınız olan dış yardım için devreye gireriz.
Çöküşünüz böyle gerçekleşti
"Türkiye'de 1999'da patlamaya hazır bir kamu borç stoğu vardı. Buradan bakıldığında uygulanan ekonomik programın çok da başarısız olmadığı ortada. Bir yılda kamu borç stoğu GSMH'nin yüzde 42'inden yüzde 61'ine fırlamıştı. Uygulanan sistem 6-8 ay iyi çalıştı. Ama bu düzenlemeler son derece kırılgandır. Politikaların ekonomideki gelişmelerle hareket etmesi çok önemlidir. Bankacılık sektörü reformlarının aynı adımlarla gitmesi çok önemlidir. Bunların bir kısmı gerçekleşmeyince ekonomide bir takım kötü baskılar oluşmaya başladı. Bu kriz aralık ayında niye özel bankalar üzerinde yoğunlaştığımızı gösteriyor. Krizden önce bunlar ihmal edilmişti. Kamu sektöründeki bankaların durumu da şubat krizine kadar ihmal edilmişti. Bankacılık sektörünü rayına oturtmak için alınan tedbirleri doğru buluyoruz.
Kibrit var barut yok!
IMF'nin Türkiye'nin hazırlamakta olduğu yeni programı desteklediğini belirten Deppler, bütün risklerin ortadan kalkmadığını da söyledi. Deppler, "Ortalıkta hâlâ kibritler dolaşıyor, yeni kıvılcımlar çıkabilir. Ama bu kıvılcımların yayılmasına neden olacak kadar barut yok" dedi.
Deppler ile program üzerine sıkı pazarlık
*Yeni ekonomik programın hazırlık aşaması, haftasonu çetin pazarlıklara sahne oldu. IMF Avrupa 1. Bölüm Başkanı Michael Deppler, daha çok siyasi taahhüde ilişkin temaslarda bulunurken, teknik görüşmeleri IMF Türkiye Masası Şefi Carlo Cottarelli ve Bankacılık Bölüm Başkanı Carl Lindberg sürdürdü.
*Deppler, bankacılık ve özelleştirme alanlarında adım atılmadan yeni programın kesinlik kazanamayacağını özellikle vurguladı ve IMF'nin ilke olarak ek kaynak sözü vermesinin mümkün olamayacağını, başka kaynakların araştırılmasına destek verebileceklerini söyledi. IMF, görüşmelerin her aşamasında, "Yapısal reformları aksatmadan kısa süre içinde tamamlamalısınız" uyarısında bulundu.
* Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş, müzakereler sırasında Hazine Müsteşarı Faik Öztrak ve Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti'yi yanından ayırmadı. IMF'den ilk aşamada taze kaynak yerine kullanılmayan 6.2 milyar doların hızlandırılmasını isteyen Türk tarafı, Deppler'ı ikna etmeyi başardı.
* Sabit kur sistemini içeren Para Kurulu Modeli'nin mimarlarından olan Deppler, görüşmeler boyunca bu sistemi hiç ağzına almadı. Zaman zaman, "Krizi öngörebiliyorduk ama şiddeti bizi de şaşırttı" diyebildi. Derviş'e güvendiğini hissettirdi.
* Cottarelli, ekonomi bürokratları ile bütçe büyüklüğü, faiz harcamalarının boyutu, ödemeler dengesi, öncelikli yasal düzenlemeler, döviz kuru politikası üzerinde çalıştı. Toplantılar boyunca kriz şokunu atlatmış, adeta sıfırdan bir program hazırlıyor bir tavrı sergilemesi dikkatlerden kaçmadı.
* Zamanının önemli bir bölümünü Türk Telekom özelleştirmesine ayıran Cottarelli, Telekom Üst Kurulu'nun daha aktif devreye girmesini, katma değerli hizmetlerin fiyat belirleme yetkisinin Üst Kurul'a geçmesini istedi. 2001 yılı özelleştirme geliri hedefi ise 2 milyar dolardan 1.7 milyar dolara indirildi.
*KDV ve stopaj yönüyle vergi gelirlerini arttırıcı önlemler alınıp alınamayacağı yönündeki nabız yoklamasında ise Cottarelli'ye "Hükümet bunu kamuoyuna açıklayamaz" denildi.
*Para ve döviz politikası tartışmasında ise IMF, bMerkez Bankası teknisyenlerinin görüşlerine itibar etti. Kur konusunda ısrarcı olmadı ancak, parasal genişleme istemedi.
İşte çerçeve anlaşması
UluslararasI Para Fonu (IMF) Avrupa Direktörü Michael Deppler'in Ankara'daki açıklamalarının ardından, IMF'nin Washington'daki merkezinden de destek duyurusu yapıldı. Bu açıklamaya göre IMF ile Türkiye arasında görüşbirliğine varılan çerçeve anlaşmasının detayları ise şöyle:
* Devlet bankalarının idaresindeki değişiklikler ve temel mali yönden yeniden yapılandırılması yoluyla, bankacılık sektörünün acilen güçlendirilmesini öngören önlemler.
*Yılsonuna doğru aylık enflasyonun hızla yüzde 2'nin altına indirilmesini öngören bir para politikası.
* Kamu sektöründe gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 3.6'sı ve konsolide merkezi hükümet içinde yüzde 4'e karşılık gelen faiz dışı fazla sağlamayı amaçlayan bir mali politika. Bu şekilde, bu yıl için öngörülen yüzde 2'lik eksi büyümenin telafisi öngörülmektedir.
* Piyasa koşullarının izin vermesi halinde, Türk Telekom'un çoğunluk hisselerinin satışının da dahil olacağı şekilde özelleştirmenin hızlandırılması için yasal ve mevzuata ilişkin adımlar.
OKAN MÜDERRİSOĞLU
|