kapat

04.03.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Bayram tebriği
Kurban Bayramı'nı pek sevdiğimi söyleyemeyeceğim. Küçükken bahçe ve sokaklarda koyunları kafa baştan ayrık görünce "niye kesiyorlar?" diye ağlaya zırlaya perişan olurdum. Artık ağlamıyorum.

Baktım ben gibi düşünen başka insanlar da var. Onlar da "kâbus" gören cinsten faniler.

En son bahçemize kadar giren belediye köpek katliamından sonra hayvan dostları ile daha bir girift olduk. Bu, hepsi aynı amaç için çırpınan fakat fraksiyonel farklılıklardan (!) dolayı pek de birbirinden hoşlanmayan bazı "insan" kişilerle konuştum. Dediler ki: halkımız Kurban Bayramı'nda kurban kesmek yerine yürüme engelli vatandaşlarımıza tekerlekli iskemle almak gibi bir davranış içine girse daha iyi olmaz mı? Valla bana göre harika olur dedim.

Ama işin içinde dini vecibeler var. İnsanlar asırlardır gelen geleneklerini biz istiyoruz diye bozarlar mı ki? "Bazıları bozabilirler" dediler. Hem maksat hayır yapmak değil mi? Hayvancıkların bir kısmı kesilmekten kurtulur, insancıkların bir kısmı da tekerlekli iskemlelerine kavuşur. Fena mı olur?

Dedim ya son derece iyi bir fikir. Şahsen ben, her sene uygun bir kurban bulmak için dere tepe düz giden annemin fikrini bu yönde değiştirmeye çalışacağım. En azından bir engelli mutlu olacak. Sayıyı artırmak sizin elinizde. Ne dersiniz? İyi olmaz mı?

Bugünkü asıl konumuz "Komser Şekspir" filmi. Bence konudan konuya da fena bir geçiş olmayacak, zira bu filmin içinde kendini kurbanlık koyun gibi hisseden biri var.

Hımm... Sayalım bakalım kim olabilir. Soldan mı sayalım? Hayır soldan sayarsak onun adını hemen zikrederiz oyunumuz bozulur. Sağdan saymaya başlayalım. Gazanfer Özcan değil.

Selahattin Duman değil. Pelin Batu değil. Özkan Uğur değil. Okan Bayülgen değil. Müjde Ar değil. Hiçbiri değil. Geriye kim kaldı? Aferin Kadir İnanır. Bence bu film gösterime girdiğinden beri kendisini hiç de iyi hissetmiyor. Adama demediklerini bırakmadılar.

Her şey bu Sinan Çetin'in başının altından çıkmıştır. Ne hınzırdır o; bilenler bilmeyenlere anlatsın.

Üzeri afiş kaplı minibüsü Cihangir'de ilk gördüğümde "Aha! dedim yine yapmış numarasını."

Dediklerine göre afişteki elbiseli resmin altı Özkan Uğur, üstü Kadir İnanır'ınmış. Yani bedeni Özkan, kafası Kadir. Kafası Kadir deyince de memlekette kafası Kadir gibi ne kadar çok erkek olabileceğini düşündüğümü söylemeliyim.

Bundan muradım; altı elbiseli (Kadir'in nefret ettiği söyleyiş biçimi ile) eteklikli erkekler değil. (Zaten henüz o cesareti gösterene yolda rastlamak pek mümkün olmuyor takdir edersiniz.) Beyninin içi "Kadirizm" şartlanması ile dolu, dolu erkek vardır. Öyle değil mi?

Bazen Kadir İnanır'ın hayatı yüklenişinde sırtına binen ağırlığı düşünüyorum da kâbuslardan kâbus beğeniyorum. Düşüncemdeki seyri ise dudak uçuklatıyor. (Kız yine cümlesini kurdu!)

Kadir beni pek sevmez. Sevgisiz diye nitelendirdiği kadın-yazar üçlemesine beni de sokmuş. (Teessüf ederim Kadir.)

Film pek hoş. Bi güldük, bi güldük; yani bu kadar olur. Yalnız herkese gül dağıtanlar Pelin'ciğime kusur bulmuşlar. Yaşı büyük, filme Fransız kalmış vb. kelâmlar etmişler.

Küçüğünü seçeydiniz. Bu kız ilk kez bir filmde oynamıyor ki. Hep böyle oynuyor. Kızın tarzı bu. Hem Sinan Çetin "oyuncu, oynamaz yönetmen oynatır." dememiş miydi? Kabahati niye kızın üstüne atıyorsunuz. Sinan oynatamamış belli. (Di mi Sinan?) Selahattin Duman bey çıkınca günün "in" tabiriyle yarılıyor insan. Hakkaten çok komik. Yanlız Selahattin Bey'in kostümünden hangi hayvan olduğu anlaşılmıyor anlaşılan! Kendi de yazdı, Adana'da ayı sanmışlar.

Yavuz Özkan "Selo tavşan olmuş gördün mü?" dedi. Kendisi ceylan diyor ve tabii ki kazanıyor. İnsan oynadığı filmde neyi canlandırdığını bilmez mi? Bilir.

Sinan "Plato'da dolaşan kim varsa oynatıyorum" demiş bir röportajında. Anlaşıldı...

Benim de filmim geldi zaten 2001 itibariyle gişe rekortmeni bir filmde henüz oynamadım. (Bkz. geçmiş yıl: Kahpe Bizans, Güle Güle) Artık oynayasım var.

Siz yaşadığınız ve yaşatıldığınız yerde ne yapıyor olursanız olun. Ben "Plato"ya bir dolaşmaya gidiyorum. Allahın selameti üzerinize olsun.

Ayşegül Aldinç

aldinc@arti.net.tr

Faks: 0212 293 98 46


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır