kapat

04.03.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Ne güzel hayvansın sen Ornitorenk
Bu paragraftan sonra gelecek aydınlatıcı bilgi silsilesi sevgili okurum Ahmet Ayaydın için özel olarak yazılmıştır.

Normal okurlar yıldızlı bölümden itibaren okumaya başlayabilirler. Ahmet Bey pek bir dertlenmiş. Anlaşılan "Bayan" mevzu onu hiç sarmamış. Hele şişme olan... Hiç! "İnsanların okuyunca kendilerine katabilecekleri bir şey yazın ne olur" demiş... "Katkı! Katkı!" diye yalvarmış adeta. Onu kıracak değildim elbet. Bilgi hazinemden değerli bir taşı büyük özverilerle sunuyorum kendisine: ORNİTORENK!

Ornitorenk (Ornithorhynchus anatinus) dünyanın en tuhaf hayvanı. Diğer adı gagalımemeli. Vücudu geniş, bacakları kısa, ayakları perdeli, 60 santim uzunluğunda bir hayvan. Memeli ama yumurtlayarak ürüyor. Gagası var ama bu aynı zamanda onun burnu. Bu yüzden esnek ve yumuşak. Gagası içinde çift sıra dişleri var. Avustralya'da yaşıyor. Erkeklerin arka ayaklarında zehirli mahmuzları var. Bir günde kendi ağırlığı kadar besin tüketiyor. Bu yüzden hayvanat bahçelerinde zor besleniyor. Dişi kazdığı uzun ve dolambaçlı yuvaya yapışkan ve yumuşak kabuklu üç tane yumurta bırakıyor. Sonra yavrularını emziriyor ama meme başı olmadığı için yavrular posta bulaşan sütü yalıyor. Bütün hayvanlar alemi şu minicik şeyde toplanmış sanki!

Bu kadar katkı yeter değil mi Ahmet Bey? Hem bakın sizin için resmini bile çizdirdim.

Bundan sonrasını siz okumayın.

***

Ornitorenk meselesi aslında tabii sadece Ahmet Bey için değildi. Hayatlarımızın ornitorenk gibi olduğunu düşünüyorum. Hem kuş, hem memeli, hem gagalı, hem dişli, hem kriz halinde... Hem içki masasında.

Arkadaşlarım işsiz kaldılar. Onlar için endişeleniyorum. Kiralarını nasıl ödeyecekler, nerede iş bulacaklar, nasıl kaldıracaklar bu günleri; çok merak ediyorum. Üzülüyorum. Ölüm orucundaki mahkumları da düşünüyorum. Krizin vurduğu, zaten hayatı hep kriz koşullarında geçen insanları da düşünüyorum. Sokak çocuklarını, itilip kakılan fahişeleri, travestileri, kimsesiz çocukları, depremzedeleri... Hepsini, hepsini düşünüyorum. Hepsi için üzülüyorum.

Yani öyle bir ülke ki üzül üzül bitmiyor. Hep bir vicdan azabı. Öyle yapsam böyle mi olur... Böyle yapsam şöyle mi olur... Ne tam içindesin ne tam dışında... Bugün onların başına gelen yarın senin başına gelebilir...

Ahmet beyler ülkesi olduğumuz için de hafif mevzulardan söz edince "boş ve duyarsız" damgası vuruluyor. Ya politiksindir ya da gerizekalı. Ama ben işte söylüyorum: Ornitorenk beyinliyiz ve kafamızda hepsi birden yer bulabiliyor.

HAVA BASMA YOLLARI
Mesela bu günlerde kriz dışında düşünüp durduğum konulardan biri nasıl oluyor da "makata hava basma" şakası yapılabildiği. Sokmuş kompresörün borusunu arkadaşının makatına ve çekmiş gitmiş! Yakalanınca da "Şaka yaptım" demiş. Ve ardından da öğreniyoruz ki bu aslında onların geleneksel şakalarıymış. Komaya soktuğu mesai arkadaşı da aynı şeyi yaparmış ona. (Nasıl ama nasıl? Bunlar tamirhanede çıplak mı dolaşıyor? İki de bir güreş tutuyorlar ve o esnada pantolonları ve külotları sıyrılıyor da buldukları ilk boruyu birbirlerine mi sokuyorlar? Hadi soktu. Bir de düğmesine mi basıyor kompresörün?)

Şimdi hakim onlara ne desin? "Bunca dert varken birbirinizin şeyine neden hava basıyorsunuz" mu desin? "Ben o dertleri taç yapmışım" dese haksız sayılır mı hava basıcı? O zaman yapacak hiçbir şey yok.

Mutlu Tönbekici

mtonbeki@usa.net


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır