Gazetecilik mesleğinin son 11 yılında SABAH'ın DSP muhabirliğini yapan Mehmet Çetingüleç'in, dokuz aydır hazırladığı kitabı piyasaya çıktı. Çetingüleç'in, Ecevitler'in birbirine yazdığı mektuplardan ve kendisiyle paylaştıkları anılardan derlediği kitabı, piyasada var olanların aksine Bülent Ecevit'in değil eşinin adını taşıyor: "Rahşan". Kitabın, bize yakından tanıttığı Ecevit çiftini, aşklarını, anılarını onlarla birçok kez röportaj yapma fırsatı bulan arkadaşımız Çetingüleç'e sorduk.
"Rahşan" nasıl bir kitap?
Adanmış bir yaşam öyküsü.
Adanmışlığın "kocaya" olması, bir erkek olarak onayladığın bir şey mi?
Bir kadının kendisini kocasına adaması, aralarındaki sevginin boyutunu göstermesi açısından önemli. Burada tek taraflı bir adanmışlık yok. Bülent Bey'de de Rahşan Hanım'a karşı derin bir sevgi var. Bu, mektuplarda açıkça görülüyor. Mektuplar Ecevitlerin duygularını çok güzel ortaya çıkarmış.
Oysa kitaptaki mektuplar bana yeteri kadar duygu yansıtmıyor gibi geldi. Daha çok yaşanan bir tarihi, kayıt altına alma kaygısı var.
Hayır. Mektuplar olayların içerisinde yazıldığı için, hem bir dayanışmayı hem de satır aralarına serpiştirilmiş ifadelerle büyük bir sevgiyi anlatıyor.
Neden memleket meselelerinden hiç sözetmedikleri saf aşk mektupları yok? Sana mı vermediler? Yoksa hiç mi yazmadılar?
Ecevitler'in arşivi evlendikten sonraki dönemin yazışma ve notlarını içeriyordu. Onun için ben sadece bu belgeleri görebildim ama evlilikten önce de aşklarını çok etkileyici cümlelerle dile getirdikleri kitapta görülüyor. Bülent Ecevit'in Rahşan hanıma evlenme teklifi sırasında "Bu hayatta en çok sevdiğim şey sensin" demesi gibi.
Birbirlerini bu kadar seven insanlarda daha tutkulu ifadeler beklenirdi. "Seni çok seviyorum"un dışında ateşli sevgi ifadeleri yok...
Bu mektuplar cezaevlerinde kontrol edilmiş mektuplardır. İki insan arasındaki çok özel ifadeleri bu mektuplarda beklemek haksızlık olur. Yine de sadece "seni seviyorum"un dışında çok anlamlı, içten ifadeler var.
Peki adanmışlığın bu türünde sağlıksız bir yan görmez misin?
Aşk, sevgi, dayanışma birbirini tamamlayan kavramlar. İnsanlar ilk dönemlerinde birbirlerine aşık olurlar daha sonra bu derin bir sevgiye ve dayanışmaya dönüşür. Ben Ecevitler'in arasındaki sevginin, yürümesi gereken en sağlıklı mecrada yürüdüğüne inanıyorum.
Kamuoyunda zaten Ecevit çiftinin "aşk fotoğrafı" böyleydi. Senin kitabın bu resmi pekiştiriyor. Biz okurları şaşırtmıyor. Sen, onların ilişkilerine dair yeni bir şey öğrendin mi?
Kamuoyunda sadece Ecevit çiftinin birbirine gösterdiği özen dikkat çekiyordu. Kitapta her şey yeni. Yaklaşık 50 yıldır siyasi mücadelenin merkezinde yer almış duyarlı ve kararlı bir kadının öyküsü bu. Rahşan Ecevit hangi süreçlerden geçti? Şimdiye kadar çok soyut olarak ifade edilen şeyler, gizli kalmış belgelerle ortaya çıkıyor. Çünkü bu kitap, Ecevit çiftinin özel arşivinin ilk kez taranması sonucu oluştu. Türkiye'nin yakın siyasi tarihinin perde arkasının farklı bir boyutu da kitapta yer aldı.
Bu ilişkinin detaylarını, dayanışmanın hangi boyutlarda seyredebileceğini ve ne tür sonuçlar doğurabileceğini öğrendim. Dikkat çekicidir. Bülent Ecevit, "Rahşan olmasaydı siyasette bu kadar başarılı olmazdım" diyor. Bu, içi boş bir laf değil. Gerçekten Rahşan Hanım'ın yaptıkları dikkate alındığında, boşuna bir adanmışlık olmadığını görüyorsunuz. Öyle profesyonel bir destek vermiş ki eşine...
Adanmışlık, daha çok annelere has bir kavramdır. Rahşan Hanım'ın, eşini çocuğu gibi kabul etmesi de bu adanmışlığı yaratıyor sanırım...
Rahşan Hanım kitabın sunuşunda söylüyor: "Bizi anlamıyorlar. Bülent benim oğlum, eşim ve babam. Ben de onun kızı, eşi ve annesiyim. Bunu kavrayamayanlar sevgimizi anlayamazlar." Kitap sadece karşılıklı adanmışlığın belgelerini değil, yakın siyasi tarihin perde arkasını da Rahşan Hanım'ın penceresinden sunuyor.
Rahşan Hanım'ın daha baskın bir karakter olduğu ortaya çıkıyor.
Rahşan Hanım daha merak edilen, daha kapalı olandı bugüne kadar. Sır perdesi bu kitapla aralanıyor.
* Sen neden kitapta karakter analizi yapmadın?
Analiz yapmak benim uzmanlık alanım değil. Ben sadece gazeteciyim. Analiz yapmaya yarayacak verileri ortaya koydum. Rahat okunabilecek bir kitap yazmaya çalıştım. Kitabı okuyan herkes yorumunu yapar.
* Ama en çok gazetecinin hakkıdır yorum yapmak.
Ben köşe yazarı değilim. Bu da bir köşe yazısı değil. Belgesel niteliği olan bir kitap. Okuyan uzmanlar yapacak ve tartışacaktır. Lider analizi yapmanın uzmanlık gerektirdiğini düşünüyorum.
Bu anlayış, Ecevit'lerin neden seni seçtiğini de gösteriyor. Onların en güvendiği gazetecisin demek.
Ben bu kitap için seçilmiş bir gazeteci değilim. Kitap da sipariş değil. Gazete için bir dizi hazırladıktan sonra kendilerine götürdüğüm kitap önerisini kabul ettiler. Ayrıca Ecevitler birçok gazeteciye güveniyor. Bana güvenmelerinde, meslek yaşamım boyunca haberlerde güvenilirliğe gösterdiğim özen yatıyor olabilir.
Güvenilir olmak, eleştirel bakış geliştirmeyi önlemiş galiba...
Hayır. Bu kitapta yazılan her şey Ecevitler'in istediği gibi değil. Ecevitler bu kitabı yazıldıktan sonra gördüler. Ve kitaba en küçük bir müdahalede dahi bulunmadılar. Benim bakış açım, bugüne kadar yazılanlardan farklı bir kitabı ortaya çıkardı. Diğer araştırmacılar bu kitabı kaynak olarak alıp değerlendirme yapacaklardır. Kitabın içeriği eleştiriye fırsat tanıyor. Ecevitler yaşamları boyunca hassasiyetleri ve tercihleriyle övülmeyi haketmiştir, ama bu benim kişisel görüşüm. Kitabın bir methiye olmadığını okuyan herkes anlayacak.
Ecevitler'in kılı kırk yaran malum titizliği seni hiç mi zorlamadı?
Yok, tersine. Ben mektupları istediğimde, onlara "Bir tarayacağım, sakıncalı bölümlerini yayınlamayabiliriz" dedim. Onlar bütün mektupları bana teslim ettiler. Hepsini yazmaya karar verdim. Çıkartılacak kısımları kendileri çıkartsınlar istedim. Yarısı çıkarılır diye kitabın sayfalarını ayarladım. Ancak olduğu gibi kalmasına izin verdiler.
Objektif olduğunu söylüyorsun. Peki nasıl bir karakter "Rahşan"?
İçinde çok temiz, pırıl pırıl bir çocuk var ve hep onunla yaşamış.
"İçerde bir çocuk yaşatılması" çok kutsanan bir şeydir nedense. Oysa madalyonun öbür yüzünde, büyümemişlik, şımarıklık da vardır ki hiç dikkate alınmaz.
Rahşan Hanım'ın ne kadar olgun, ne kadar derin duyarlılıklara sahip olduğu dışardan da biliniyor.