Futbol ve şiddet
Galatasaray-Fenerbahçe maçını mı izliyorsunuz yoksa Japon uçaklarının bombaladığı Pearl Harbour'u mu?
Bir futbol stadyumu mu burası, yoksa bombaların patladığı Gazze şeridi mi?
Duman bulutları altında bir saha.
Döner bıçaklarıyla müsellah hale gelmiş delikanlılar.
Görev yapan binlerce polis.
Çatışmalar ölüler, yaralılar.
Maç sonrası trafiğinde çığlık çığlığa yol bulmaya çalışan cankurtaranlar.
Ne o?
Bir spor karşılaşması izleniyor.
***
Bu iş sadece bizde değil, dünyada da böyle.
Futbol karşılaşmaları, toplumların içindeki şiddeti boşaltmaları için bir vesile haline dönüştü.
Antik Yunan'da "Daha hızlı, daha güçlü, daha yüksek!" idealiyle başlayan ve insanoğlunun fizik sınırlarını zorlamayı deneyen spor karşılaşmaları artık kavganın, şiddetin, acımasızlığın simgesi.
Özellikle de futbol.
Mahallede aynı yoksulluğu, aynı tatminsizliği, aynı cehaleti paylaşan lumpen çocuklar, futbol militanına dönüşerek birbirlerine saldırıyorlar.
Galatasaraylı, Fenerbahçeli, Beşiktaşlı diyerek; kendilerine, yörelerine ve sınıflarına ait olmayan sahte kimlikler içinde arkadaşlarını öldürüyorlar.
İngiliz "hooligan"lar ise Ortaçağ'ın paralı askerleri gibi şiddet peşinde.
***
Acaba futbol şiddeti yararlı mı, zararlı mı? Pek emin değilim doğrusu.
Belki de toplumun içinde zaten var olan şiddet, futbol yoluyla boşalıyor.
Belki de futbol karşılaşmaları olmasa, saldırganlık hayatın başka alanlarına yönelecek?
"Zaten yok mu?" dediğinizi duyar gibiyim. "Saldırganlık günlük hayatın her alanına girmemiş mi?"
Doğru! Haklısınız!
***
Akşam trafiğinde İnönü stadyumunun yanından sahile inen yol iyice tıkanıyor ve siz orada onbeş-yirmi dakika beklemek zorunda kalıyorsunuz.
Beklerken ne oluyor dersiniz?
Manzara aynen şöyle: Otomobiller, 18-20 yaşındaki tinerci gençler tarafından kuşatılıyor. Elleri burunlarında, gözleri kaymış gençler sürücülerden para istiyorlar. Vermeyince de otomobilin üstüne çıkmaya, elleriyle vurmaya ve "Beni zorlama aabi!" diye tehdit etmeye başlıyorlar.
Trafik tıkalı olduğu için sürücünün kaçma şansı yok. Çaresizlik içinde otomobilinin kapılarını kilitliyor ve tinerci gençlerle burun buruna bekleyerek trafiğin bir an önce açılması için dua ediyor.
Hiç bir abartı yok; aynen böyle!
Gelir dağılımı adaletsizliği, zengini daha zengini, yoksulu daha yoksul yapan çarpık düzen, soygunlar, hortumlar, toplumsal adaletsizlikler derken işte bu hale geldik.
Ve şimdi hükümet yeni bir af çıkarmaya ve düşünen insanlar dışındaki her türlü katili, hırsızı, saldırganı sokaklara salmaya hazırlanıyor.
Ve İstanbul Emniyet Müdürü diyor ki: "Önlem alıyoruz çünkü suç oranında patlama yaşanacak!"