kapat

28.11.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Telsim
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )


Hadi gel Adana'ya geri dönelim!..

Güman Birincioğlu'na teşekkür.. Beni Adana'ya o götürdü.. Güman Cumhuriyet'ten beri eski dost.. Gelişim'de beraber çalıştık.. Bir gün telefon..

"Hıncal, hani Gelişim'de işlerin rahat olduğu günler seninle işi asar sinemaya giderdik ya.." dedi.. Giderdik hakkaten, Seda'yı da alıp.. "Şimdi gene gidiyoruz.."

"Peki" dedik ve tuzağa düştük.. "Gidiyoruz" dediği, Şişli Kent değil, Adana Cinemaxx.. Laf ağızdan çıktı, söz vermişiz ya, yetmez.. Güman işin peşini bırakmıyor. 70 kere Yasemin'i aramış. Milano'dan döndüm, evdeki tele sekreter Güman'ın notları ile dolu..

Söz var, hatır var, baskı var, hadi atlat atlatabilirsen..

Havaalanına bir geldim ki.. Böyle bir ekibi ancak Güman toplar.. Vallahi en ekabir Doğan Hızlan bile orda.. Duygu Asena.. Yalçın Pekşen.. Tuğrul Şavkay ve de.. Bizim Nebil ve Ayşe Arman.. Niye ve de.. Çünkü onlar Adanalı zaten.. Evlerine gidiyorlar..

Adana'da Seyhan Oteli'nde kalıyoruz.. Bu otelde iki sene evvel son gidişimde kalmıştım gene.. Odama girdiğimde masanın üzerinde bir Cohiba sigarı bulmuştum.. Halkla İlişkiler Yönetmeni, dünya tatlısı bir genç kız, "Hangi markayı içtiğinizi öğrenmemiz zor olmadı" demişti..

Bu yaz Ertekin'de bir genç kız geldi masama.. "Hatırladınız mı" dedi.. "Seyhan Oteli Halkla İlişkiler.."

Ayrılmış. İstanbul'a taşınmış..

Asansörle odama çıkarken aklıma geldi birden.. "Acaba" dedim içimden..

Odaya girdim.. Masanın üzerinde bir cohiba öyle duruyor..

Seneler geçiyor, elemanlar değişiyor, ama servis, özen ve itina sürüyor.. Otelcilik bu işte..

Sabah uyandım, kapının altından, Sabah, Hürriyet, Milliyet gazetelerini bırakmışlar.. Oysa sormamışlardı bile.. Ben de tembih etmemiştim..

İzmir Hilton'u hatırladım.. Bu yaz orada kalmıştım. Sabah uyandığımda resepsiyona telefon ettim, bir adet Sabah göndermeleri için.. Bir saat, tam bir saat sonra yanıt geldi.. "Sabah bulduramadık.. Hürriyet olur mu?.."

Bir yanda, Adana Seyhan.. Öte yanda, dünyaca ünlü Hilton..

***

Adana'ya yıllar önce gidişimi hatırlarım.. Zengin bir Anadolu merkeziydi.. Dünyanın metre kareye en çok Cadillac düşen bölgesi.. Şaka değil.. Cadillac'ın resmi açıklamasaydı o zaman..

Bir anekdot vardı o zamanlar.. Adanalı, öteki Adanalıya "Senin araban ne marka" diye sormazmış.. "Senin Gadillah ne marha?.." dermiş..

Sokaktaki görüntü doğrulardı, istatistikleri de, şakaları da.. İki adımda bir Cadillac görürdünüz.. Geri kalan arabalar da, şoförün yanında boylu boyunca uzanıp uyuyacağınız kadar geniş, rahat, dev, Amerikan arabaları.. Chevroletler, Fordlar, Buickler.. Oldsmobil, Pontiac, de Sotolar.. Adana bir açık hava Amerikan arabaları fuarı idi adeta..

Ve bu arabalar, bahçe içinde enfes köşklerin önünde dururlardı.. Halk ezber bilirdi o saray yavrularının sahiplerini..

Sabancılar.. Sapmazlar.. Savatlılar..

Sosyo ekonomistler, başta İstanbul, Ankara ve İzmir gibi metropollere göçün ve gecekondulaşmanın sebebini, genelde ekonomiye bağlarlar..

Anadolu'da karnını doyuramayanlar, bu üç büyük kentin varoşlarına yığıldılar.. Doğrudur..

Ama genelde.. Adana özelinde tam tersi oldu.. Adana'yı terkedip, İstanbul'a göçenler, tam tersine, zenginler, hem de bu ülkenin en büyük zenginleri oldular.. Onları İstanbul'a lüks çekti, refah çekti..

Bir Teksaslı zengin çiftlik ağasının New York'a göçünü aklınızdan bile geçirmezsiniz.. Göçmez.. Tersine, mesela Dallas'ı New York düzeyine getirmeye çalışır. Getirir de..

Bizimkiler göçtüler.. Adana, güneyde, dünyanın en mümbit ovası Çukurova'nın içinde, denize bir metre mesafedeki konumu ile, dünya çapında bir metropol olabilecekken, öylesine kala kaldı..

Taa kii..

Bundan sonrasını, buraya kadar okuduklarına bakıp "Gördün mü Hıncal haklıyım" diyeceğini sandığım Engin Ardıç'a ithafen yarın yazacağım..

"Bombok bir ülkede yaşıyoruz" diye altını çize çize yazmıştı da Engin, geçen hafta..

TEBESSÜM
Fransa hükümet ricalinden biri Napolyon'un bir muhaberede tenkide kalkışıp parmağını harita üzerinde gezdirerek

-"Önce şurasını almalıydınız, sonra buradan geçerek ötesini zapdetmeliydiniz", gibi fikirler belirtmeye başlayınca,

Napolyon "Evet" demiş. "Onlar parmakla alınabilseydi dediğin gibi yapardım."

SEVDİĞİM LAFLAR
Gerçek sevgi, yapıldığı bilinen şeyde değil, yapıldığı halde bilinmeyen şeydedir!

Amazon (Teşekkürler Musa)

Çocuklarımızı nasıl zehirliyoruz!..
Bizim ülkenin insanları, kural tanımazlığı, yasalara aldırmazlığı ve polisi adam yerine koymazlığı, daha çocukken, yaşayarak öğreniyorlar ve bu öğrendiklerini hayatlarının sonuna kadar unutmadıkları için, büyüdüklerinde dünyanın en rahat suç işleyen insanları oluyorlar..

Bir çocuk düşünün ki, devletin koyduğu yasalar, polislerin gözleri önünde çiğneniyor ve polisin umurunda olmuyor..

Bir çocuk düşünün ki, devletin koyduğu kurallar, polisin gözü önünde yerle bir ediliyor, polis aldırış dahi etmiyor..

O çocuk büyüdüğünde, yasa, kural tanır mı?.. O çocuk polisi sayar mı?..

Bay Sadettin Tantan, bu soruyu size soruyorum.. Eski bir polis şefi ve bugünün İçişleri Bakanı olduğunuz için..

Bu ülkede bu trafik içinde ve bu stadyumlarda yetişen çocuğun iyi vatandaş olarak büyümesi mucizedir..

Kaç defa yazdım.. Kaç defa..

"Etmeyin.. Eylemeyin.. Göz yumacak, ses çıkarmayacak, aciz kalacaksanız, bari oralara hiç gitmeyin.. Millet de hiç değilse 'Bu nasıl polis, suç gözünün önünde işleniyor, o da öyle bakıyor' deyip, polise ve devlete saygısını yitirmesin" diye.. Hayır.. Ben söylüyor, ben dinliyorum..

Ben polisi sevmek, ben polisi saymak istiyorum.. Ama polisin kendisi istemiyor ben ne yapayım..

Bay Tantan..

Bu sahne size ithaf edilmiştir..

Daha maç başlamamış.. Ali Sami Yen Stadına giren yüzlerinde, teröristlerin, katillerin, soyguncuların, çetelerin giydiği kar maskeli Fenerbahçe taraftarları, oturacakları koltukları kırıp atletizm pistine atıyorlar.. Yüzlerce koltuk kırılıyor..

Ve daha acı ve daha vahim.. Bu sırada bu tribün yüzlerce polis tarafından çevrilmiş.. Polis bakıyor.. Ben nasıl bakıyorsam öyle bakıyor.

Milli servete bilerek zarar vermek, Türk Ceza Kanunu'na göre suç.. Maddesini de yazayım mı?.. Gerekir mi?.. Ve bu suç, toplu olarak işlenirken, polis seyirci..

Maç başlarken önce Galatasaray, sonra Fener tribünlerinde, sahaya sokulması yasak meşaleler yakılıp sahaya atılıyor..

İstanbul Valiliği, bu meşalelerin stada getirilmesini yasaklamış.Yasaklama genelgesini resmi gazetede de yayınlatmış.. Bir de maça girerken, kuyruklar var, stada 50 metre kala.. Polis üstünüzü arıyor öyle giriyorsunuz..

Alay mı ediyorsunuz Bay Tantan.. Bay Çakır, Bay Abanoz milletle.. Polisin üstünü aradığı insanlarda herbiri 30 santim boyunda ve beş santim çapında o demir borulardan binlercesi nasıl gözden kaçar?.. Nerelerine sokup getirdiler bunları stada?..

Hadi diyelim, Galatasaraylılar yönetimle işbirliği yaptılar.. Komplo teorisi üretmek kolay ya.. Bir gün evvelden stada yığdılar kaçak meşaleleri.. Peki ya Fenerliler?.. Onlar da mı işbirliği yaptı Galatasaray yönetimi ile.. Onlar nasıl soktu?..

Yoo, Bay Tantan yoo!..

Polisiniz maçlarda görevinin "G"sini yapmıyor.. Oraya laf ola beri gele, geliyor, belki de maç seyretmek için o kadar..

Bir de maç çıkışına, stad kapısının ta önüne kadar otobüslerini ve makam arabalarını yığıp, çıkışı kitliyorlar ki, bir panik anında yüzlerce insan ezilsin ölsün.. Bütün dünyada maç seyrettim Bay Tantan.. Stad kapısına, hem de tribünler tıklım tıklım doluyken yanaşıp bekleyen, halk boşalırken manevra yapıp onları sıkıştıran polis servis otobüslerini sadece bizim ülkemizde gördüm.. Üç adım yürüseler ayıp mı olur Bay Tantan?..

Siz hiç doluyken bu stadı halkla birlikte terketmeyi denediniz mi, Sayın Valim.. Bir deneyin de nasıl ölüm tehlikeleri yaşandığını görün..

Ben görüyorum da, benim güvenliğimden sorumlu polis görmüyor mu?..

Görüyor, görmezden geliyor.. Çünkü asıl acısı o.. O da öyle görmüş büyüklerinden, öyle alışmış..

Şimdi Fenerliler Galatasaray Stadını yıktılar.. Rövanşta Galatasaraylılar'ın eli armut mu toplayacak.. Daha beterini yapacaklar.. Tırmanış böyle olur işte.. Sonra kan dökülecek..

Sonra oturup birlikte kına yakacağız..

***

Bir baba, 10 yaşındaki oğlunu alıp maçı terketti, on beşinci dakikada.. Sorumlu bir babanın yapacağını yaptı.. Çünkü biz stadlarda çocuklara, sporu sevmeyi değil, terörü, vahşeti, kural tanımazlığı, polis saymazlığı, baş rolde polisler olarak öğretiyoruz.. Babanın içi razı olmadı..

Pazar günü geri kalan binlerce çocuk, o rezilliği sonuna kadar yaşadı.. Sonra eve dönerken, polisin önünde kırmızıda geçtiler.. Polisin önünde emniyet şeridine girdiler. Polisin önünde kavşağı tıkayıp, trafiği kitlediler. Polisin önünde dönülmeze dönüp, girilmeze girdiler. Polisin önünde yasak yere park edip, arabalarını bıraktılar..

Çocuk gün boyu polisin suça nasıl seyirci kaldığını gördü. Kafasında bir suç, bir de polis imajı oluştu..

Şimdi bu çocuk büyüyünce ne olur, söyler misiniz Bay Tantan..

Bunu yanıtlamak için eğitimci, ya da çocuk psikoloğu olmanız gerekmez.. Biraz izanınız varsa, yanıtı çok kolay bulursunuz Bay Tantan..

Fener'in lüksü..
"Galatasaraylı olmak pahalı bir lüks" diye yazmıştım geçen hafta sonu.. Son dört yılda bir Galatasaraylı'nın takımının Avrupa maçlarını izleyebilmek için ortalama 100 bin dolar harcadığını hesaplayarak..

"Ey Fenerliler takımınızın kıymetini bilin" diye de bitirmiştim.. Avrupa'ya uçamayan kanaryaları sayesinde neleri tasarruf ettiklerine işaret ederek..

Adana'da Cinemaxx açılış kokteylinde, Adanalı bir okur yaklaştı yanıma.. Önce kendini tanıttı.. Fenerbahçeli olduğunu söyledi ve ekledi:

"Ne tasarrufu Hıncal Bey, ne tasarrufu.. Yıllardan beri her gece efkardan verdiğimiz meyhane parası sizinkini kat kat aşar.."

BİZİM DUVAR
Gebelik testinde kopya çekti.

Gebeliğine son verildi.

Hakan&Utku

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır