kapat

28.11.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Telsim
CAN ATAKLI(ataklic@sabah.com.tr )


Ramazan geldi şimdi bir ay boyunca irticacıyız

Öncelikle herkesin Ramazan'ını kutlarım. Türkiye garip bir ülke. 11 ay şeriat tehlikesi konuşulur, 12'inci ay geldi mi, şeriattan en çok korkanlar birden koyu dinci kesiliverir.

Şimdi göreceksiniz her gece ayrı bir yerde iftar ziyafetleri verilecek. Bu iftarlara Türkiye'nin kalbur üstü insanları katılacak. İftar sofrası mı zengin sofrası mı anlamayacaksınız.

Bu sofralarda kimin oruçlu kimin oruçsuz olduğunu da anlamak mümkün değil. Öğlen yemek yiyenlerin birkaç saat sonra iftara koştuklarını, bilenler ibretle izleyecek.

Tabii bu iftar davetlerinin neden verildiğini hepimiz biliyoruz. Hangi görüşten olursa olsun, bütün siyasetçiler Ramazan ayında, ucundan kenarından da olsa dini siyasete alet etmeye çalışır.

"Laikiz ama Allaha şükür müslümanız" tekerlemesi bu ay içinde çok sık tekrarlanır. İftar ziyafetleri verilir ki, ertesi gün vatandaş bunları görsün ve "Bak onlar da oruçlu" desin. Oysa herhalde artık Türk vatandaşları bu yalanları yutmuyor. Bu halkı kandırmak artık iftar sofralarında Allah'a uzanmış eller fotoğrafları çektirmekle olmuyor.

Ya da çok başvurulan yöntemde olduğu gibi camilere gidip namaz kılmakla da olmuyor. Demirel basın ordusuyla namazlara giderdi. Ama yerine gelen Ahmet Sezer cami törenleri yapmıyor, diğer siyasetçiler gibi. Buna karşın diğerlerinden daha fazla seviliyor ve sayılıyor. Vatandaş gerçeği görüyor yani.

Önce doktora danışın
Sahte davranışlar sadece politikada veya çıkar çevrelerinde olmuyor.

Hep şaşarım, örneğin doktorlar orucun ne kadar iyi bir şey olduğunu anlatırlar her Ramazan başında.

Normal zamanda uzun süre aç kalmanın ya da uzun aralıklarla yemek yemenin hem mide hem de metabolizma üzerinde zararları olduğunu anlatan doktorlar, sıra Ramazan'a geldiğinde "Vücudun oruç sayesinde nasıl sağlık kazandığını, orucun sağlığımızın emniyet sübabı olduğunu" anlatırlar.

Bu bana hep garip gelir. Siz de açın bakın gazetelerin geçen yılki, daha önceki yıllara ait Ramazan sayılarını. Anlı şanlı doktorların oruçla ilgili veciz açıklamalarını bulacaksınız.

İlk kez bu yıl Amerikan Hastanesi Beslenme Uzmanları, klasikleşmiş "Ramazan goygoyculuğu" yapmadan bilimsel bir açıklama göndermişler.

Bir kere diyorlar ki "Aman doktorunuza danışmadan oruç tutmayın."

Tabii bunu kimler için söylüyor; şeker, tansiyon, kalp sorunu olanlar için. Ama normal vatandaşlara da uyarılarda bulunuyorlar. Orucun sağlığa olumsuz etkilerini de hatırlatarak iftarda yemeğin ağır yenmesi gerektiğini, iftarla sahur arasına makul bir saatte mutlaka bir öğün konmasını, bol su içilmesini öneriyorlar.

Oruç tutarak zayıflanmaz
Hep olur, bazıları "hem dini görevimi yerine getireyim, hem de biraz kilo vermiş olurum" diye düşünür.

Tıp uzmanları bunun çok yanlış bir düşünce olduğunu söylüyorlar. Hatta oruç tutarken kilo vermeyi düşünüp tam tersine beklenmedik kilolar alanlar daha çok. Çünkü gün boyu aç kalmak metabolizmayı yavaşlatıyor, bu da kilo vermeyi önlüyor.

Amerikan Hastanesi Beslenme Uzmanları en ideal Ramazan menüsünü hazırlamışlar. Bu listeyi size de sunuyorum, umarım yararlı olur.

Ahmet Özal'ı Malatya'ya bekliyorlar
Hafta sonunda Malatya'daydım. Radyo Malatya ve Malatya TV'nin ortaklaşa düzenlediği "yerel radyo ve televizyonlarla ilgili bir panele" katıldım.

Malatya'ya daha önce gitmek hiç kısmet olmamıştı. Radyo Malatya'nın çok başarılı sabah kuşağı sunucusu Hülya Kaya o kadar ısrarla ve tatlı dille aradı ki, sonunda onu kırmanın beni çok üzeceğini anladım. İyi ki gitmişim.

Gidip görünce, iki gün kalmış olsam bile içimin hemen ısındığını söylemeliyim. Zaten yaz başında "Kiraz festivali" için gelmeye söz bile verdim. Malatya'da yaşadıklarımı, izlenimlerimi ve öğrendiklerimi önümüzdeki günlerde parça parça sizinle paylaşacağım. Elbette de, bugün Malatyalıların ortak bir şikayetinden söz etmek istiyorum.

Ahmet Özal biliyorsunuz Malatya milletvekili. Üstelik çok az kişinin yapabileceğini başardı ve bağımsız olarak milletvekili seçildi.

Ancak haberi olsun Malatyalılar "Bu onun ilk ve son seçilişi" diyorlar. Çünkü Özal seçildiği günden beri bir iki kez Malatya'ya gitmiş. Bunlar da Malatya'nın sorunları için değilmiş. İkisinde resmi toplantı varmış, birinde de bir işadamının özel uçağı ile gelip onun bir açılışına katılmış o kadar.

Sadece bir gözlemimi aktarmak istiyorum. Panel sırasında konuşmacılardan biri "Siz önemli bir demokrasi sınavını başarıyla geçtiniz, partilere rağmen bağımsız bir adayı seçtiniz" deyince alkış koptu. Aynı konuşmacı "Ama Ahmet Özal'ı neden seçtiniz?" diye sorunca, bu kez bütün salon kahkahalarla güldü ve bir daha alkış koptu. Babadan kalma bir güçle ve halkın vefa duygularıyla seçilmek zor değil. Zor olan bunu hep sürdürebilmek. Ahmet Özal'ı böyle bir tehlike bekliyor.

Fenerbahçe ucuz kurtuldu
Pazar günü Ali Sami Yen'de oynanan maçın berabere bitmesi galiba en makul sonuçtu. O dehşet denizinden çıkmak bile müthiş bir beceriydi. Galatasaray'ı eleştirmek istiyorum biraz, Galatasaray maçın başında kendisini kesin galip görme yanlışlığına düştü. Bu da psikolojik olarak maçı etkiledi. Oyun hem çok sert geçti, hem de Galatasaraylılar hayal kırıklığına uğradı. Hakem hataları hep oluyor, ama bazı hakemlerin Galatasaray'ın etkisi altında kaldığını söyleyince çok kızıyorlar. Buna karşın işte son maçta da gördük; dünyanın hangi ülkesinde bir hakem kendisini yakasından tutup çeken ve rakibe kart vermesi için uyarıda bulunan bir futbolcuya bu kadar hoşgörülü davranır. Hakeme bu tür müdahale bütün dünyada kırmızı kartla cezalandırılır. Ama bizdeki hakemler bunu beceremiyor.

Bu arada son maçla ilgili Galatasaray yönetimine de söylenmesi gerekenler var. Maçın 8 dakika oynanmamasına neden olan o fişekleri sahaya atmak akıllıca bir davranış mı? Efendim geçen yıl Fenerbahçe Stadında aynısı olmuş, buna cevap verilmiş. Tamam da Fenerbahçe stadı bu yüzden kapatıldı. Bile bile stadı kapattırmakla kim ne kazanacak acaba?

Bunda bütün suç yönetimde. Çünkü o patlayıcıların içeri girmesi yasak. Bir iki tane değil, yüzlercesi atıldı sahaya. Demek ki bunları seyirci değil yönetim sokturdu. Bu da çok ayıp. Ayrıca Galatasaray'ın bu yönetimi herhalde tarihe "stadını bir hava uğruna bile bile kapattırmakla" geçecek.

Tabii stadın kapatılmayacağını, kendilerine hiçbir şekilde ceza verilemeyeceğini önceden biliyorlarsa o başka.

Açlık grevinde 40'ıncı gün, dayanma gücü 60 gün
Şu anda Türkiye'deki 18 cezaevinde 99 tutuklu ve mahkum açlık grevi yapıyor. Cezaevi kurallarını ve F tipi protesto ediyorlar. Bilimsel olarak insan açlığa, o da biraz şekerli su içerek 60 gün dayanabiliyor. Ondan sonra vücut iflas ediyor. Cezaevlerinde bu durum yaşanırken, dışarıda ise hayat devam ediyor. Adalet Bakanlığı öylece oturuyor. 20 gün içinde ölümler başladığında içine düşülecek durumu düşünün. Bu kadar duyarsız olunmamalı, hele ölüme karşı.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır