kapat

10.11.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
banner
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
banner
M. NURİ YILMAZ


İnanca olan yöneliş

İnsanlık, 20. Yüzyıl'ın son çeyreğinde, sosyal, bilimsel, iktisadi ve teknolojik açıdan tarihin hiç bir döneminde görülmeyen düzeyde bir gelişme süreci yaşayarak 21. Yüzyıl'a büyük umutlarla girmiştir.

Kültürel ve felsefi yönden çoğulcu toplumun temelini teşkil eden ve insanlık alemini her yönden etkileyen Endüstri İnkılabının gerçekleştiği 19. Yüzyıl; modern dünyanın doğuşunda da, önemli bir zaman dilimi olarak tarih sahnesindeki yerini almıştır.

İlim ve teknoloji sahasında bu yüzyılda kaydedilen büyük ilerlemeler; dünya üzerinde büyük değişimlere sebep olmuş, ilmin bütün problemlerimizi çözebileceği iddiası ile ilim ve teknolojideki büyük gelişmeler de insanlığın nihayetsiz bir refaha ulaşabileceğine işraet sayılmıştır.

19. Yüzyıl sonunda ve 20.Yüzyıl başında, fizik ilminde sağlanan gelişmeler, eski fiziği model ve esas alarak kurulan materyalist dünya görüşlerine duyulan güveni azaltmış; fizik ve ilim felsefesindeki çalışmalar ve gelişmeler de önce pozitivist bilgi anlayışını sarsmış ve bilahare de insan zihninin dünyayı anlamamızda pasif değil, aktif bir rol oynadığının anlaşılmasına neden olmuştur. En pozitif ilim denilen fizikte bile, maddenin en ufak parçalarının doğrudan doğruya bilinemediği, bunlar hakkındaki bilgimizin ilim adamlarının sübjektif tasvirlerine ve tanımlarına dayandığının görülmesi, "fiziğin metafiziğe yol açtığı" düşüncesinin gelişmesine ve yayılmasına sebep olmuş ve nihayet hakikati aramada, ilmin dışında birtakım geçerli metodların da bulunduğunun kabul edilmesi, manevi ilimlerin de vazgeçilmez olduğunu ispatlamıştır.

Onsekizinci asırdan, Yirminci asrın son çeyreğine kadar geçen zaman içinde Lamarkizm, Pozitivizm, Tarihi Maddecilik ve Marksizm gibi akımların çöküşü, dünya insanlarını yeni yönelişlere, moral değerleri yeniden ele almaya sevk etmiştir. Bu yeni yöneliş, fizikten metafiziğe, maddeden manaya, çok net bir ifadeyle, "inanca olan yöneliş" olarak ifade edilebilir. Artık, tarih boyunca toplumların hayatında devre dışı kalmamış olan dinlerin, bundan böyle toplumları daha derinden etkilemesine şahit olunacaktır. Bugün sosyolog ve mütefekkirler; ideolojilerin çökeceğine, dinlerin insanlık için daha büyük önem kazanacağına, dikkat çekmektedirler.

Nitekim, yeni yüzyıla girerken özellikle 1990 yılı sonrası demirperde ülkelerinde meydana gelen gelişmeler ve Sosyalist Cumhuriyetler Birliğin'nin dünyanın çeşitli ülkelerine yayma çabası içerisinde olduğu dini afyon sayan felsefesi görüş iflas etmiş, bu blokta yaşanan dağılma süreci yeni bağımsız cumhuriyetleri oluşturmuş ve bu cumhuriyetlerde başlayan yeniden dine dönüş hareketi de bütün dünyayı etkilemiştir.

Dünyadaki bu değişim, İslam ülkelerine de çeşitli yönleriyle tesir etmiştir. Bir yandan İslam dünyasında yaşanan gelişmeler, aydın nesillerin dine yönelmesi ve Müslüman milletlerin kendi öz ve mahalli milli değerleriyle barışarak yeni sentezler oluturulması çabası gözlemlenmekte, bir başka taraftan da modernleşme hareketleri sonucu marjinal hale gelmiş dini gruplaşmaların yeniden faaliyete geçme çabaları görülmektedir.

Son 15-20 yılda ülkemizde dini alanda yaşanan gelişmeler de dünyadaki gelişmelere paralellik arz etmektedir. Hiç şüphesiz ki bu gelişmelerin ülkemiz açısından da bir çok olumlu yansımaları söz konusudur. Ancak; din istismarı yoluyla ekonomik veya siyasi çıkar sağlama faaliyetleri, dinin bütün hayata onlarla bakılan ve mutlak doğrular olarak kabul edilen ideolojiler haline dönüştürlümesi, başka bir ifadeyle; özü iman, ibadet, bilgi ve ahlaktan ibaret olan dinin, ideolojik söylemlerle sunulması bu olumlu gelişmeleri engellemektedir.

Netice itibariyle; gelecek yüzyıllar, dinlerin ve inançların güçleneceği modern toplumlarda hürriyetlerin ve manevi değerlerin yükseliş asrı olacağı izlenimini vermektedir. Bu bağlamda din ve inançların hangisinin daha etkin olacağı hususu da dikkatle irdelenen konular arasında yer almaktadır. Bu husus tamamiyle din ve inanç mensuplarının yapacakları çalışmalara paralel olarak değişiklik gösterecek bir konudur. Din ve kültürlerin yoğun bir şekilde interaktif ilişkiye girdiği yeni yüzyılımızda dinin; insan hayatındaki yeri, değişen ve gelişen toplumsal ilişkiler ağı içerisinde dini değerleri pratiğe dönüştürüp, insanlığın önüne tatminkar sonuçlar koyabilenler, mutlaka daha etkin olacaklardır. İslam'ın bu alandaki başarısının da, Müslüman din ve bilim adamlarının bu konuda yapacakları özgün çalışmalara bağlı olacağı açıktır.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır