Makyaj sayesinde güzel çıkmış, gerçek hayatta görsen dönüp bakmazsın!..
Gerçek payı olsa da, biraz da kıskançlık var bu sözlerin temelinde, öyle değil mi? Bırakın bu numaraları. Ünlülerin fotoğraflarına bakarken, tek farkı yaratan yalnızca makyaj olamaz. Erol Atar'la Yaşar Saraçoğlu'nun 'güzellerini' düşünün: Fotoğrafçının tarzı, o çok bildiğiniz ünlüyü 'başka biri' haline dönüştürüverir. İstese, amiyane tabiriyle 'maymuna' bile çevirebilir süperstarları... Bir nevi film yönetmenidir; sahnesini kurar, kıyafetlere, makyaja, duruşa o karar verir.
Moda dünyasında bu yüzden fotoğrafçının kim olduğu çok önemli. Gucci, Versace gibi isimler tasarımlarıyla olduğu kadar reklam kampanyalarıyla da yılın modasını yaratır. İşte Mario Testino da bu yüzden moda dünyasının en anlı şanlı fotoğrafçılarından. İsmini duymamış olmanız normal; ancak moda camiasında "Testino" dendiği zaman hakikaten akan sular duruyor. Günümüzde moda dergilerinin editörleri ve tasarımcılar onunla çalışmak için onbinlerce dolar vermekten çekinmiyorlar. Moda dünyasındaki tabiriyle süper Mario, aynı zamanda sır tutmasıyla ve kendi halinde olmasıyla da tanınıyor.
Madonna da hamileliğinde fotoğraflarını çekmesi için onu seçmişti; nitekim Lourdes doğduğunda da ilk pozlarını Testino'ya verdi.
Lima doğumlu fotoğrafçı, hukuk okuduğu yıllarda pembe pantolonu, sarı tişörtü, kırmızı ceketiyle ve platform ayakkabılarıyla derslere girermiş. Tabii şimdi üzerinde şık bejler, tiril tiril griler var. "Annem hep yüksek topuklu ayakkabılar giyerdi, saçları da her zaman yapılıydı. Ben o kocaman botları sevmiyorum. Moda fotoğrafçılığında çirkinliğin ve gerçekçiliğin de çıkış yaptığı bir dönem oldu, ama benim ülkemde moda, bir kadını seksi ve dişi göstermektir" sözleri, insanın aklına yönetmen Pedro Almodavar'ı getiriyor, değil mi?