kapat

08.11.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
banner
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
banner
ZÜLFÜ LİVANELİ(livaneli@sabah.com.tr )


Zarf ve mazruf

Avrupa Birliği ile katılım ortaklığı belgesi bugün açıklanıyor.

Verheugen'in başını epey ağrıtan bir metin ortaya çıkacak.

Bu konudaki sıkıntı, Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları'nın kabul edip onaylayacağı ilkeler ile Türkiye'yi, ortak bir metinde buluşturabilmek amacından kaynaklanıyor.

Ortada Türkiye'nin "hassasiyetleri" olarak adlandırılan bir tabular yığını var: Türkiye Avrupa ile imzaladığı hiç bir belgede Kürt kelimesinin geçmesini istemiyor, azınlıklar deyiminin başka türlü yorumlanmasına karşı çıkıyor ve Kıbrıs konusunda Yunan tezlerine uzak duruyor.

Bütün bunlar şimdilik "dil ve üslup" tartışmaları olarak görünmekte.

Ortalıkta öyle bir hava var ki; Avrupa Birliği aynı anlamı başka kelimelerle ifade etse kabul edeceğiz ama belli deyimlere allerji duyuluyor.

Bunda Türkiye'nin bir semboller ülkesi olmasının da etkisi var elbette. Kültür geleneğimiz, semboller aracılığıyla düşünmeye davet ediyor bizi. Dünyayı böyle kavrıyoruz.

Yıllar boyunca bıyık biçimlerinden ideoloji belirlememiz ya da salata adlarını bazen Amerikan, bazen Rus olarak telaffuz etmemiz bu yüzden değil mi?

***

Bu ülkede "Uluslararası ilişkiler yaşamsal önem taşır!" diyenler solcu, "Beynelmilel münasebetler hayati ehemmiyeti haizdir!" diyenler muhafazakar ve sağcı sayılmadı mı?

Oysa bu cümleyi yabancı dile çevirecek olsanız tıpatıp aynı şeyleri söyledikleri görülecekti.

***

Dünyayı semboller aracılığıyla kavrayan kültür geleneğimiz bugün bazı kelimelerden korkuyor ve Avrupa Birliği Katılım Ortıklığı Belgesi'ni bu endişeyle bekliyor.

Oysa zarfın içine bakarsanız niyet mektubu farklı şeyler söylemekte.

Avrupa Birliği'ne tam üyelik, egemenlik haklarının bir bölümünden feragat etmek demek.

Nasıl ki 55 yıl önce birbiriyle savaşan Fransa ve Almanya egemenlik haklarının bir bölümünü birbirine devrettiyse Türkiye de tam üyelik başvurusuyla bu ilkeyi kabul etmiş oluyor.

Buna karşılık toprak bütünlüğümüz ve güvenliğimiz Avrupa Ordusu'nun garantisi altına alınıyor.

Paranızdan bile vazgeçmeyi ve bayrağınızın yanına ikinci bir bayrak dikmeyi göze almadan tam üyelik başvurusu yapılabilir mi?

Demek ki son tahlilde bizim resmi amacımız, Avrupa Birliği'ni oluşturan halklardan birisi haline gelmek.

Bu birlik ister istemez kültürel hakları kabul etmeyi de içeriyor.

Tam üyelik başvurusu yaparak bu ilkeyi de kabul ettiğimizi belirtiyoruz ama nedense şimdi kelimeler üzerinde oynayarak zaman kazanmaya çalışıyoruz.

Belki de zamana yayılı bir devlet stratejisidir bu.

Ne var ki ulaşacağı menzil belli!

Eğer bir gün Avrupa Birliği 'ne kabul edilirsek, şimdi metinde yer almasından rahatsız olduğumuz bir çok kavramı hayata geçireceğiz.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır