kapat

08.11.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
banner
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
banner
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )


Şehir ve İnsan'ı hatırladınız mı?..

Kadıköy Belediye Başkanı idi, Dr. Cengiz Özyalçıner o sıralar.. Bir gece eşi ile Fenerbahçe burnundan geçiyorlardı.. Eşi sigara istedi.. Orada yedi tane büfe vardı yan yana.. Doktor, eşini arabada bırakıp büfeye doğru yürüdü ve ..

Büfelerle deniz arasındaki karanlık bölgede, arabalar sıra sıra park etmişti. Hepsinin ışıkları sönüktü.. Biri hariç.. Kapı açık olduğundan içeride ışık yanıyordu.

"Gördüklerimi anlatmama terbiyem müsait değil" dedi, doktor.. Ertesi gün olayın üzerine gitmiş.. Gitmiş ki, Fener'deki burun sıradan vatandaşların güneş batınca dolaşmaktan korktuğu bir keşhane.. Esrardan başlayıp, kadına kadar her şey burada satılıyor..

"Burası tertemiz, pırıl pırıl olacak" diye karar vermiş o saat..

Büfeler derhal oradan dağıtılmış.. O karanlıklar içindeki kanunsuzlar yerine, bugün Piramit denen pırıl pırıl yapı inşa edilmiş.. İçine mağazalar, sinemalar, kafeler, eğlence ve dinlence yerleri konarak..

Kadıköy halkının her gün ve gece doldurduğu, tertemiz, pırıl pırıl bir köşe olmuş Fener burnu.. Çevreyi de Çelik Gülersoy'un düzenlediği bir açık hava parkı haline getirerek..

Ve emir gelmiş..

"Derhal yıkıla.."

Birileri dava açmış.. "Kıyı sahil yasasına aykırıdır. Burası halka açık alan olması gerekirken bina yapılmıştır" diye..

Bre aman.. Yanı başında, denizin içinde koskoca astsubay gazinosu var, yıllardır.. Bu nasıl bir uygulamadır ki, onu görmez, bunu yıkar..

Ama bu ülkede mahkemeler, kararları dosya üzerinden verirler. Hukukun boşluklarını iyi bilenler, halkın yararı, kullanımı var mıdır, eskiden neydi, şimdi ne oldu bakmazlar..

Orada askeri gazino yıllardır vardır.. Orada denizden doldurulan Caddebostan burnunda Fahrettin Aslan gazino yapmıştır mesela (Şimdi Migros) onlar durur..

Yıkım kararı çıkarılır. Kadıköy Belediye Başkanı mahkemeye verilir..

***

Dr. Özyalçıner, Kadıköy Belediye Başkanı olunca, Kalamış'ta bir dünya çapında marina, önünde, mahkemelerden alınmış bir yıkım kararı ve bir tehdit buldu:

"Derhal yıkmazsan, hakkında soruşturma açılır ve tutuklanırsın.."

Kalamış Marinası davul zurna dünyaya ilan edilerek yapılmış.. Kimsenin çıtı çıkmıyor.. İş bitmiş..

"Ekolojik denge bozuldu. Yıkılmalı" davası.. Ve karar..

"Yıkılmalı.."

Diyelim ekolojik denge bozuldu.. Peki yıkınca bu denge geri gelecek mi?.. Binlerce ton beton dökülmüş denize.. Binlerce fore kazık çakılmış, her biri 35 metre derinliğinde.. Hangi teknoloji, hangi para ile bu kazıklar sökülüp alınacak denizden..

TEBESSÜM
Londra'da kar yağarsa,

Ankara'da ne yağar?..

Otomobil.. (Kar, car.. Jeton düştü mü?..)

Resimlerden fal tuttum!..

"Kahve falı nasıl bir halk geleneğimizdir, o geldi aklıma.. Oturdum, düşündüm sonra.." dedi, Ertuğrul.. Benim New York'ta yaşayan ressam dostum Ertuğrul Ateş.. Erkekçe'nin ateş gibi ressamı iken bir gün "Ben yeni dünyaya yeni işler yapmaya gidiyorum, Hıncal Ağabey" deyip gitmişti.. Şimdi orada da, burada da ünlü bir ressam..

Şişli'de, meydanın köşesindeki Ziraat Bankası'nın karşısında bir galeri var.. Kaş.. Orda sergiliyor, son yapıtlarını.. Kapıdan girer girmez, kahverengi üzerine, şekiller.. Çıplak kadından, açık bir ele.. Artık neye benzetirseniz.. Nasıl yorumlarsanız.. Çarpıcı resimler bunlar.. Uzun uzun bakıyordum ki, Ertuğrul geldi yanıma ve anlatmaya başladı..

"Amerikalı haftada bir gün ruh doktoruna gider.. İçini dökmeye.. Kendini konuşmaya.. Tedavi budur.. Bizde ruh doktoruna gitme yok.. Ama onun yerine bir şey var.. Kahve falı.. Komşuya gidip fal baktırır.. Fala bakan, ruh doktorunun yaptığını yapıyor aslında insana.. Onunla dertleşiyor, geleceğe ait umutlar, heyecanlar veriyor.."

Birden üniversite kantinindeki kavgaları hatırladım.. Gençlikte fal merakım vardı fena halde.. Babamdan "Ben seni çağdaş bir adam ol diye yetiştiriyorum, sen hurafe ile uğraşıyorsun" diye fırçayı yiyince bir kenara atmıştım hobimi.. Üniversite kantininde baktım, kızların en meraklı olduğu şey fal.. Onları etrafımda toplayabilmek için, eski defterleri açmıştım yeniden.. Açmıştım da kısa zamanda bıktırmışlardı.. Daha bir gün evvel falına baktığım kız, ertesi sabah elinde fincan gene masama oturdurdu..

"Kız daha dün.." derdim.. "Olsun" derdi..

Ne olsun ki?..

Kırk yıl sonra Ertuğrul "Kahve falı bakanlar, aslında ruh doktorlarıdır" deyince anladım, Allahın günü elde fincan gezmenin sebebini..

Her sabah yeni umutlar, yeni ışıklar, yeni beklentiler arıyorlardı sadece.. Ben de aradıklarını veriyordum onlara.. Ama o günlük.. Ertesi sabah yeni seans gerekiyordu..

Şimdi ressam adam, kahve falı geleneğini böyle yorumlarsa, sonuç ne olur?..

Merak ediyorsanız, yolunu tarif ettiğim galeriye gider, Ertuğrul'un aynen bir kahve fincanının içini andıran çalışmalarına benim gibi uzun uzun bakarsınız..

Yalnız kapıdan girince tam uzak karşıda bir çalışması var ki, şekil biraz başka şeyi andırıyor..

"Vallahi yaparken farkına varmadım. Galeriye asınca şaşkınlık içinde gördüm. Sergi biter bitmez değiştireceğim, üzerinde çalışıp" dedi..

"Vallahi iyi olur" dedim.. "Bu hali ile satamazsın. Çünkü alacak parası olanlar bizim yaştakiler.. Onların da moralini bozar.."

Efendim, fena halde Viagra almış bir siluet de bu..

Bütün resimlere büyük bir keyifle baktıktan sonra, oturup iki laf etmek istedim Ertuğrul'la.. Serginin kapanma saati, bizden başka da kimse yok.. Kapı açıldı, orta halli, temiz giyimli bir beyefendi girdi içeriye.. Önce resimlere baktı.. Sonra yanımıza geldi..

"Ben Hüseyin Hoca" dedi.. "Edebiyat öğretmeniyim ve aleviyim.. Bizde insanların iki yanı vardır.. Dış yüzleri.. Zahiri.. İç yüzleri, batini.. Bu resimlere baktım, baktım, sizin içinizi gördüm.. Siz yalnız bir insansınız üstad.. Biraz da kötümsersiniz.."

Hoca devam ederken veda ettim, onları başbaşa bırakıp..

Kahve falından mülhem resimler yaparsan, işte böyle biri gelir, falına bakar adamın o resimlerden..

***

Ertuğrul'un sergisi 25 Kasım'a kadar sürüyor.. Ondan sonra Berlin, Chicago, Paris ve Viyana var, sırada.. Bugüne dek, New York-İstanbul arasında mekik dokuyan Ateş, dünyasını genişletiyor artık..

Bu arada New York'tan da taşınıyormuş.. Miami'de bir atelye açmış.. Bir de çiftlik gibi bir yer var kafasında..

"New York'un daracık mekanları basıyor artık.. Daha geniş, daha sınırları büyük yerlere ihtiyaç duyuyorum.. Bir yandan da iki boyuttan, üç boyuta taşınmak niyetindeyim.. Heykel yapacağım" dedi..

Ertuğrul Ateş bu..

Yapar!..

SEVDİĞİM LAFLAR
Dertlerinize gülmeyi öğrenirseniz gülecek şeyleriniz hiç bitmez Lyn Karol

Bir trafik sorusu!..

İstanbul Trafik Müdürü'ne bir sorum var.. O da İl Trafik Komisyonu'na mı sorar, yoksa UKAME mi nedir, ne işe yaradığı pek bilinmeyen komisyona mı artık bilmem..

Maslak yolunda, eski Mobil, yeni BP'nin bulunduğu İstinye kavşağı yeniden düzenlendi, aylar önce ve ben hep bekledim, sorun görülüp çözüm gelecek diye..

Boş...

Şimdi Trafik Müdürü'ne soruyorum.. Tarabya istikametinde kavşağı geçtiğinizde solda büyük bir alışveriş merkezi doğuyor.. Doğdu hatta.. Dev mağazalarla.. Her gün binlerce insan, buraya alışverişe geliyor, çoğu arabası ile.. Şimdi buralardaki mağazaları dolaşan insanlar için de dönüşte Boğaz'a inmek, Yeniköy, İstinye, Emirgan, oralara gidecekler, hangi yolu takip edecekler, Sayın Müdürüm.. Çünkü kavşak düzenlenirken, Tarabya istikametinden gelenlerin İstinye yokuşuna dönüşleri unutulmuş.. Böyle bir dönüş yok.. Dönmek istiyorsanız, kilometrelerce araba sürecek, TEM kavşağına gelecek ve U dönüşü yapacaksınız.. Hadi bunca yolu gidiyorsunuz, kabul.. Ama TEM kavşağı günün her saatinde kalabalık. Yoğun saatlerde nerdeyse kilitli.. Burası ile hiç ilgisi olmayan otomobilleri de bu yoğun kavşağa yollamak, nasıl bir trafik düzenleme anlayışı?..

Oysa sanayi çarşısı içinden geçen yolla, iki şerit olan üst geçide ulaşmak mümkün.. Ama bu üst geçit sizi karşıya geçirip, Tarabya istikametine gitmenizi sağlıyor sadece.. İstinye yolu gene kapalı.. Çünkü bu geçidin sonu ile İstinye'ye gidecek arabalar için açılan by-pass yolu arasındaki 50 metrelik bölüm tek yön.. Yani siz o kavşağa gidemiyorsunuz.. "Siz" yani, kurallara uyan uygar vatandaşlar. Uyanıklar, aldırış etmeden tek yönlü yola tersten dalıp, kaçıyorlar, o ayrı..

Peki sadece uygar vatandaşları zora koşmak ve zaten tıkalı bir kavşağa onca kilometre ve zaman kaybı ile yollamak, nasıl bir "Ulaştırmacılık ve trafik anlayışı" bana söyler misiniz?..

Bir gün NTV'den, Migros'tan, Pabetland'dan, Paşabahçe ve Jumbo'dan çıkıp İstinye'ye gitmeyi dener misiniz?..

BİZİM DUVAR
Murat Demirel hapiste evlendi Milletin cüzdanlarını boşaltmaya alışık Murat Efendi, evlilik cüzdanlarını da parayla ilgili bir şey zannetmiştir Allah bilir.

Hakan&Utku

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır