Kitap Fuarı panayıra dönüştü. Mekan dar ve kullanışsız. Salona giremiyorsunuz. Girdiniz mi çıkamıyorsunuz. Nefes alınmıyor. Fuar 4 yıldır İstiklal Caddesi'nin gençlere sunduğu hizmetin aynısını veriyor. Yani piyasa yapılıyor. Bu arada belki kitaplara da bakılıyor.
Artık deprem faktörünü de düşünmeliyiz. İnsanların tahliye edilmesi için tedbir alınıyor mu? Stand fiyatlarına enflasyon oranından daha fazla zam yaptılar. Neredeyse yüzde 60 arttı. Kafeterya fiyatları çok yüksek; beş yıldızlı otel fiyatlarıyla aynı."
Bunları biz söylemiyoruz. Kitap Fuarı ile ilgili bu eleştirileri Türkiye Yayıncılar Birliği Genel Sekreteri Metin Celal yapıyor.
Eleştirilerin, sözkonusu kuruluşla TÜYAP yönetimi arasında akçeli konularda var olduğu bilinen anlaşmazlığın etkisiyle biraz aşırıya kaçtığı düşünülebilir. Ama genelde, doğruları yansıtıyorlar. 19'uncusu düzenlenen Kitap Fuarı'na Tepebaşı'ndaki mekanın dar geldiğini geçen yıl bu zamanlarda, bu köşede yine vurgulamıştık.
Fuara her yıl artan ilgi ve fuarın her yıl biraz daha geniş "uluslararası boyut" kazanması çok kıvanç verici. Ama o zaman "mekan ve biçim"de, bu ilgi yoğunluğuyla orantılı şekilde düzenlenmeli.
Kitap Fuarı artık, bu alanda "Avrupa'nın en büyüğü" olan "Frankfurt Messe" ile boy ölçüşecek bir yapılanmaya yelken açmalı. TÜYAP'ın bunu gerçekleştirecek olanakları var. Örneğin fuar için Beylikdüzü'ndeki çok geniş ve çağdaş mekan da devreye sokulabilir.
Önümüzdeki yıl 20'ncisi açılacak Kitap Fuarı'nı dileriz, böyle anlamlı bir dönemeçte, çoktan hak ettiği niteliksel aşamaları tamamlamış olarak görürüz.