Örnek yaratmak
SABAH'ın doğuşu da, başarı mucizesi de hep gurur verici oldu bizim için. Grubun uğradığı son Etibank talihsizliği ile üzüldük.
Üzüntümüz, başı dik olarak yaşama hakkını kaybetme korkusundan hiç olmadı.
Çünkü kendimizden emindik.
"Acaba rakiplerimizin ve ideolojik düşmanlarımızın yalanlarından okurlarımız etkilenir mi" şüphesi uykumuzu kaçırdı..
Şu bir kaç günde sizlerden gelen güven mesajları bize büyük güç verdi.
Minnet duyguları ile teşekkür ediyoruz.
Dün Dinç Bilgin, Etibank'ın yeni yönetimine resmen başvurdu ve tüm kredileri, murakıpların iddia ettiği rakamı peşinen kabul ederek tasfiye etmek istediğini bildirdi.
Bu durum, Bilgin Grubu'nu ve Etibank olayını, Fon'a devredilen öteki banka sahibi gruplardan ayıran farktır.
Diğerleri bir yıla yakın zaman geçtiği halde halâ hukuk savaşı verirken Dinç Bilgin, Etibank'ın Fon'a devrinden iki gün sonra masaya oturmuş oldu.
Etibank'ın Fon tarafından atanan yeni yönetimi dün bu gelişmeyi şöyle duyurdu:
".. Yapılan görüşmeler sonucu tarafımızla Bilgin Grubu arasında gerekli teminatlardan oluşturulmak kaydıyla bir ön anlaşma sağlanmak üzere görüşmelere başlanmıştır.
Bu girişimin, kamunun alacaklarının tahsili bakımından örnek ve başlangıç olmasını dileriz."
Bu dileğin SABAH geleneğini yaratan ahlâk ve sorumluluk duygusu ile en sağlam teminatı aldığını, şimdiden söylüyoruz.
Çünkü SABAH çalışanları olarak grubumuzun, yaşanan talihsizlik ortamında bile olsa bir "örnek olay" yaratacağına güveniyoruz.
Sezer haklı
Cumhurbaşkanı Sezer "Milletvekillerini halk değil liderler seçiyor. Önce bunu düzeltmek lâzım" dedi ya..
Mesut Yılmaz'dan hemen itiraz geldi:
"Bunu resepsiyonda değil basın toplantısında açıklaması gerekirdi."
Hemen belirtelim ki doğru, bağırmak için uygun kürsü aramaz. Doğru, gök kubbenin altında, her yerde doğrudur.
Liderler, partileri içindeki diktatör yetkilerini terketmek istemiyorlar. Ama dikkat..
Demirel bir hafta önce şunu demişti:
"İstanbul'un 69 milletvekili var. Hangi İstanbullu beşini sayabilir? O zaman getirin dar bölge sistemini, halk seçsin.."
Yazık ki Demirel doğruyu, kişisel çıkar esaretinden kurtulduktan sonra söylüyor.
Partiler ve parlamento halktan kopmuştur.
Partilerin üye alt yapısını, çoğunluğu nüfuz ticaretinden geçinenler işgal ediyor. Üç-dört partiye birden üye olan, hangi parti iktidarsa onun kartını kullanan adamlar iş bitirerek geçiniyor.
Çare, kirlenmiş parti tabanını devre dışı bırakıp lider diktatörlüğü yaratmak değil, yeniden düzgün ve temiz bir taban yaratmaktır.
Partileri şeffaflaştırmak ve iktidara gelince, bağış kabul ettikleri işadamlarının, müteahhitlerin faturalarını devlet parası ile ödeme mecburiyetinden kurtarmaktır. Yani...
Partiler ve seçim kanunlarını değiştirmektir.
Ama seçim çanları çalarken değil..
Hemen şimdi!
Bugünkü partiler ve seçim düzenini savunmak, Sezer'e değil, doğruya karşı koymaktır.
Ecevit, Bahçeli ve Yılmaz, doğruyu Demirel gibi iş işten geçtikten sonra görmesinler.
Tabii demokrasiden, şeffaflıktan ve halktan korkmuyorlarsa!