Mumcu, Dünya Turizm Örgütü tahminlerine göre, 20 yıl içinde Türkiye'nin turizm gelirinin yılda 60 milyar dolara kadar ulaşmasının öngörüldüğünü hatırlattı ve şu satırbaşı mesajları verdi:
* Türkiye'nin AB'ye aday ülke ilanı, demokratikleşme ve insan hakları alanında mesafe kaydetme çabaları turistik imajını güçlendirdi. Geçen yıl, turizmi canlandırma programımız sırasında bize depremden çok Apo'nun idam edilip edilmeyeceğini soruyordu.
* Turizmi, cari işlemler dengesi açısından, ihracattan farklı görmek lazım. İhracat için belli bir üretim, üretim iç ithalalat gerekiyor. Oysa turizmin yüzde 98'i yerli ürün. Bu, çok önemli bir avantaj.
* Dünya turizm pastası 450 milyar dolar. Bizim bu pastadan aldığımız pay ise yüzde 1.8. Bu pasta hızla büyüyor. Bugünkü payımızı korusak bile önümüzdeki 20 yılın projeksiyonlarında turizm gelirimiz 60 milyar dolara çıkabilecek.
* Toplumların refah düzeyleri arttıkça, harcama kalıpları da değişiyor. İnsanlar, teknolojinin sağladığı imkanları kullanıyor, serbest zamanlar artıyor ve bu zamanlar daha çok yeni yerleri gezip görmek, dinlenmek için kullanılıyor. Dünyada en hızlı büyüyen ekonomi, turizm ekonomisi. Enformasyon teknolojilerinden bile daha hızlı büyüyor.
*Türkiye'nin; tarih, arkeoloji, mevsim, tesis ve kültür birikimi turistler için eşi bulunmaz çeşitlilik sunuyor. Ancak biz Türkiye'yi yeterince turizm ürünü haline getiremiyoruz. Örneğin, İstanbul bir Prag gibi turizm ürünü değil. Bir cennet ama bu tek başına bir ürün değil. Onu tanıtıp, makul bir fiyata satmanız gerekiyor.
*1999'da Apo olayı, ardından deprem derken, turizm ciddi sıkıntı yaşadı. Tur operatörleri ile imaj düzeltmek için ortak kampanya yapalım, projenin yüzde 90'ını biz üstlenelim, yüzde 10'una siz katılın, dedik. Kabul etmediler.