kapat

14.09.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Troy
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Antik English
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
RAUF TAMER(rtamer@sabah.com.tr )


Takvim yaprakları

Eylül, siyasi tarihimizin en yorgun ayı.

Menderes'in, Polatkan'ın, Zorlu'nun idamları, Eylül'e rastlar.

Aynı günlere bir ilahi tesadüf olarak denk gelen Cemal Gürsel'in vefatı, ayrı bir yapraktır.

12 Eylül, başlı başına bir kavşak.

Marifet, bunların hiçbirini kan davası yapmadan daima ileriye bakmayı öğrenmemiz.

Bunu bize halk öğretti.

Seçimde sandığa gitti, tercihini ortaya koydu.

İhtilali yapanlar bile -her seferinde- sonucu kabul etti.

İşin en güzel tarafı bu.

*

Menderes'in devamı şeklinde ortaya çıkan eski Adalet Partisi, 1961'de Koalisyon'a hemen ortak olabildi.

65 ve 69'da ise bileğinin hakkıyla tek başına iktidar.

12 Mart'ı da unutmayalım: Muhtıra'yla indirilenler, bir kaç yıl sonra tekrar iktidara geldi.

12 Eylül ise, daha çarpıcı örneklerle dolu.

.....

O örnekler, işte ortada... 12 Eylül'de, 4 lider'e de siyaset yasağı gelmişti: Demirel, Ecevit, Erbakan ve Türkeş...

Sonradan gördük ki, bunlardan 3 tanesi, zincirleri kırıp tekrar ayağa kalktı.

Demirel... Hem Başbakan oldu, hem Cumhurbaşkanı oldu.

Ecevit... Hâlen Başbakandır.

Erbakan... O da Başbakanlık yaptı.

Türkeş... Yaşasaydı, herhalde o da tekrar bir yerlere gelecekti... Nitekim MHP iktidardadır.

*

Sırf liderler değil, 5'er 10'ar yıl siyaset yasağına uğramış tüm kadroları da tekrar seçildi, meclise geldi... Baykal'dan Cindoruk'a, Sezgin'den Agah Oktay'a kadar, her birinin yeniden doğuşu, daima sandıkta oldu.

Gökten zembille inenler ise bu işi beceremeyip yarım bıraktı.

Çünkü halk öyle racon kesti...

Kesmekle kalmadı.

Müdahale edenlerle müdahale edilenler arasında bir barış köprüsü de kurdu halk.

Bugün artık ne 27 Mayıs'ı tartışıyoruz, ne 12 Mart'ı ne de 12 Eylül'ü.

Çünkü o hesap sandıkta görülmüş ve iş tatlıya bağlanmıştır.

*

Bu bakımdan... Anayasa'nın geçici 15. maddesi hakkında, Adalet Bakanı'na hak veriyoruz.

O maddenin kalkması, rövanş duygularını harekete geçirir... Kime, ne faydası var?

Maddeyi kaldıracağımıza, değiştirelim, özellikle 3'üncü fıkrasını uygar bir çizgiye çekelim, yeter.

Temelli Senatörlük'e 1980'e kadar, tam 20 yıl dokunmadık. Hiç de kıyamet kopmadı. Şimdi 80'den bu yana bir 20 yıl daha geçmiş, birileri bize ille de 15. maddeyi hatırlatıyor.

Türkiye, geriye değil, ileriye bakmalı.

12 Eylül'de ihtilal konseyini tebrik için kuyruğa girenleri, biz burada teşhir ediyor muyuz... Koskoca Hukukçuları, Profesörleri size anımsatıyor muyuz?

Bırakalım bunları... Geride kaldı hepsi.

Anayasada geçici 15. madde'den evvel değişmesi gereken çook maddeler var.

İlle de 15. madde diye tutturmak, ucuz kahramanlık.

28 Şubat'a itirazınız var mı?

Bilirim ki yok...

Varsa söyleyin.

Ama şimdi söyleyin... 20 yıl sonra değil.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır