kapat

14.09.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Troy
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Antik English
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
SELAHATTİN DUMAN(sduman@sabah.com.tr )


İki kültür bir olursa..

Ne olur? Samanlık seyran olur.. Böyle durumlarda batıda bir kültür sentezi çıkar ortaya.. Bizde ise kan çıkar.. Lakin bugünkü konumuz, kestiğinde kan gibi çıkan kültür değil.. Daha çok kabak çıkan kültür, diyebiliriz..

Şu sıralarda ailemizin bir yeni "kültür patlaması" arefesinde olduğu kesin.. Yaşadığımız son "kültürel patlama" bundan 25 yıl önce bir düğünde olmuştu.. Bizim yakın akrabalardan biri, kız tarafından bir cahilin kafasına bira şişesini vurup zihnini açmak istemişti..

Gerçi o patlama mahalle karakolunda bitti ama hukuk ve insan hakları konusunda ailecek çok şey öğrendik..

Yeni "kultürel patlamaya" gelince.. "Bunu hissediyorum.." demem yetmez..

Türkiye'nin gelişmiş fikir hayatına ayak uydurma derdine düşüp, hergün birşeyler yazmak zorunda kalan biri olarak yazı işlerinden kopardığım uzunca tatil bu gerçeği farketmeme vesile oldu..

Burada hemen bir tesbit yapayım; tatilin nasıl geçtiğini hiç anlamadım..

Bu görüşümü iş yerindeki yakınlarım ile paylaştığımda, beklediğim şefkati görmedim..

***

Tam tersine mesai arkadaşlarım benim aslında hiç çalışmadığımı savunup bu yüzden "dinlenirken daha çok yorulduğumu" iddia ettiler..

Onlarla tartışmadım.. Gerçeği kabullenmiş gibi yaptım.. Çünkü tartışsam iş benim nasıl çalıştığımdan başlayıp; gazetenin yeni binasındaki odaların paylaşımına kadar gelecek..

Benim sıradan bir köşe yazarı olarak dubleks bir odayı hak edip etmediğim noktasına varacak ki buraları ayrıca risale konusudur.. Yazı işlerinin içinde bulunduğu hassasiyetten dolayı şu günlerde "yan toplara çıkmak" işime gelmiyor..

Kültür patlaması

Kültür patlamasından söz ediyordum.. Yazı yazmadığım günler vesile oldu.. Evde biraz daha fazla kaldım bu sayede hem kızımla hem yeğenimle daha çok beraber olma fırsatını buldum..

Yeğenim İTÜ'de mühendislik tahsili yapıyor.. Okuldaki kıdemi, bölümündeki yardımcı doçentlerin kıdemini aştığından, kaçıncı sınıfta olduğu aile içinde tabu haline gelmiştir ve aramızda hiç tartışılmaz..

Kızım ise Londra'da okuyor.. Ne okuduğuna dair yine aile içinde çeşitli görüşler var.. Desinatörlük ile stilistlik arasında birşey..

Kimine göre bitirdiği zaman Kenzo gibi ünlü bir modacı olacak, kimine göre de hayatını yorgan kaplayarak kazanacak..

Sonuç olarak ikisinin de velisi ben sayılırım.. Ne var ki bir veli olarak çocuklara örnek olabilecek eğitim kariyerinden yoksunum.. Üstelik yazılarımız sayesinde; memlekette lise bir ve ikinci sınıflarda beş yıl okuduğu bilmeyen kalmadı..

Durum böyle olunca "Ben sizin yaşınızdayken.." diye başlayıp "Kıbrıs Türktür, Türk kalacaktır.." diye biten vaazlar verme şansım yok.. Yapabildiğim tek şey gece yatmadan önce:

- "Ödevlerinizi yaptınız mı?" diye sormak veya;

- "Okula giderken fişlerinizi yanınıza almayı unutmayın.." türünden tembihatte bulunmak..

***

Gelelim ailemizdeki "Kültür patlamasının" belirtilerine..

Önce yeğenim Beran'ı Conan okurken gördüm.. Gerçi sayfaları atlayarak okuyordu ama olsun.. Elindeki resimli de olsa bir kitaptı..

Bu ilk şoktan birkaç gün sonra kızımla Akmerkez'e gittiğimizde Remzi Kitabevi'ne uğramak istedim..

- "Ben de geleyim.." dedi..

Genelde marka giyim eşyaları satan mağazaların önünde dikilip, vitrine konan malların değişip değişmediğini denetlemeyi sever.. Gelme isteğine bu yüzden şaşırdım hem de için için sevindim..

Girdik Remzi Kitabevi'ne..

Remzi Kitabevi, bir işletme olarak Türkiye insanının az okuduğunun bilincinde.. Bu durum kitapevi yönetiminde bir ruhsal burukluk yaratmış.. Bir aydın tepkisi olarak onlar da geriye kalan bir avuç okuyan insanı cezalandırmaya karar vermişler..

Okuyana ceza var..

Çok satan kitapların yüzü tezgahlarda okura bakıyor.. Bunun dışında kalan ne varsa raflarda ve dikey olarak yerleştirilmiş..

Raflara kitabı dikey koymanın da bir tekniği vardır.. Kitabın sırtında kalan ismini müşteri rahat okusun diye aşağıdan yukarıya doğru sıralı olarak dizersin.. Veya yukarıdan aşağıya doğru..

Alçak raflar için ikincisi doğrudur.. Ama insan boyunu aşan raflarda, kitapları kesilikle aşağıdan yukarıya dikmek icap eder..

Remsi Kitabevi'nde bu işin sentezini bulmuşlar..

Kitapların kiminin sırt adı yukarıdan aşağıya kiminin de aşağıdan yukarıya doğru dizilmiş.. Sırt adı aşağıdan başlayan bir kitabın adını okumak için vücudunuzun üst kısmını hafiften sağa kırıp, boynunuzu kırkbeş derece sağa yatırıyorsunuz.. Kitabı heceliyorsunuz..

Sonra yanındaki kitabın sırt adı yukarıdan aşağıya doğru olduğundan vücudunuz pozisyon değiştiriyor.. Gövdenin üstünü sola kırıp, başınızı da iyice sola yatırıyorsunuz.. 19 Mayıs hareketlerinin provasını yapar gibi..

Uzaktan biri baksa göreceği manzara şu..

Kitap tezgahlarının önünde boyunları; dönülmez işareti gösteren trafik levhası gibi sağa ya da sola bükülmüş bir sürü insan..

Sanki Osmanlı'nın ünlü sadrazamlarından Boynueğri Mehmet Paşa'nın soyundan gelme kim varsa, Remzi Kitabevi'nde indirimli satış var, diye duymuş.. Akmerkez'e koşuşmuş..

***

Tabii bu kitap diziliminin hem işletmeye hem de müşteri olarak okura faydası var..

Okur başını bir sağa bir sola kıra kıra tezgah dolaştığından çabuk bunalıyor.. Diyelim ki Osmanlı'nın sosyal hayatına dair araştırma kitapları alacak.. Seçme çilesinden kurtulmak için onun yerine ne bulursa alıp kasaya koşuyor.. Bu müessesenin karına bir durum..

Öte yandan okur başını sağa sola yatırıp, gövdesini iki tarafa kırmaktan dolayı belki biraz yoruluyor ama fiziksel olarak bazı şeyler kazanıyor.. Özetle Remzi Kitabevi'nden kitap seçmenin "bel ve boyun kireçlenmesine" karşı birebir olduğunu söyleyebilirim..

Bu arada kızıma geleyim..

Kitapların bu tür dizilişi onu hiç şaşırtmadı ve rahatsız etmedi.. Yarım saat boyunca benimle birlikte rafları dolaştı hatta kendisi için de dört kitap aldı..

YARIN: Kültür patlaması mı yoksa sivilce patlaması mı daha tehlikeli?

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır