kapat

14.09.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Troy
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Antik English
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CAN ATAKLI(ataklic@sabah.com.tr )


Ya biri Evren'e kurşun sıksaydı

12 Eylül darbesinin lideri Kenan Evren tam 20 yıl sonra inanılmaz ifşaatlarda bulundu. Geçirdiği talihsiz kazadan sonra yeniden ekrana dönen Ali Kırca'nın nefes kesen programında konuşan Evren "O zaman bizi öldürmek isteyenler vardı. Birgün beni ya da bir MGK üyesini öldürürlerse o örgütün hapisteki bütün mensuplarını öldürmek lazım dedim" diye konuştu. Nitekim Evren'in bu isteği diğer konsey üyeleri tarafından da benimsenmiş ve ortaya bir "vur emri" çıkmış.

Elbette ihtilalin kendine göre kuralları vardır, özellikle ilk yıllarda ihtilal liderleri aynı zamanda kanundur. Vur derlerse vurulur, öldür derlerse öldürülür. Sonuçta ihtilali yapanlar ortaya kellelerini de koymuşlardır, başarısız olurlarsa canlarından olurlar.

Bu genelde böyledir de, Türkiye'de pek öyle olmaz, bizde emir komuta zinciri içinde müdahale yapıldığı için ihtilal liderlerinin fazla riske girdiği söylenemez. 27 Mayıs emir komuta içinde yapılmamıştı diye düşünebilirsiniz, öyle olmasına rağmen ordunun en tepesi işin içindeydi, sadece alt rütbelere doğru biraz daha etkili ve yetkili isimler de vardı. Sonuç olarak ihtilal liderlerinin söylediği kanun da olsa, insanın yüreği almıyor, bir generalin kendi başına bir şey gelmesi halinde, hiçbir yargılamaya bile gerek görmeden pekçok kişi için ölüm emri vermesi, nereden bakarsanız bakın gariptir, mantık dışıdır ve insafsızcadır.

İyi ki çılgının biri Kenan Evren ve arkadaşlarına kurşun sıkmaya kalkışmamış, yoksa Türkiye Şili'den, Bolivya'dan beter bir ülke olacaktı, belki kendimizi hala toparlayamamış olacaktık.

Aslına bakarsanız, Evren'in bu sözlerinden, devletin bazı kesimlerinin zaman zaman bu tür eylemleri yaptıkları sonucunu da çıkarabiliriz. Yıllardır kimi ölümlerde devlet içindeki odakların payını tartışır dururuz. Evren bir gece ekrana çıkıp, sanki çok basit bir itirafta bulunur gibi, bu iddiaların aslında gerçeğe çok yakın olduğunu söyleyiverdi. Belli ki devlet içinde Evren gibi düşünen pekçok kişi kendi kafalarına göre ülkeyi tehlikede gördükleri an tetiği çektirmekte tereddüt etmemişler.

Dün bu köşede çıkan yazıyı bir daha hatırlayın. 12 Mart ve 12 Eylül'e giden yolları, öncelerini ve sonralarını çözmeden hiçbir şey anlayamayız. Keşke başkaları da itiraflarda bulunsa böyle.

Aman uçakta hastalanmayın
Anlatacağım olayı, önemli bir görgü tanığından şahsen dinledim.

7 Eylül günü saat 12.50'de Türk Hava Yolları'nın İzmir seferini yapan uçak Ankara Esenboğa Havalimanı'ndan havalanıyor. Uçak Afyon üzerine geldiğinde yolculardan biri fenalaşıyor.

Hostesler hemen müdahale ediyorlar, pilotlar İzmir Adnan Menderes Havalimanı'nı arayarak uçakta hastalanan bir yolcu olduğunu bildiriyorlar ve alanda önlem alınmasını istiyorlar.

Bu sırada yapılan ilk müdahaleden sonra hasta biraz kendine geliyor, aynı anda da uçak alana iniyor. Uçağın yanaştığı yerde bir ambülans bekliyor, kapı açıldığında ambulanstan bir görevli hosteslere sesleniyor "Hastanın nesi var" diye. Demek ki görevliler hastanın durumuna göre uçağa gelecek ya da gelmeyecek. Nitekim gelmiyor da, çünkü her nedense uçak görevlileri de yolculara bir hasta yolcu olduğunu, ambülansın kendisini beklediğini anons etmiyorlar. Bu nedenle kapılar açılır açılmaz bütün yolcular çıkmak için ayağa kalkıyor. Yolda kurtarılan adam neredeyse bu kargaşada boğulup ölecek.

Bütün yolcular indikten sonra sağlık görevlileri uçağa giriyorlar ve hasta yolcuyu sedyeye koyup iniyorlar.

Bunu bana anlatan önemli tanık "İnsan hayatının bu kadar ucuz olması inanılacak gibi değil. O hasta ölebilirdi ve biz bunun sorumlusunun kim olduğunu tartışmaktan başka bir şey yapamazdık" dedi.

Ne diyeyim, haksız değil ki.

Hagi'nin hakkı yok
Hagi bunu hep yapıyor. Türkiye'deki hakemler biraz Galatasaray'dan, biraz da bizzat Hagi'den çekindikleri için doğru karar veremiyorlar, etki altında kalıyorlar. Ama yabancı hakemler Hagi'nin gözünün yaşına bakmıyor.

Hagi dünya çapında bir futbolcu. O olmadığında Galatasaray'ın oyun düzeni bozuluyor. Ama Hagi çok önemli maçlarda ya sarı ya kırmızı kart görüyor mutlaka. Oysa buna hakkı yok. Takımını olmadık zamanda böyle yüzüstü bırakamaz.

Hagi'nin Şampiyon Kulüpler Kupası'nda artık daha sakin olması ve Türkiye'deki alışkanlıklarını bırakması lazım. Ayrıca Türk hakemlerin de yabancı meslektaşlarından cesaret almalarını öneririm, artık onlar da etki altında kalmasınlar.

Korkmayın memuru ezdirmeyiz
aliye Bakanı Sümer Oral'a işçi ve memura İMF'nin istediği gibi sıfır zam mı verileceğini sordum. Sümer devletin memurunu asla ezdirmeyeceğini söyledi. Soru ve cevapları bir de siz okuyun.

* Sümer Bey memur maaşları...?

Yüzüm gülüyor Can Bey.

* Zam iyi o zaman, ondan mı gülüyor?

Fotoğraflarda yüzümün gülmediğini yazmıştınız.

* Ama Bodrum'da gülüyordunuz?

Evet, zaten onu söylüyorum, sizin yazınızdan sonra da fotoğraf çekildi.

* Orada durum nasıldı?

En son Kara Kuvvetleri Komutanı ile birlikteydim, fotoğraflar çok güzel çıkmış.

* O yazı iyi oldu yani?

Evet, ben de dikkat ediyorum şimdi.

* Sümer Bey aramamın sebebi?

Evet, memur maaşları dediniz.

* Cotarelli'nin istediği gibi zamsız mı geçecek?

Öyle şey olur mu, biz memuru ezdirmeyiz.

* Ne alacaklar önümüzdeki yıl?

Şu anda 2001 yılı bütçesi için hazırlıklar yapılıyor.

* Maaşlar için belli bir şey var mı?

Hayır daha yok, zaten olmaz da, o en sona kalır.

* Peki ne zaman bağlanır bütçe?

Ekim 15'e kadar görüşmeler biter sonra da hazırlanır.

* Memur çok şikayetçi, işçi de öyle?

Bunların hepsini biliyoruz, ama şunu söyleyeyim hiç olmazsa memuru enflasyon altında ezdirmedik.

* Memur iyi mi aldı?

İyi diyemem ama enflasyonun üzerinde aldı.

n Nasıl aldı?

2000 bütçesinde enflasyon memur zam oranını geçerse bunun telafi edileceğini yazmıştık.

* Ettiniz mi?

Elbette. Haziran'da yaptık.

* Ne yaptınız?

Ocak zammı yüzde 15'ti. Haziran'da enflasyon yüzde 17.1 çıktı. Biz de memur maaşlarını yüzde 19.1 üzerinden ödedik.

* Yani memur iyi zam mı aldı?

Kimse bunu söyleyemez, ama enflasyona rağmen biz de direniyoruz.

* Şu anda enflasyon kaç?

İlk 8 ayın sonucu yüzde 23.1 görünüyor.

* Memur maaş zammı ne kadar oldu?

İkinci dilimle birlikte yılbaşına göre yüzde 31.1 zam yapılmış durumda.

* Enflasyonun altı yani?

Evet?

* Yıl sonunda daha yüksek çıkarsa?

Bu yıl yaptığımız gibi iki puan üzerine çıkarız, otomatik olarak.

* Ekonomiden umutlusunuz o halde?

Bütün çabamız bunun için.

İkitelli yine aynı
Nişantaşı'na taşındığımızdan beri eski binanın olduğu İkitelli'ye yolum düşmemişti. Geçen hafta yarışma programı için gidince gazetenin oradan da geçtim. 10 yılımız geçti orada, ama nasıl da bir anda mazi oluyor, hayret.

Tam bir buçuk yıldır Mahmutbey kavşağında inşaat var. Güya yol genişletiliyor ve dönüş kavşağına köprü yapılıyor. Biz çok eziyetini çekmiştik, ama gördüm ki, eziyet aynen sürüyor. Çünkü inşaat pek değişmeden duruyor. Gerçi makinalar çalışıyor, kamyonlar girip çıkıyor, hatta biraz asfaltlama da yapılmış ama sonuç hep aynı. Ne bitmez tükenmez inşaatmış.

O bölgenin çoktan bitmiş olması gerekiyor. Zaten Mahmutbey kavşağı bir karayolları kepazeliğidir. Taaa Ankara'dan gelen otoyol Mahmutbey'de daralır ve Aksaray'dan gelen yan yolla birleşir. Sonra tekrar genişler ve yeniden otoyol olur. Sözde düzeltiyorlar şimdi ama nafile. Ne diyeyim, Allah hala orada kalanlara acısın, çünkü Karayolları'nın acıdığı yok.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır