kapat

05.09.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Motivasyon
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CAN ATAKLI(ataklic@sabah.com.tr )


Bizim cennetlikler ve cehennemlikler

Amerikalı ateist yazar Warren Allen Smith cehenneme gidecek ünlülerin bir listesi yapmış. Haber dün gazetede vardı. Yazar bilim adamından, yazarlara, müzisyenlerden sinema oyuncularına kadar pekçok ünlü ismin cennete mi cehenneme mi gideceklerini yazmış.

Tabii kriter olarak da dine olan bağlılıklarını almış.

Kim kiliseye gider, kim İncil'in söylediklerini yapar, kim dinle ilgili iyi şeyler söyler, onları araştırmış ve bir liste düzenlemiş.

Buna göre örneğin Einstein cehennemlik. Çünkü Einstein kiliseye gitmemiş. Beethoven de cehennemlik, o da incil okumazmış meğer.

Peki dünya ünlüleri böyle kategorize ediliyorsa acaba Türkiye'deki ünlülerden hangileri cennetlik hangileri cehennemlik, bir bakalım.

Süleyman Demirel'i hiçbir sınıfa sokmak istemiyorum. Onu en iyisi tıpkı Papa gibi törenle cennete gönderelim. Demirel de bizim "baba"mız. Papa için tören yapıldı pazar günü biliyorsunuz. 100 bin kişinin katıldığı törenle Papa'nın cennete gideceği ilan edildi. Bizden de 70 kişilik bir grup gitti bu cennetlik törenine katıldı. Belki o törene katılanlar da ucundan kenarından cennete kabul edilirler birgün.

Cennetlikleri ayıralım, bakalım cehenneme kimler gidebilir?

Ecevit cennete gidemez, ne kur'an okumuş, ne camiye gitmiş bugüne kadar. Ama bilemem, bakarsınız İsmet İnönü için "Çok dindardı, ama belli etmezdi, Cuma namazlarını evde kılardı" diye propaganda yaparlardı, aynısını Ecevit için de söyleyebilirler. Öyleyse cennete gider.

Mesut Yılmaz sınırda, oraya da gidebilir buraya da. Cuma namazlarını, eğer kameralar varsa kaçırmaz, ama içkisini içer, kur'an okur mu boş zamanlarında, bilemem, sınırda yani, artık o günün haleti ruhiyesine bağlı yukardakilerin, ikisine de gidebilir.

Çiller de Yılmaz gibi, sınırda, kadın kontenjanından kurtarabilir, meleklere dokunur belki, o zaman cennete gider, yoksa cehennemden çıkamaz.

Artistlerimizin hepsi cehennemlik. Hülya Avşar, Sibel Can, Türkan Şoray, Tarık Akan, Mehmet Ali Erbil cehennemden kaçamaz. Hele Mehmet Ali Erbil, sahnelerde ikidebir Bismillahirrahmanirrahim diye bağırıyor, ama kandıramaz yukardakini, hiç heveslenmesin.

Kadir İnanır ve Cüneyt Arkın bir ihtimal cennete gidebilir. Onların TGRT'de yapılmış programları var, belki oradan kurtarırlar.

Bilim adamlarımızın durumu da feci. Ahmet Mete Işıkara rakıcıymış, kur'an okuduğunu, camiye gittiğini gören yok, demek ki cehennemlik. İşe bakın, ülkelerine ve insanlığa hizmet etmiş ne kadar insan varsa, dünyaya dar kalıplar içinde bakanların gözüyle cehennemlik sayılıyor.

Ne güzel, ampulü bulan, gecelerimizi aydınlatan Edison cehenneme gidecek, bizim Şevket Yılmaz cennete öyle mi? Ya da hergün onlarca insanın hayatını kurtaran doktorlarımız, namaz kılmadılar diye cehennemlik olacak, hiçbir işe yaramadan oturup, iki dua edenler cennete. Her şey bu kadar kolay mı yani?

Aklıma geldi, Bektaşi'ye sormuşlar, "Ölünce cennete mi gitmek istersin, cehenneme mi?" diye. Bektaşi tereddütsüz cevaplamış "Tabii ki cehennem" demiş. Nedenini sormuşlar "Herkes orada olacak, ne işim var cennette, canım sıkılır orada" demiş. Bu hesap o hesap.

Ya komutan konuşmasaydı
Türkiye yine bir irtica paranoyası ile karşı karşıya. Asker konuşunca siviller aşağı kalmamak için yarışa girişti

Biz bu filmi her yıl tekrar tekrar izlemek zorunda mıyız?

Elbette irtica Türkiye'nin en büyük tehlikelerinden biri.

Elbette laikliği korumak için elimizden geleni yapacağız.

Elbette bugünleri borçlu olduğumuz Atatürk'e dil uzattırmayacağız.

Elbette Türkiye'yi bir avuç din istismarcısının eline teslim etmeyeceğiz.

Ama ikide bir kafamıza kafamıza "irtica da irtica" diye kakılmasından da rahatsızlık duyuyoruz. Bunları biliyoruz da sorumlusu biz değiliz ki. Ülkeyi bugünlere getirenlerin hepsi işbaşında.

Birini Cumhurbaşkanlığı'ndan emekli ettik, yetmedi bir de ombudsman yapmaya çalışıyoruz, diğerini başbakan yaptık, diğer ikisini başbakan yardımcılığı görevlerinde oturtuyoruz. Pek çoğunu da hâlâ Meclis'te koruyoruz.

Eğer irticadan bu kadar endişe ediyorsak, lütfen bunu halkın kafasına vurarak yapmayalım, hesabı sorulması gereken kişilerden soralım.

Şimdi niye bu kadar öfkelenerek yazıyorum bu yazıyı? İrtica tehlikesini biliyoruz da, bu anlı şanlı hakimlerimiz, savcılarımız, üniversite hocalarımız, polislerimiz neredeydi bugüne kadar?

Eğer Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu irticadan söz etmeseydi, sivil şakşakçılar böylesine ortaya çıkacak mıydı?

Nedir o Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkan Vekili'nin sözleri öyle? Beyefendiye sormazlar mı, siz hangi ülkenin Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun başkanısınız diye? Yargıda yobaz ve bölücülerin olduğunu açıklamak komutan konuştuktan sonra mı olur? Bunca yıldır atamaları yaparken, terfileri düzenlerken neredeydiniz?

Ya YÖK'ün içler acısı durumu. Bugüne kadar irtica yanlısı profesörler doçentler diğer öğretim görevlileri birer birer üst kademelere getirilirken ses çıkarmayan YÖK birden şahin kesiliyor. Bakmayın siz YÖK'ün irtica karşıtı gibi durmasına, başörtüsü yasağı uygulamasına, 'onlarınki iç çekişme, tarikatlar arası çekişmeden kaynaklanıyor' diyen bütün onlar.

Bu arada bir de imamlara irtica izleme görevi verilmiş. Güler misin, ağlar mısın?

Türkiye'de bu oyunu oynamak artık sıktı. Ne yazık ki genel karakterimiz bu işte. Komutan konuşunca, herkesin dili çözülüveriyor. İyi de bunlar aslında sorunu çözmekle görevli olanlar. Ama zaten sorun kendileri, çok yüksek sesle bağırıyorlar ki, foyaları ortaya çıkmasın, bu düzen devam etsin.

Hak ararken kullanılmak
Hava Trafik Kontrol görevlileri Pazar günkü yazıya alınmışlar. Hava Trafik Kontrol Merkezi görevlilerinin dünyadaki emsallerine göre aldıkları ücret gerçekten çok düşük. Ancak MHP'li ve ANAP'lı bakan arasındaki bilek güreşini de herkesin görmesi gerek. İş yavaşlatanlar, Ulaştırma Bakanı'nın niçin ısrarla "Bir direniş yok" dediğini, direniş can güvenliğini tehdit ettiği halde bakanlığın niçin müdahale etmediğini merak etmiyorlar mı? İnsanlar hak aradıklarında da politik amaçlar için kullanılabilirler, bunu unutmamak gerek.

Beşibiryerdenin motorsikletçesi
u fotoğrafı Gelibolu yarımadasının en ucundaki Seddül Bahir Köyü'nde çektim. Bakkaldan SABAH almak için durmuştum. Birden yanımda bittiler. Hepsinin yüzü gülüyordu. "Durun bir fotoğrafınızı çekeyim" dedim. Durdular, yine güleç güleç baktılar. "Korkmuyor musunuz böyle, tehlikeli değil mi?" diye sordum. "Yok abi korkmuyoruz, hem caddelere çıkmıyoruz ki, buralarda çok trafik de yoktur" dediler. Ne bileyim, korktum ben yine de. Maazallah. "Yapma çocuğum" desek bile aldırırlar mı acaba? Ama yine de söyledim: "Yapmayın çocuğum."

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır