Süren'in yanlışı
Galatasaray Başkanı Faruk Süren, Süper Kupa'yı kazandıktan sonra bir demeç patlatmış...
Ama mantığı da karpuz gibi çatlatmış...
Şöyle diyor Başkan Bey:
"Demek ki Fatih'siz de oluyormuş!.. Asıl aktörler oyuncularmış!.."
Bu lafı neresinden tutarsanız tutun, zerre kadar mantığı yok, ayrıca da Galatasaray'ın başarı çizgisine büyük emek vermiş olan Fatih Terim'e vefasızlık ve büyük bir düşmanlık içeriyor..
Faruk Süren, biraz daha incelikli düşünseydi, Fatih'e daha sinsi bir düşmanlık yapabilirdi...
Galatasaray'ın Real Madrid karşısındaki başarısı, bir uzun sürecin, yıllara dayanan bir olgunlaşmanın ve yükseliş grafiğinin sonucudur.
Yalnızca oyuncuların değil, onlarla beraber, edinilmiş tecrübelerin, ruhun ve dayanışmanın ürünüdür. Bu başarıda, değil sadece Fatih Terim'in, taa Derwall'e kadar bütün katkı sahiplerinin kendince bir payı vardır.
Öte yandan, asıl aktörlerin futbolcular olduğunu, beşikteki bebekler bile bilir.
Hocalar oyunculara genel yön verir; stratejik hazırlıklar yapar ama sahadaki 90 dakikada taktik ve "spontan varoluş" futbolculara aittir.
Bu tabii bir iş bölümüdür.
18'in içinde topla buluşan futbolcudur, gol yapan da odur, ıskalayan da... Orada hocanın yapabileceği bir şey yoktur.
Ama bu gerçek, Faruk Süren bu gerçeği keşfetmeden önce de vardı, sonra da var olacak...
Ayrıca Galatarasay'ın Fatih Terim'den önce de şampiyon olduğunu, bir insan niye söyler, bundan ne fayda umar anlamakta güçlü çekiyorum...
Bendeniz zaten, bir takımın yeşil sahalarda başarıdan başarıya koşturması ile "finansal" anlamda iflasa sürüklenmiş olmasını da anlayabilmiş değilim ve Faruk Süren'in bu "hüneri"ini kolay kolay çözebileceğimi de sanmıyorum...
Ama şundan emirim ki, Başkan Süren, hiç beyanat vermese daha iyi olacak!..
Kutlama sayfası
Galatasaray'ın Süper Kupa'yı alması üzerine yurt çapında sevindik. Sevinince de kutlamaya başladık. Fakat ertesi gün baktık ki, kutlarken birazcık ölçüyü kaçırmışız. Otomobili ile kaldırıma dalanlar, silaha davranıp, insanları yaralayanlar...
Oturdum düşündüm...
Bizim gazetelerin bilirsiniz, üçüncü sayfaları "kaza, cinayet" gibi haberleri verir...
O halde artık, bizim gazetelere bir "özel sayfa" daha açmamız gerekiyor.
Tepesine de "kutlama" sayfası demeliyiz.
Mutluluk esnasında yaşadıklarımız, düğünlerden derneklerden sonra, ulusal sevinçlerden sonra meydana gelen hadiseleri burada duyururuz.
Hem yazıişlerine kolaylık olur hem de okuyucuya...
Çünkü, belli ki biz mutlu olmayı ve kutlamayı "yanlış anlıyoruz" ve de anlamaya devam edeceğiz...
Fenerliler'e
Bizim Süper Kupa'yı aldığımız günün ertesinde büyük Fenerbahçe, Gençler'den üç tane yedi.
Spor sayfaları Çarşamba çanağına döndü. Fener yazarları nüzül inmişten beter oldu...
Bence, bedbaht olmaya hiç gerek yok...
Birincisi, rüya bir takım da yenilebilir, trilyonluk takımların "oturması" da zaman ister...
İkincisi, bütün dünyayı yenen Galatasaray'ı, takır takır yenen de bu Fenerbahçe değil mi?..
O yüzden Fenerliler hiç üzülmesin!
Biz bütün dünyayı yener, sonra gelir yine Fener'e yeniliriz, olur biter...
Demokrasi
Almanya, ırkçı ve faşist memuru, kendisine haber bile vermeden memuriyetten atabiliyormuş...
Ama biz mürteci ve bölücü memurdan kurtulmak için bir KHK bile çıkartamadık, devletin zirvelerinde boğaz boğaz geldik. Gazeteciler ve yazarlar birbiriyle küstü... "KHK'cılarla", "demokratlar"diye kamplaştılar...
Peki, Almanya'da niye öyle de, bizde böyle?..
Çünkü Almanya'da demokrasi var... Bizde ise kendisi yok ama "hassasiyeti" var...
Almanya, var olan demokrasisini koruyor, demokrasi düşmanı memuru sepetliyor.
Bizde demokrasi olmadığı için hiç dert değil, mürteci de, bölücü de memurluk yapabilir, yapabiliyor. Olmayan şeyi mi tehdit edecekler?..
Yetkiler
Ecevit'in, Cumhurbaşkanlığı'nın yetkilerini kısmayı düşündüğü belirtiliyor. Belli ki siyasi tecrübesiyle, önümüzdeki yılların "bu Çankaya" ile kolay geçmeyeceğine hükmetmiş...
Fakat bizim Anayasal düzenimizin tartışılmaz bir gerçekliği var...
Eğer Meclis'teki sandalye dağılımı "güçlü bir hükümete" izin veriyorsa, ki bugünkü hükümetimizin sandalye gücü böyle, o zaman Çankaya'nın "yasama" ve "yürütme"yi sendeletecek bir güce sahip olduğundan söz etmek zordur. Yeter ki hükümet, Meclis'e dayanabilsin, onu çalıştırabilsin...
Bana kalırsa koalisyon hükümetinin, önümüzdeki ivedi işlerle igilenmesi ve ülkeyi bekleyen reform yasalarını çıkartması daha mantıklı olur.
Çankaya'nın bu reformların önünde engel olması beklenemez, bence!..
Casus
Lady Di, CIA casusu imiş... Keşke bütün casuslar Lady Di gibi olsaydı...
Kibar
İsmail Türüt, "Kadın döverim ama hastanelik etmem" demiş.. İşte kibar erkek!
CHP
CHP, Avrupa'da örgütlenmeye karar vermiş... Oyları da onlar verecekse ne ala!