Yangın var!
Pazar, saat 14.00... Yangın yerindeyiz... Hâlâ duman tütüyor... Söndürme çalışmaları sürüyor.
Yangın yeri "Ankara'nın göbeği."
TBMM'nin, Başbakanlığın, Genelkurmay'ın "iki kilometre ötesi."
Bir ara "yangının çıktığı noktaya doğru" yürüyoruz.
Dumandan rahatsız olunca...
Uzaklaşmak istiyoruz.
Bu sırada bir itfaiyeci yanımıza yaklaşıyor:
- Siz on dakika zor dayandınız... Ama biz... Ömrümüzü alevin, dumanın içinde geçiriyoruz... 17 yıllık itfaiyeciyim... Aldığım maaş 210 milyon... Ne olur bunları da yazın.
Etrafımız bir anda itfaiyeciler tarafından kuşatılıyor:
- Yavuz Bey yazın... Gördüklerinizi, duyduklarınızı aynen yazın... Halimizi yazın.
***
Dumanın, tozun toprağın, çamurun... Etrafımızda uçuşan "kağıtların" arasında yürüyoruz.
Eğilip, yerden bir "kağıt" alıyoruz.
"Kuleli Askeri Lisesi-Üçüncü sınıf-13. Kısım" ile ilgili.
"Tarih" kısmı yanmış.
Kağıtta "Harçlık Hesabına Esas Aylık" yazılı.
279 bin lira.
Ve bu aylığa "hak kazananların" isimleri sıralanmış.
Sonra yerden bir başka "kağıt" alıyoruz.
Orada da "Kuleli'den başka isimler" yazılı.
Ahmet Taştan, Selçuk Akbey, Burhan Erciyes, A. Murat Dede...
Ardından bir "kağıt" daha...
Onun "yanığı" daha fazla.
"Okunabilen yerlerde" Başbakanlık ile ilgili bazı harcama rakamları var.
Rüzgarın uçurduğu bir kağıdı "havada yakalıyoruz."
Yine "yanık, yırtık, pırtık."
"Bayındırlık Bakanlığı'nın bir ihalesi ile ilgili evrakın kalıntıları."
Açıkçası...
Önemli mi, önemsiz mi bilmiyoruz ama...
"Devletin belgeleri" yerlerde...
***
Sayıştay Başkanı Kamil Mutluer de "yangın yerinde."
Arkadaşları ile birlikte "bize bilgi vermek istiyor."
Başkan Mutluer "çocuğum sakat kalmış gibi üzgünüm" diyor.
"Saklama sisteminin yanlış olduğunu" söylüyor:
- Dağ, taş evrak dolu... Nerede saklayacağız?
Ulus'ta, "beş iş hanında... Farelerin cirit attığı yerlerde" evraklar depolanmış... İnsanlar çalışıyormuş.
"Yangın çıkan bina ise..."
Yapımına on bir yıl önce başlanmış ama hâlâ tamamlanamamış.
Bitmemiş binaya "mecburiyetten" devletin arşivi depolanmış.
Oysa Batı "bu işi" mikrofilmle halletti.
Binalara sığmayan arşiv için "bir küçük oda yetti."
***
Saat 15.00'te ayrıldığımızda dumanlar tütmeye devam ediyordu.
Yanan sadece Sayıştay binası mıydı?
Yoksa çöken bir sistem... Köhneyen bir devlet anlayışı mı yanıyordu?