Büyük bina salgını
Sayın Başbakan bir yıl kadar önce Başkent Üniversitesi'nin açılışı sırasında, Sayın Sayıştay Başkanı'nı şaka yollu iğnelemişti:
- O binaya nasıl sığacaksınız?
Devletin hesap kitabını tutan, gereksiz, haksız hukuksuz harcamalarını denetlemekle görevli en üst kurumun Ankara'nın en işlek bulvarında, cephesi neredeyse bir kilometreyi bulan devasa bir bina inşa ettirmesi herkes gibi Başbakan' ı da hayrete düşürüyordu.
Sayıştay Başkanı, Başbakan'ın bu ince iması karşısında kem küm etmekle yetindi.
Sayın Başkan şimdi de kem küm ediyor.
Petrol rafinerisi gibi günlerdir cayır cayır yanan Sayıştay arşivinde önemli evrak bulunmadığını söylemeye çalışıyor.
İnanmayan, kül yığınlarında karbon analizine çıksın!
Aslında yeni ve görkemli binalara taşınacak olan kamu kurumları için bir Kanun Hükmünde Kararname çıkartılmalı.
Taşınacak evrakın çuvallara, kamyonlara doldurulmadan önce birer fotokopisinin alınması zorunlu hale getirilmeli!
Böylece, yangın merdiveni veya alarm şalteri gibi eksiklikler yüzünden yüksek yetkililerin başlarının ağrıması da önlenmiş olur.
***
Devlette, kimi yöneticiler kurumlarının (dolayısıyla kendilerinin) önem ve büyüklüğü ile binalarının boyutları arasında bir bağlantı olduğuna inanıyor.
- Oturduğun bina ne kadar büyük ve gösterişli ise, devletteki ağırlığın da o kadar büyük ve önemlidir!
Yoksa Ankara'da her ay ve her adım başı yeni bir devlet binasının temeli niye atılsın, niye "Ek Kamu Binası" inşaatı bu kadar yaygınlaşsın ki?
"Garbın afakını (ufuklarını) sarmışsa çelik zırhlı duvar" diyen İstiklal Marşı şairimiz, Allah'tan başkentin bugünkü halini görmedi. Yoksa Garp'tan Eskişehir yolundan Ankara'ya "giriş yapsaydı" Çanakkale Şehitleri Destanı yerine Beton Kale Gazileri Gazeli gibisinden bir destan yazmak zorunda kalırdı.
- Ankara'nın afakını sarmışsa kamunun gökdelenleri
Yok mudur durduracak halkın parasını betona gömenleri?
***
"Devletin büyüklüğü" mesajını verme salahiyeti elbette Devlet Opera Balesi Genel Müdürlüğü'ne bırakılacak değil.
Bu görev Bayındırlık Yapı İşleri Genel Müdürlüğü'nün yetkisinde. İşte hazırladığı Ankara'nın 2000 Yılı Yatırım Programı.
Başkent bozkırda bulunduğu için olmalı program "Tarım Sektörü" ile başlıyor.
Yatırım sözcüğünden lütfen toprağa çilek ekilecek, zerdali fidesi dikilecek, falan anlaşılmasın. Yatırım "Tarım Memurları Sitesi" inşaası için.
Yürüyen inşaat için bu yıl ayrılan para 588 milyar TL. Sayın tarım memurlarımıza acaba Hilton'da ağırlansa, bedelini de şu 588 milyar liranın reposuyla ödesek, devlete daha ucuz gelmez mi?
***
Yatırım: Madencilik Sektörü (Sayfa 24)
Buradan da Altındağ ilçesi eteklerinde altın, Çinçin bağları semtinde kristal madeni aranacak diye sevinilmesin!
Bu fasıl için ayrılan para Petrol İşleri Genel Müdürlüğü-Arşiv Binası (Şeytanın kulağına kurşun!) inşası içinmiş.
Miktar mı? 1 trilyon 621 milyar 240 milyon TL. (İnşallah şalteri işleyen bir yangın sistemi bu paraya dahildir.)
Ulaştırma sektörü de unutulmamış! Ama "trafik sıkışıklığından kurtulup eve, işe erken varacağız" diye, sevinecekleri uyaralım. Çünkü bu para Basın Yayın Genel Müdürlüğü'nün ek bina onarımı için.
Malum ya basın, iletişim demek; iletişim de "Ulaşım". Elbette!
Ankara'da devletin yıllar içinde resmi binalara ve konut sektörü diye nitelenen lojmanlara ayırdığı para katrilyonları aşıyor.
"Helal olsun başkentte yurtsuz yuvasız kalmayacak" diyeceklerden özür dileyerek ek bilgi sunalım: Bu paralar memur lojmanları için.
Oysa o memurlara her ay hem de 1 milyar lira "konut tazminatı" verilirse, dökülen trilyonların faizinden kurtulacağı için devletimiz de memurumuz da daha kârlı olacak!
Umut edelim ki, Başbakanlık'ta başlatılan sembolik bir çalışma ilk sonucunu verir ve DPT'nin Sayın Müsteşarı'nın da şahsen rahatsız olduğu ve duyarlılık gösterdiği kamudaki bina plansızlığına ve ölçüsüzlüğüne "dur" denilir.
Eskiler bina ile zina arasında ilişki kurarlar. Biz o kadar eski değiliz; gösterişli kamu binası tutkusuyla, görgüsüzlük arasında bağ kurmakla yetinelim.