Çömlekçi ayranı testiden içer..
Suyunu da saksıdan.. O yüzden valileri uyarıyorum.. Tantan'ın genelgesine uyup kafanızın dikine gitmeyin.. Sonra memleketin bir köşesine sürülüp "Ankara'dan gelmez mühürlü ferman, arayıp bulamadım derdime derman.." diye ağlaşırsınız..
Beş altı yıl önceydi.. Gazetede tavla oynuyorduk.. Oyuncuların biri benim, diğeri de şimdi adını net hatırlıyamadığım abonelerimden biri.. Galiba Mustafa Denizli'ydi.. Altı, yedi kişi de iddialı maçı ayakta seyrediyor..
Gül Hanım girdi içeri.. Büyüklerimizden birine "Filanca bakan telefonda.. Sizinle görüşmek istiyor.." dedi.. Büyüğümüz eliyle "Şimdi görüşemem.." türünden bir işaret yaptı..
Gül Hanım künyede ismi üstlere konmuş başka birine "Siz konuşur musunuz?" diye yöneldi.. O da konuşamayacağını söyledi.. Gül Hanım da inatçıdır.. İlle gazete yönetimi ile hükümetin arasını yapacak..
Ancak kime başını çevirse "Konuşamam, tavla seyrediyorum.." türünden bir tepki ile karşılaşıyor.. Bana hiç sormadı.. Tavla oynarken bırakın bir bakanı, cumhurbaşkanı arasa yerimden kalkamam.. Çaresiz dönüp, hükümetin şanına yakışan bir yalan kıvırarak Bakan'ı atlatmaya gitti..
***
Oyun bittikten sonra da aynı kayıtsızlık sürdü ve kimse o gün telefon başında bekleyen Bakan'ın gazeteyi niye aradığını merak bile etmedi.. Maçın sonucunu hatırlamıyorum.. Mustafa'nın beni yenmesi mümkün olmadığına göre ben kazanmış olmalıyım..
Sonra kendi kendime kaldığımda bu olayı düşündüm..
İşin boyutlarını o zaman kavradım.. Bakanlık öyle bir hale gelmiş ki memleketin koca bir bakanının, bir tavla oyununu beş dakika kestirecek ağırlığı kalmamış.. Çıkardığım bu sonuca kendim de şaştım..
Bu işin temeli bu..
Valilerimiz; kantara vursan sadece "özgül ağırlıkları" görülecek kimi hükümet adamlarını neden bu kadar ciddiye alırlar?
Neden "yurt gezisi gelmiş" bir Bakan'ı karşılamak için il sınırlarında askeri nizam ile bekleşirler?
Araştırmacı gazeteci ise bu soruların cevabını kafadan vereceksin.. Veya il sınırlarındaki; ağzı var, dili yok Karayolları Tabelası'na soracaksın.. Kendi kendine sorduğun soruların dibine de;
- "İçişleri Bakanı Tantan'ın valilere verdiği talimat işe yarar mı?" sorusunu ekleyeceksin..
Tantan, yeni atanan valileri karşısına dikmiş.. "Beyler, bundan böyle ilinize gelen Bakanlar'ı il sınırına kadar gidip karşılamayacaksınız.." demiş.. Burası iyi.. Ancak bu talimatta açıklık yok..
Temsil il merkezine gelen bir Bakan için ne tür bir karşılama yapmak lazım, açıklanmamış.. Vali Bey, iline gövde gösterisi yapmaya gelen Bakan'ın şerefine el baş amuduna kalkarsa, devlet adabına aykırı kaçar mı belirtilmemiş..
Belli ki burası her ilin yerleşik adet ve töresine göre ayarlanacak..
Diyelim ki Bakan Bey, Maraş'a gitti.. Oranın valisi Maraş yerel kıyafetini giyip bir dondurma kazanı başında Bakan'ı bekler.. Bakan Bey arabadan iner inmez kendisine bir küllah dondurma hazırlayıp uzatır..
Bakan Bey tam dondurmayı alacakken "hoooop" külahı kaçırıverir.. Bir daha uzatıp, bir daha kaçırıverir.. Bakan Bey de dondurmayı kapmak için inatlaşırsa, ahaliye seyirlik güzel malzeme çıkar..
***
Bizim memlekette hükümetin işleri "alayiş"e dayalıdır.. Devlet nizamında da hükümet işlerinde de "alayiş" şarttır..
Yani gösterişi, debdebeyi, fiyakayı öyle arttıracaksın ki seyrine duran vatandaşın ağzının suyu akacak.. Seni o debdebenin içinde seyrederken aklına;
- "Lan arkadaş, bu adam senelerdir başımızda ama yaptığı hiçbir iş yok.. Ne kabiliyetsizmiş.." lafı gelmeyecek..
"Alayiş" dediğin bunun için lazım zaten..
Eğer bir memleketin Bakanı'na alayişli karşılama, uğurlama töreni yapmazsan adamın gazı durduk yerde kaçar.. Vatandaş, koca Bakan'a gurbete çıkmış pamuk işçisi muamelesi yapar..
- "Yeğenim sen ne iş tutuyorsun.."
- "Efendim, ben bilmem ne bakanıyım.."
- "Efferim, maaş iyi mi bari?"
- "Eh işte..
- "Keşke adamını bulup Almanya'ya işçi yazılsaydın.."
Kötü örnek vali..
Ayrıca Tantan'ın bu talimatını "uygulanamaz" bulup "Bakanları karşılamayan valilerin hayatı kayar.." diyen Recep Yazıcı haklı..
Kendisi de yıllarca valilik yapmış.. Hem de cumhuriyetin kullarına "Recep Bey gibi gelmedi Vali.. Beş vakit duacı ona ahali.." dedirtecek kadar gayretle..
Recep Yazıcı'nın çok çalışkan ve yaratıcı bir vali olması neyse.. Bunlar memuriyette zaman içinde giderilecek kusurlar.. Ayrıca gösterişe hiç düşkün değildi ki icraatının üzerine tüy diken de asıl bu huyu oldu..
- "Bunun yaptığı başkalarına yol olur.." diyen hükümet adamları Recep Bey'in başını yediler.. Valiliğine bakıp ona "Aferin.." çeken kullardan birinin dahi sesi çıkmadı..
Tantan'ın karşısına dikip "Bundan böyle Bakan karşılamak yok.." diye vaaz verdiği valiler, Bakanlıktan çıkarken topluca resim çektirmişler.. Bizim gazete de basmış..
Fotoğrafa dikkatle baktım..
İçlerinde valilik makamına uygun tipte biri yok.. Çoğunun üstü başı dökülüyor.. Hele iki tanesi var ki ceketlerinin sadece üst düğmesini iliklemeyi akıl etmişler..
Göbek alttaki düğme yerinden dışarı fırtmış..
Kiminin kravatı fındık düğüm, kiminin dolma biber iriliğinde.. Bunların çoğunun ünvanını elinden alıp, çarşıya pazara salsan; esnaf güvenip de taksitle tencere satmaz..
Tantan'ın hesabına göre bunlar alayişe meraklı Bakanlar'ın hallerine "Çerez gelsin taş üstüne, ne gelirse baş üstüne.." diyerek direnecekler.. Mümkün değil..
Eli kulağındadır.. Sağlık Bakanımız Osman Durmuş, yakında bir yurt gezisine çıkar.. O zaman görürüm "Bundan böyle il sınırlarına üşüşüp Bakan karşılamak yok.." diyen genelgenin akibetini..