İşyeri demokrasisi
İGDAŞ'a gaz koklatıyor!
İGDAŞ, temiz yakıt satıcısı. İstanbul'un şahane, bulunmaz, ele geçirilemez doğasının dostu. İstanbullular'a doğalgaz satan belediye şirketi. Herkes onu sevmek istiyor.
Niçin sevmesin?
Halka hizmet şirketi...
Kar da ediyor, doğalgazı da Ankara'daki BOTAŞ'ın sattığı fiyatın üstüne birkaç bin lira koyup İstanbullular'a aktarıyor. Bir önceki Anakent Belediye Başkanı Nurettin Sözen yönetimi kazmayı vurarak, altyapıyı, üst yapıyı kısmen hazırladı. Daha sonraki seçimlerde belediye başkanı olan Tayyip Erdoğan'a bıraktı. Tayyip Erdoğan da Fuat Şengül adlı iyi bir yöneticiyi İGDAŞ'a genel müdür yaptı.
140 bin abone ile aldılar.
1.2 milyon aboneye çıkardılar.
Şu anda abone sayısı 1.5 milyon...
5 yıl sevk ve idare ettiler...
Fakat düzenin "Bal tutan parmak yalar" çürümüşlüğünden de faydalandılar. Refah ve Fazilet yandaşı firmalara, kurumun üst düzey yöneticilerinin yakınlarına ait kuruluşlara hak etmedikleri ihaleleri verdiler.
Parmak parmak bal...
Yala babam yalattılar...
Söz gelimi polietilen hat döşemesini kendi yandaşları firmaya metresi 36 dolara yap diye verdiler. Metresini 36 dolara alan Faziletli yandaş firma; işi, metresi 1.6 dolara taşerona yaptırdı...
1.6 dolara taşerona yaptır, 36 dolara belediye şirketine sat.
Aradaki büyük fark...
Terlemeden, risk almadan...
Ananın ak sütü gibi...
Helaldir!.. Helaldir!..
Adil düzendir! Kitabına defterine uygundur!
***
Tamam da ben bugün size İGDAŞ'taki bu tip "helaline getirilip, kitabına uydurulan" katakulli ihale işlerini yazarak vaktinizi çalacak değilim. Bunları bizim Sabah'ın İstanbul ilavesinde Erdal Bilallar günlerce yazdı, sergiledi, dikkat çekti...
İGDAŞ'ın çalışanları, ülkemizde belki de ilk kez işyeri demokrasisi iştettiler.
Ben bugün size...
Bu başarı öyküsünü yazacağım.
Bütün emekçilerin, çalışanların, patronların, genel müdürlerin, yöneticilerin, üniversitede iş idaresi okuyan öğrencilerin, herkesin örnek alacaği, ibret dersi çıkartacağı bir öykü.
İşte işyeri demokrasisi öyküsü:
İGDAŞ'ta genel müdüründen temizlikçisine kadar toplam 2 bin 700 kişi çalışır. Bunların 2 bin 300 kişisi sendika üyesidir. Geri kalan 400 kişi ise sendikalı olmayıp, kapsam dışıdır. Yapılan toplu iş sözleşmesi ile kimlerin sendikalı olacağı, kimlerin kapsam dışı kalacağı da anlaşmaya bağlanmıştır.
Dolasıyla İGDAŞ'ta...
Odacılar, çaycılar...
Şoförler, sekreterler...
Veznedarlar, muhasebeciler...
Satın almacılar...
Bilgisayar operatörleri...
İletişim elemanları (getir-götürcü)...
Santraldeki kızlar...
Pazarlama elamanları...
Büro elemanları...
Sürveyanlar, topoğraflar...
Teknik ressamlar, formenler...
Kaynakçılar, teknikerler...
Sağlık elemanları, hemşireler...
Acil ekiptekiler...
Teknisyenler, mühendisler...
Toplam 2 bin 300 emekçi; bunlar sendikalıdır. Türk-İş'e bağlı Tez-İş Sendikası'nın üyesidirler. Ücretlerini, her iki yılda bir yapılan toplu iş sözleşmesi ile artırırlar. Ücretleri, toplu iş sözleşmesi ile değil Genel Müdür ile diğer müdür ve şeflerin kararıyla yükseltilenler ise kapsam dışı personeldir. Kimlerin ve kaç kişinin kapsam dışı personel olacağı da toplu iş sözleşmesinde belirtilmiştir.
Dolayısıyla İGDAŞ'ta;
Anadolu bölge müdürü...
İstanbul bölge müdürü...
Beyoğlu bölge müdürü...
Genel Müdür...
Genel müdür yardımcıları...
Avukatlar...
Uzmanlar (en fazla 20 kişi)...
Teknik şefler (en fazla 60 kişi)...
İdari şefler (en fazla 20 kişi)...
Sekreterler (müdür sayısı kadar)...
Bunlar da, toplam 400 kişi kapsam dışı personeli oluşturur.
İGDAŞ'ın çalışanları toplu sözleşmede yazılı maddelere göre işlerini yaparken Tayyip Erdoğan döneminde yani onun Genel Müdürü Fuat Şengül zamamında yavaş yavaş, sinsi sinsi, çaktırmadan toplu iş sözleşmesine vücut çalımları atılmaya başlanıyor. Partililerden, yandaşlardan kimseler İGDAŞ'a kapsam dışı personel olarak alınıp alınıp işe yerleştiriliyor. Toplu iş sözleşmesinde yazılı olmasına rağmen aynı işi yapan kapsam dışı personele daha yüksek maaşlar verilmeye başlanıyor.
İGDAŞ'ta ikilik körükleniyor.
Çok kötü işletmecilik...
Çünkü hem işyerinin huzuru bozuluyor, hem çalışanların verimi düşüyor. Hem de belediye şirketi İGDAŞ'ın paraları arpalık yapılarak, partililer işe yerleştirilmiş oluyor. 1996 yılına kadar şeflerin hepsi sendikalı kapsamındayken kapsam dışına çıkartılıyor ve onların otomobilleri için her ay 70 litre benzin veriliyor.
***
Tes-İş sendikası harekete geçiyor.
Toplu iş sözleşmesi bozuluyor diye İGDAŞ Genel Müdürlüğü'nü dava ediyor. Fakat her nedense davayı sıkı bir şekilde izlemiyor ve düşme noktasına getiriyor.
İGDAŞ emekçileri üzülüyorlar.
Yoksa bizim sendika sarı mı?
Diye şüphelenmeye başlıyorlar.
250 İGDAŞ işçisi kendi adlarına Avukat Hacer Tuna Eşitgen'e vekalet verip, İGDAŞ Genel Müdürlüğü'nü, kapsam dışı elaman sayısının sözleşmede belirtilenin üstünde artırmak ve kendi yandaşı kabul ettiklerinin maaşlarını aşırı yükseltmek iddiasıyla mahkemeye veriyorlar.
Davalarını takip ediyorlar.
Ve kazanıyorlar...
Yargıtay da onaylıyor...
İGDAŞ Genel Müdürlüğü, Yargıtay'dan gelecek olan en yüksek işletme faizi esas alınarak yapılacak hesaplamaya göre işçi başına yaklaşık 8.5 milyar lira tazminat ödemeye mahkum ediliyor.
Yaşasın adalet...
Yaşasın işyeri demokrasisi...
Fakat İGDAŞ Genel Müdürlüğü, dava açanları yıldırma ve işyerinden temizleme stratejisi başlatıyor. Dava açıp kazanan teknisyenlerden Abdullah Şenol, Çetin Özen, Gazi Aydoğdu, Mustafa Özgür, Ali Polat, Zeynel Erenler, Bülent Ören, Nurettin Aydın, büro elemanı Güldane Aydoğmuş, Şebnem Alkan ve mühendislerden Ali Rıza Yılmaz ve Işık Kopuz Kızılgedik'i işten atıyor.
İşlerini iyi yapmadılar diye değil...
Haklarını aradılar diye...
İşyerinde demokrasi istediler diye...
İşten atıldılar...
Şimdi de haksızca işten atıldıkları için yine mahkemeye gidiyorlar.
İşyeri demokrasisi İGDAŞ'a gaz koklatıyor!