Enflasyon psikolojisi
1998 ilkbaharında ekonomide büyüme durdu. Yazdan itibaren bir buçuk yıl boyunca milli gelir sürekli küçüldü. Bu ne demek? Az çok iki yıl boyunca insanlar daha az ürettiler, daha az tüketim yaptılar.
Sonra, geçen yılın sonunda enflasyonla mücadele programı devreye girdi. Faizler düştü. Ekonomi canlanmaya başladı. 2000'in ilk aç ayında iç talep yüzde 11.2 artınca, GSYİH da yüzde 5.6 büyüdü. Sanayi üretimi ve ithalat sayıları, ikinci çeyrekte de aynı eğilimin sürdüğünü gösteriyor.
Bu yıl vatandaş daha fazla üretiyor. Dış açık büyüdüğüne göre, ürettiğinden da daha fazla tüketiyor. İnsanlarımızın ekonominin tekrar canlanmasından, tüketimin artmasından memnun olmalarını beklersiniz. Ama durum hiç de öyle değil.
Tam tersine. Etrafımdaki konuşmaları dinliyorum. Gazetelerde yazılanları okuyorum. Herkes gelirinin düştüğü, tüketiminin azaldığı kanısında. Neden diye sorunca, hemen topu enflasyonla mücadele programına atıyor. Kemerler sıkıldı diyor.
GELİR DAĞILIMI
Bu hava gündeme de yansıdı. Dikkatinizi çekmiştir. Son günlerde aniden gelir dağılımı üstüne bir polemik başladı. Projektörler ekonomik gelişmenin nimetlerinden yararlanamayan kesimlerin üstüne tutuldu.
Bazıları gelir dağılımındaki bozulmayı ve fakirliği küreselleşmeye ve piyasa ekonomisine bağladı. Tekrar kapalı ekonomiye, planlamaya geri dönme talepleri seslendirildi.
Çok ilginç değil mi? 1999'da faizler yüksek, enflasyon tırmanıyor, ekonomi küçülüyor, tüketim düşüyor... Kimse gelir dağılımına aldırmıyor. Şimdi faiz ve enflasyon düşüp tüketim ve üretim artınca, herkes gelir dağılımı konuşuyor. Belli ki, geçen yıl gelir dağılımı sorunları vatandaşın fazla ilgisini çekmiyordu. Bu yıl ise müşterisi var. Neden böyle oluyor? Yukarıda ipucunu verdik. Ekonominin sayıları ile vatandaşın psikolojisi birbirini tutmuyor. Sayılar artan tüketime işaret ediyor. İnsanlar fakirleştikleri kanısında. Halbuki ikisi de doğru olamaz. Kolay bir cevap, istatistiklerin yanlış hesaplandığı. Bunu ciddiye alamıyoruz. Küçük bir azınlığın gelir ve tüketiminin yükseldiği, büyük çoğunluğun ise azaldığı daha ciddi bir tez. Gene sayılara bakıyoruz. İlk beş ayda 3.4 milyon televizyon, 900 bin buzdolabı, 565 bin çamaşır makinası üretilmiş. Geçen yıla kıyasla artış oranı hepsinde yüzde 25 ve üstünde. Pek azınlık gibi durmuyor.
PARA ALDATMACASI
"Para aldatmacası" (money illusion) iktisat teorisinde önemli bir kavramdır. Günlük yaşamda insanlar nominal ve reel büyüklükler arasındaki ilişkiyi her zaman iyi göremezler.
Bir örnek verelim. Nominal geliriniz ve fiyatlar aynı oranda artsın. Sizin reel geliriniz aslında sabit kalmıştır. Ama nominal geliriniz arttığı için pekala kendinizi daha çok kazanıyor zannedebilirsiniz. Bence şu anda Türkiye'de yukarıdaki örneğin tersi geçerli. Enflasyondaki gerileme, nominal gelir artışlarını da aşağıya çekti. Tüketimdeki artış, aslında reel gelirin yükseldiğini gösteriyor. Ama insanlar azaldığını düşünüyor.
Şaşırmamak gerekiyor. Vatandaş yıllardır yüzde 60-80 arasında enflasyonda gelirinin de yüzde 60-80 artmasına alışmış. Şimdi bu oranlar yüzde 20'lere, 30'lara geriledi. Öyle yada böyle, kendisini fakirlemiş hissediyor.
Daha önce uyarmıştık. 25 yıllık yüksek enflasyonun getirdiği adet ve geleneklerden kurtulmak kolay olmayacak demiştik. O nedenle, şu sıralarda halinden şikayetçi olanlara hoşgörü ile yaklaşmaktan yanayım.