Türkiye'nin "Kudüs duyarlýlýðý" var mý? Olmasý gerekiyor. Nereden baksanýz, Kudüs, tam 400 yýl Osmanlý egemenliði altýndaydý. Tam dört yüzyýl boyunca, Kudüs'te egemenliðin kime ait olduðu ve bunun meþruiyeti tartýþýlmadý. O gün bugündür ise tartýþýlýyor...
Olmasý gerekiyor çünkü 1980 yýlýnda Ýsrail, Kudüs'ü ilhak ettiði için, diplomatik iliþkiler "ikinci katip" düzeyine indirilmiþti. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi'nin gerekçelerinden biri ise, "Kudüs mitingleri" idi. 28 Þubat'ýnkiyse "Kudüs Gecesi"! Olmasý gerekiyor, çünkü, Ýsrail'in Doðu Kudüs üzerindeki egemenliðini tanýmamýþ ve Ýsrail'in arzusunun aksine Büyükelçiliði'ni Tel Aviv'den Kudüs'e taþýmamýþ, Doðu Kudüs'te Baþkonsolosluk binasýna sahip çok az ülkeden biri olarak, kendi sahibi olduðu binayý muhafaza etmiþ ve Ortadoðu Barýþ Süreci baþladýktan sonra ise, Filistinliler nezdinde "diplomatik temsil jesti" yaparak, Baþkonsolosluðu çalýþtýrmaya baþlamýþtý.
Ama, 28 Þubat süreciyle eþ zamanlý olarak, Ýsrail ile geliþtirilen asker” iliþkiler, bugün, Türkiye'nin böylesine "tarih” referanslar"a sahip olduðu bir coðrafya ve konu hakkýnda suskunluða bürünmesine sebep oluyor.
Ortadoðu'da bir "güç merkezi" olarak beliren koca Türkiye, bölge politikasýnda "Ýsrail'in yedeðine takýlmýþ" görüntüsünden ötürü, sessiz ve bölgesel ve uluslararasý geliþmeleri yakýndan etkileyecek geliþmeler karþýsýnda âdeta kayýtsýz...
Camp David'de Amerikalýlar'ýn sýký biçimde uyguladýðý dýþarýya haber sýzdýrmama önlemlerine raðmen, "Filistin-Ýsrail barýþý"nýn nerede ve nasýl düðümlendiði yine de öðrenildi. Ýsrail, Kudüs'ün "Yahudi devletinin ebed” ve birleþik baþkenti" olduðu pozisyonundan gerilemiyor. Bu noktada gerileyenin, bir dakika iktidarda kalabilmesi kolay deðil. Ýsrail'in en fazla "esnediði" nokta, Kudüs'e yakýn Yahudi yerleþim merkezlerini de Kudüs'e baðlamak; bu arada, Kudüs'ün civarýnda ama Kudüs sayýlmayan Filistinli yerleþim merkezlerini Doðu Kudüs saymak ve Filistin devletine terketmek. Gerçek Doðu Kudüs'te egemenliði devretmeden, Filistinlilere belediye hizmetleri yetkisini aktarmak...
Yaser Arafat ise, "varoluþ sebebi"nden, yani "baþkenti Kudüs olan bir baðýmsýz Filistin Devleti"nden geriye bir milim kaydýðý vakit, tarihe "Kudüs'ü satmýþ adam" gibi geçmek istemiyor. 1967'de iþgal edilen ve bugün 200,000 Filistinli'nin yaþadýðý Haram-ý Þerif, Mescid-i Aksa ve Hristiyanlar'ýn inancýna göre Hz.Ýsa'nýn çarmýha gerildiði Kýyamet Kilisesi'ni de içeren, Kanun” Süleyman'ýn yaptýrttýðý surlarýn içinde kalan eski þehri de içeren Doðu Kudüs'ün tüm egemenlik haklarýyla Filistinliler'e geri verilmesinden milim geri adým atmýyor. Eski Þehir'in içinde kalan küçük Yahudi mahallesi ile Aðlama Duvarý'nda Ýsrail'e bazý güvenceler verilmesini kabul ise, onun en fazla "esneyebildiði" nokta.
Hz. Amerikalýlar'ýn formülü ise þöyle: Doðu Kudüs'ün varoþlarýnda kalan Filistinliler'le meskžn mahallelerin Filistin egemenliðine býrakýlmasý. Kudüs'ün Arap kesimine (yani Eski Þehir ile birlikte Doðu Kudüs) silahsýz Filistin polisi yerleþtirilmesi, güvenliðin ortak Ýsrail-Filistin devriyelerince saðlanmasý, egemenliðin ise Ýsrail'in elinde kalmasý.
Bu, þu ana kadar Arafat'ýn kabul edebileceði ve etmesinin mümkün görülebileceði bir formül deðil. Týkanýklýk da aþýlamýyor. Eðer, Clinton'un Japonya'daki G-8 Zirvesi'nden dönüþünden sonra, Camp David, "manzara"yý kurtaracak bir formül ile ve görüþmeler baþarýsýzlýkla sonuçlanýrsa, Ortadoðu'yu "gerilim bulutlarý"nýn kaplayacaðýný tahmin için kâhin olmaya gerek yok.
Ortadoðu'da Ýsrail'in "Filistinliler olmadý; Suriye ile barýþ görüþmelerine geri dönelim" diyebileceði bir manevra alaný mevcut deðil. Hafýz Esad'ýn Golan'ýn bir karýþýný terketmek karþýsýnda barýþ anlaþmasý imzalamaktan kaçýnmasýnýn hemen ardýndan, Baþþar Esad'ýn bunu yapmaya kalkýþacak ne gücü, ne de niyeti var. Ýsrail, askeri olarak güçlü ama Arap imzasýyla barýþý elde edemediði sürece diken üzerinde oturmaya devam ediyor. Ülkenin 50 yýl sonra, bu koþullarda varolup olmayacaðý dahi, Ýsrail'de tartýþýlabiliyor.
Türkiye'nin Ortadoðu politikasýný tartýþmaya baþlamayalým mý?