kapat

21.07.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Limasollu
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
SELAHATTİN DUMAN(sduman@sabah.com.tr )


Bu Bresson bize az bile..

Bresson adındaki yönetmeni bize eziyet olarak sunan İstanbul Film Festivali sinema yazarlarından tam not aldı.. Eleştirmenlerimiz, icraatını anlatacağım Bresson'dan başka maraz yönetmen varsa onları da seyretmek istiyor..

Yazıya başlamadan önce söyleyeyim de kurtulayım.. Benim Robert Bresson adındaki yönetmenle hiçbir meselem yok.. Aramızda ne pancar davasından niza var.. Ne de keçi otlatma meselesinden ihtilaf çıktı..

O beni tanımaz, ben de onu görsem tanımamazlığa gelirim..

Ne var ki bu Bresson denilen zatı dilime dolamamın sebebi var.. Bir eyyam bizim sinema eleştirmenleri ile laf müsademesi etmiş, bunların sinemaya neden ters baktığını anlatmaya çalışmıştım..

***

"Anlatmaya çalıştım.." deyişim lafın gelişi.. Normalde kendi derdini dahi anlatamayan biri olarak tanımadığım bir dünyanın insanlarını çözmek benim işim değildi.. Benimki uyarı babından bir iki şeyin altını çizmekti..

Mesela "İnsanın ruhunu bunaltan" bir film mi oynuyor? Bunların hepsi o filmi övmeye dururlar, ben de o zaman devreye girip "Amanın ha! Bunların övdüğü film sizde yan etki yapar.. Uzak durun.." derim..

Bunlar bir filme saldırdı mı ben mutlaka arka çıkarım..

Bresson diye bir yiğit..

Şimdi elimde delil var.. Bu sinema yazarları sizin seyrettiğiniz herhangi bir filmden zevk almanızı istemiyor..

O yüzden iyi filmlere ateş püskürürken; spot yerine beş numara şişeli gaz lambası kullanıp perdeyi karartan yönetmenlere methiye düzüyorlar ki bunlardan biri de Bresson olarak karşımıza çıktı..

Hem de nereden? Bizim "Bir Numara Yayıncılık" tarafından çıkarılan aylık Sinema dergisinden.. Derginin editörü ki her ay bir başyazı yazıp, ekibinin icraatlarından bahseder, Haziran sayısında makalesini Bresson nam yönetmene ayırmış..

Ayırmış lakin adamın dişe gelir bir icraatını bulamadığı besbelli.. O yüzden meseleye tersinden girmeyi tercih etmiş.. Anladığım kadarı Bresson adındaki bu yönetmen kafadan gayr-i müsellah..

Yani vaktiyle balatayı sıyırmış.. Doktorları "Elleşmeyin, film neyim çeksin.. Oyalansın.." deyip sinemacılık işini bunun yakınlarına rehabilitasyon programı olarak tavsiye etmişler..

O da elinde kamera film niyetine bir şeyler çekiyor.. Ancak ruhunda bozukluk olduğundan kimsenin perdede iyi olarak görünmesini istemiyor.. Sinema Dergisi'nin başyazısında bu durum;

- "Karakterler ahlaki gelişimler göstermiyor.. Daha iyiye değil aksine daha kötüye doğru meylediyorlar.." diye anlatılmış..

***

Anladığıma göre Bresson kamerayı da marazi biçimde kullanıyormuş.. Normalde nesneye cepheden yaklaşması lazım ya! Hayır, bu seyirciye ille de eziyet edecek.. Editör O'nun bu hallerini:

- "Kamerayı ısrarla tam cepheye değil yan açılara; oyunculara biraz üstten bakarak yerleştiriyor.. Amacı çerçeveden estetik bir haz almamızı engellemek.." diye anlatıyor..

Temsil Pınar Eliçe'ye bir sanat filmi veya klip çekiyor diyelim.. Alabora adındaki şarkısı için.. Pınar Eliçe "Bak gönlüm alabora oldu.." derken yönetmen kamerayı kızcağızın suratına tutacağına, poposunu nişanlıyor..

Pınar Hanım o şarkıdaki "alabora" durumunu vurgulamak için genelde sırtını seyirciye dönüp, poposunu ırgalar.. İşte Bresson da stili gereği kameranın gözünü oradan ayırmaz..

Editörün tarifine uyan bu çekim sayesinde seyirci Pınar Eliçe'nin yüzünü görmese de değirmen taşı gibi dönüp duran sanatı sayesinde kimliğini teşhis eder..

Her türlü duygu yasak..

Amerikalı Bresson'un bir başka özelliği de "etkileyici olmaya karşı çıkması, anlatımı her türlü duygudan arındırmaya çalışması" imiş..

Diyelim ki filmde kadın oyunculardan biri bir tecavüz kurbanı ve başına gelen bu işi karakolda polislere anlatıyor.. Yönetmen etkileyici olmaya karşı çıktığından temsili olarak tecavüze uğrayan kadın oyuncu karakol sahnesinde "Gettiii.. Gettiii.. Namusum gettiii.." diye bağıramaz..

Üstünü başını paralayamaz.. Ayılıp bayılamaz.. Zaten bunları yapsa da yönetmen yüzünü göstermeyeceği için boşa gider.. Onun yerine;

- "Başıma gelenleri abartmak istemiyorum.. Saldırgan cinsel olarak doyumsuzdu diyebiliriz.. Belki de anne rahmine geri dönme sendromu vardı.." demesi Bresson sineması açısından daha uygundur..

Bunu söylerken kaşını gözünü oynatmaması daha münasip olur..

***

Uzun lafın kısası Robert Bresson bir yönetmen olarak seyircinin "estetik haz" almasına karşıymış.. Oyunculuğu her türlü duygusallıktan arındırmaya çalışıyormuş..

Editörün fikrine göre seyirci hiçbir sahnede heyecanlanmayacak.. Çeşitli duygulara kapılmayacak.. Perdede olup bitenlerle özdeşleşmeyecek.. Çünkü çatlak yönetmen böyle istiyormuş..

Bir başka deyişle seyircinin "bitkisel hayata girmiş olanını" tercih eden bir yönetmen vak'ası ile karşı karşıyayız..

Toplumda nebati hayata girenler çoğunlukta olsa Bresson sineması seyirci patlaması yapacak..

Bir filmi var 1966'da çevrilmiş.. İstanbul Sinema Günleri'nde "Rastgele Baltazar" adıyla gösterildi.. (Onbeş gün boyunca çektiği diğer filmleri de gösterime sokmuşlar)

New Yorklu sinema eleştirmenleri 1974'de bu filme ödül vermişler..

Adamlar zahir, filmi yedi sekiz sene incelediler, içinden çıkamadılar.. Sonunda "Bu kerhaneciye bir ödül verelim de elinden kurtulalım.." diye düşünüp, plaketi dayadılar..

Adım gibi biliyorum bizim aylık Sinema Dergisi'ni de bu ödül etkilemiştir.. New Yorklu eleştirmenler beğendiğine göre bizim de övmemiz icab eder, diye gayrete gelmeleri o sebepten..

Gerçi Mehmet Açar kardeşim yazısının bir yerinde "Yeni bir görsellik ustasıyla, etkileyici bir sinemayla karşılaşacaklarını sananlar Bresson sinemasında aradıklarını bulamadılar.." diyor ama bu bana itiraf değil bir şifre gibi geldi..

Asıl demek istediği "Hoyrat girdi festivale dost bağından nar aldı.. Bir cırtım keyfim vardı onu da Bresson aldı.." gibi birşey..

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır