Boeing ile ilgili yazılarımıza, elektronik posta ile gelen, pek çok soru ve görüş aldık..
Bugün, hem bu konuyu kapatmak, hem de "Türk sanayicisinin de uçak ve uzay teknolojisine yatırım yapması gerektiğini" belirten yazımızla ilgili, kendisinden izin alamadığımız için adını yazamadığımız bir okuyucumuzdan gelen bazı soruları, sizlere duyurmak istiyoruz..
Okurumuz, haklı olarak "Türk sanayicisinin bu tür yatırıma ne kadar hazır olduğunu" sorguluyor.. Bazı soruları şöyle:
1. Türkiye'de kaç tane analog devre tasarımı bilen elektronik mühendisi var?
2. Yapay zekanın en son algoritmalarını kullanarak uçak veya helikopteri yönetecek beyni sağlayabilecek kaç bilgisayar mühendisine sahibiz?
3. Tasarlanan mekanik ve elektronik aksamın aynı dili konuşmasını sağlayacak kaç tane sistem mühendisi çalışıyor Türkiye'de?
Okurumuz şöyle de bir cümle kullanmış: 1 milyar doları verip Nümerik Kontrol Tezgahı alırsınız, ama Tasarım Mühendisleri yetersizse işe yaramaz.."
Ayrıca Ankara'da Roketsan yetkilileri ile, yaptıkları çalışmaları konuşurken, onlara "Ürün ne? Kaça mal oluyor? Ne zaman piyasaya çıkacak?" gibi sorular yönelttiğini, ama aldığı cevabın "Sen de çok Amerikalı gibi düşünüyorsun.. Ne zaman biterse o zaman" cevabını aldığını da belirtmiş..
Uçak satışında hacmin önemine de değinen okurumuz, özel sektör açısından Türkiye'de füze sistemi kurup geliştirme konusunun da mümkün olmadığını, örnekleri ile yazmış..
Kendisine de, bu konuda bize sorular yöneltip, fikirlerini açıklayan tüm okurlarımıza teşekkür ederiz..
Ancak biz, "Türk özel sektörünün bir yerinden uzay sanayine girmesi gerektiği" konusundaki düşüncemizi devam ettiriyoruz..
Okurumuzun yukardaki soruları, bu sanayi dalına yatırım yapacak olan işadamlarımızı ilgilendiren bir konu.. Gerekiyorsa, gönderirler yurt dışına elemanlarını eğitim yaptırırlar, gerekirse dışardan uzmanları getirtip, kendi mühendislerini eğitirler..
Hemen bugünden yarına değil, ama uzun vadede, hazır almanın veya montaj sanayi denilen hastalıktan kurtulmamızın tek yolu da sadece budur..
Türkiye önümüzdeki 25 yıl içinde savunma sanayine milyarlarca dolar harcayacak.. Bu para yine, yabancı üretici ve onların Türkiye'deki temsilcilerine de komisyon olarak mı gidecek?
Kendi savunma sanayimizi kurmazsak, bunun maalesef tek cevabı var: EVET...
Bizim iş adamlarımızdan bir anda, örneğin, Boeing, Lockheed, BAE ve Raytheon gibi devasa tesisler kurmalarını beklemiyoruz.. Geleceğin nerede olduğunu yakalayıp, o yönde adımlar atmaya başlamaları bile, Türkiye'nin geleceği için umut verici olacaktır..
Böylece de, ilerde, "askeri amaçlı uydu" atacak yabancı şirket aramak ve bunun için de "açık ihaleye" çıkmak zorunda kalmayız..
Ama bu tür yatırımlar için de, devletin zengin ettiği vurguncu işadamı türünden vazgeçip, yetenekleri, zekası ve etik uygulamaları sayesinde sermaye birikimine sahip olmuş işadamlarımıza ihtiyacımız var..
Çünkü geleceği ancak bu tür işadamlarının yapacağı yatırımlarla yakalayabileceğiz..
Amerika'nın üretilen yeni nesil savaş uçaklarının en azından lastiklerinin Fransız Michelin markası değil, Türk Lassa marka olmasını, veya menteşe ve diğer tüm bağlantı sistem ve tekniklerini ortadan kaldıracak olan "Sürtünme ile yapıştırma" tekniğinin altında, bir Türk şirketinin adını ve bu sistemi dünyaya tanıtan kişinin de bir Türk mühendisi olmasını isterdik..
Bir yerden başlamalıyız bu işe... Gelecek uzayda gibi görünüyor...