İddiaya var mısın doktor?..
Ali Kırca'nın doktoru, "İşe dönmesi iki ayı alır" demiş..
Hadi iddiaya girelim.. Ali Kırca'yı iki hafta sonra ekranda göreceğiz..
Hastanede gittim, gördüm.. Görünce de karar verdim..
Hani "Damdan düşen halden bilir" derler ya.. Ayağım kırık hastanede yatmıştım, üç ay, 1994'te.. Ali'nin kırıkları, beni on katlar.. Omuzlar çıkık.. Kollar askıda.. 7 metreden ayaküstü düştüğü için topuklar iyice ezilmiş.. Üzerine basabilmesi, yani yeniden yürüyebilmesi hayli zaman gerektiriyor..
Özet.. Benim halim birse, Ali'ninki on..
O zaman, nasıl olacak da, iki hafta sonra ekrana gelecek?..
Söyleyeyim..
Moral..
Bu yaz sıcağında bu kadar pisi pisine hurdaya döneceksin, tatil planları yaparken, bir hastane odasına tıkılacaksın. Sonra moralin böyle kapı gibi olacak..
Odasına girdiğimde bir hemşire yemek yediriyordu, kollarını kullanamadığı için..
"Bak bakalım, sana hayatta böyle güzel bir hanım yemek yedirdi mi" dedi bana..
Bu Ali'yi siz eve, siz yatağa bağlayabilir misiniz?..
Bu Ali'yi siz, sizden ayırabilir misiniz?..
Tekerlekli sandalyeye oturacak hale gelmesi için iki hafta yeterli.. O sandalyeye oturdu mu, stüdyoda da oturur demektir.. Hadi bakalım tutun o zaman, tutabilirseniz..
Çiçekler, odayı, koridoru doldurmuş, hastanenin kapısına koyuyorlar artık, yukarı yollamadan..
Ben çiçek değil, kitap götürdüm gene.. Ve gene "Bir Çift Yürek"i götürdüm, hastanedeki her dostuma götürdüğüm gibi..
"Okudun mu" dedim.. "Okuduysan, şimdi bir daha oku.. Satırların altını çizerek.."
"Okumadım" dedi.. "Şimdi rahat rahat okurum artık.."
Ertesi sabah gazeteyi elime aldım.. Ali'nin fotoğrafı var, hastanede çekilmiş.. Elinde "Bir Çift Yürek!.." İçindeki mangal yüreğe ek!..
Marla Morgan, kitabın bir yerinde, bir gece evvel bacağı kırılan ve kemiği deriden dışarı fırlayan Avustralya yerlisinin ertesi sabah, çöldeki uzun yürüyüşte nasıl yerini aldığını anlatır..
Ali de yakında yerini alacak, atv'nin uzun yürüyüşünde, göreceksiniz!..
Onda bu yürek varken!..
İddiaya var mısın, doktor?..
Şu yemek hikayesi!..
Alaattin Çakıcı mahkemede "Hıncal Uluç'la Los Angeles'ta yemek yedik" demiş..
Hikayeyi bir daha yazmak şart oldu.
1994 Dünya Kupası sırasında, Los Angeles'te sık sık Kazım'la buluşuyor ve her defasında Century adlı alışveriş merkezine mutlak uğruyoruz. Burada çok şirin Türk çocukları bir fast food dükkanı açmış. Türklerin uğrak yeri olmuş..
Döndüm geldim.. Erman Hoca birgün "Los Angeles'ta birgün Türklerin kahvesinde otururken, yanınıza, Bermuda şortlu, Hawaii gömlekli, kara gözlüklü, beyzbol şapkalı biri geldi mi" dedi.. "Geldi" dedim.. O kılık nasıl unutulur ki.. "Sana ayağının nasıl kırıldığını sordu mu?.." Şampiyonaya ayağımız alçılı gittik ya.. "Sordu" dedim.. "Her mesleğin bir cilvesi vardır, benimki de bu, deyip geçiştirdim.."
"O kimdi biliyor musun" dedi, Erman.. "Ne bileyim" dedim.. "Alaattin Çakıcı'ydı" dedi..
Güldüm.. Erman böyle şakaları çok yapar.. Sonra Tefo'da bir gece Gencay Çakıcı'yı gördüm.. Alaattin'in kardeşi.. Onunla tanışırız.. "Ağabeyim Los Angeles'ta senin masana gelmiş" dedi.. Olayı anlattı. Ayni olay..
"Aslında ağabeyim, seni hastanede iken ziyaret edip 'Geçmiş olsun' dememi istemişti. Sana bir yanlış yaptıkları için üzgündü. Ama o koşullarda hastaneye gelmem, kimbilir nasıl yorumlanırdı, diye gelmedim" dedi..
Ne jeepmiş!..
Milli dilenciler aldılar gittiler ciplerini, jeep davası bitmedi..
Jeep lafı nerden geliyor?..
Efendim "G.P., yani General Purpose, yani her işe uygun."
G.P. Ci-pi okunur. Giderek cip (Jeep) olmuş.. Öyle dediler. yazdık..
Şimdi, Hacettepe Üniversitesi'nde beyin cerrahı Prof. Dr. Selçuk Palaoğlu diyor ki, "Jeep, Just Essential Enough Parts- Yalnızca gerekli ve yeterli parçalar'ın baş harfleridir."
Göksel Yücel diyor ki..
"Jeep'in nerden geldiğine dair yığınla görüş var. G.P. bunlardan sadece biri.. Bir başka görüş, Temel Reis çizgi dizisindeki Eugene the Jeep adlı karakterden geldiğidir. Bu konuda en geniş bilgi, bu aracı imal eden Chrysler'in kaynaklarıdır. www.daimlerchrysler.com/museum/heritage/jeep2.html adresine girerseniz, bol bilgi bulursunuz.."
Vallahi ben bıktım bu jip, cip, jeep işinden.. Meraklısı varsa buyursun..
Bundan böyle sakın ola kimse kimseye cip, jip, jeep vaadetmesin..
Yetti yahu!..
"Benim yazlık kitaplarım.."
Ne güzel ayırmıştım sahil kenarında okunacak kitaplarımı, ama daha tatile gidemedim çünkü hala taşınamadık..
"Aman bunlar koliye girmesin, ben bunları okuyacağım" dediğim kitapları tatile gitmeden başladım sıralamaya..
O kadar güzel kitaplar var ki.. Hadi başlayalım..
Evrim yayınlarının "Nemrut'un Gazabı" bir solukta bitti. Yıllardır uyuyan Nemrut'un indifa etmesine duyarsız kalan üniversiteden ayrılan bilim adamının kendisi dışında gelişen olayların içine çekilmesi üzerine bir meraklı roman..
"Angela'nın Külleri" Epsilon yayınlarının Pulitzer ödülü almış bir kitabı. Bu yakınlarda sinemalarda filmi de oynadı. Filmi kaçırdım ama kitabı beğendim. Yoksul bir ailenin, bir çocuğun gözünden hikayesi.. Ama ne yoksulluk, okumak gerek..
Altın Kitaplardan "Şüpheli Gerçek" Amerikan Yüksek Mahkemesi'nin ardındaki gerçekleri anlatıyor. Yine Altın Kitapların "Nakşidil Sultan" onyedi yaşındayken Cezayirli korsanlarca esir alınıp İstanbul'a getirilen genç kızın öyküsü.. Birinci Abdülhamit'i büyülemiş ve sarayın bir numaralıkadını olmuş.
Altın Kitaplardan bir güzel kitap daha "Prenses Ela".. Bu roman, prensesin hatıra defteri üslubunda kaleme alınmış..
Hepsine bayılacaksınız..
Everest yayınlarının "Nadia'ya sözüm var"ı, okurken sizi biraz üzebilir ama tavsiye ederim.. Lezzetli bir hüzün bu..
Bir de sevgili okuyucumuz Mustafa Demirel'in Hıncal Beye renkli leblebilerle birlikte göndermiş olduğu sevimli kitapçıklar var. Timaş yayınevi çıkarıyor "Eğlenceli Bilgi" dizisi..
Matematik gibi en korkuncu dahil, her türlü bilgiyi nasıl çocukça bir keyifle ve harika karikatürlerle anlatıyorlar.. Çılgın bilgiler var içinde.
Yapı Kredi Kültür yayınlarının çıkardığı "Yüzbaşı Corelli'nin Mandolini" şu an çok gündemde. Henüz kitabın başındayım. 19 dilde çevrilmiş ve 3 milyon satış rakamıyla son yılların en çok konuşulan romanı olmuş. Aynı zamanda romanın filminin çekimine başlanmış. Nicholas Cage oynuyormuş.
İnkılap'ın 3 ciltlik "Safiye Sultan"ını tatilime saklıyorum.. Bana o kadar tavsiye ettiler ki.
Bitmedi Sur ve Sultan, Karanlıkta Fısıltılar, Kuşkunun Ötesinde sıraya koymuduğum öteki kitaplar...
Hadi bakalım güneşin altında tembel tembel yatacağınıza, geçin gölge altına.. Yanınıza da buz gibi cola..
Tanrım ben neler yazıyorum. Artık tatile gitmek istiyorummmmmmm..
***
Yaz gelince dünyanın her yanında yayın organları tatilde sıkılmadan okunacak kitaplar tavsiye ederler. Çünkü yaz ayları insanların en çok okudukları aydır. Tatilde güneşlenirken okumaktan güzel ne var ki?..
Siz öyle sanın.. Bizim millet yaz gelip tatile çıktı mı, kışın aldığı gazeteleri bile keser.. Çünkü bizde tatil hiçbirşey okumamaktır.. Kafa öyle dinlenirmiş.
İstediğiniz plajı, havuz başını dolaşın.. Sayın, okuyan kaç kişi var?..
Okuyana da sorun, turist olma ihtimali yüzde 95!..
Niye böyleyiz bilmem..
Gene de Yasemin'in "Yazlık Kitap" notlarını size nakledemeden geçemedim. Bir tek kişiye, bir tek kitap okutmayı sağlarsa eğer, amacına ulaşmış olur..
Yasemin'in tatili mi?..
Taşınmadan sonra..
Peki taşınma?..
Çıkmaz ayın son perşembesi..
Bir Çift Yürek'ten..
"Ertesi sabah Büyük Taş Avcısı ayağa kalktı ve bizimle birlikte yürüdü. Topallamıyor, aksamıyordu bile. Bana söylediklerine göre, yaptıkları o ayinle kemiğe ağırlık binmesini ve şişmesini engellemişlerdi. Tören gerçekten de işe yaramıştı.
Ondan sonraki günlerde gözüm hep kırılan kemikte oldu ve o doğal kara maddenin kuruyup dökülmesini gözledim. Beş gün içinde derinin üstünde hiç bir şey kalmamıştı; sadece kemiğin dışarıya fırladığı noktada bir iki yara izi görülebiliyordu.
Söz konusu genç adam yetmiş kilonun üstündeydi. Tamamen kırılmış o bacağa basması ve kemiğin yuvasından yeniden dışarıya fırlamaması bir mucizeydi gerçekten. Bu kabilenin bir bütün olarak son derece sağlıklı olduklarını biliyordum ama öğrendiğim kadarıyla beklenmedik müdahaleler için de özel yeteneklere sahiptiler."
TEBESSÜM
Fıkra Ümran Taşyurt'tan..
Fadime ile Temel ormanda yürürken
Fadime'nin romantikliği tutmuş..
-Temel şu romantizmi görüyor musun?.
Temel:
-Ağaçlardan göremiyorum..
BİZİM DUVAR
Kanarya Kennet'lendi, bakalım lig başlayınca kanatlanıp uçabilecek mi..
Hakan & Utku
SEVDİĞİM LAFLAR
İnisiyatif, doğru olanı, söylenmeden yapmaktır.
Victor Hugo (1802 - 1885)