17 Ağustos depreminden sonra bu köşeden, birbirine ters düşen çelişkili beyanlarla İstanbullular'ı diken üstünde oturtan bilim adamlarına, "Olmuyor beyler. Aklın ve bilimin yolun tektir. Bir fikir birliğine vardıktan sonra açıklamalarınızı tek ses halinde yapın" diye seslenmiştik. Şimdi de sayın yetkililere sesleniyoruz: Olmuyor beyler.
OLMUYOR; çünkü "Vukuu kuvvetle muhtemel bir deprem hakkında" başlığıyla yayınlanan genelgelerin, İstanbullular'da şok yaratan tepeden inme tatbikatların da doyurucu izahları gelmedi.
BU "teyakkuz durumu"nun nedeni, 17 Ağustos depreminin yıldönümünün yaklaşmış olması mıydı? Eğer öyle ise, "teyakkuz kaygısı" bilimsel temele oturmuyordu. Depremlerin her yıl veya birkaç yılda bir aynı günlerde tekrarlanacağına ilişkin bilimsel hiç bir bulgu mevcut değil. Daha doğrusu depremin hiç bir periyodu yok. Bilimsel gerçek böyle iken, mesela her yıl Nevruz günü alınan periyodik güvenlik önlemleri gibi, deprem yıldönümlerinde teyakkuza geçip tatbikat yapmanın, vatandaşın kafasını karıştırıp ürkü yaratmaktan başka işe yarayabileceği söylenemez.
EĞER depremle aşırı sıcaklar arasında bir bağlantı kurularak "teyakkuz"a geçildi idiyse, böyle bir kaygının da bilimsel hiç bir değeri yok. Depremle hava sıcaklığı arasındaki bir ilişkiyi bilim, hiç bir şekilde kabul etmiyor.
İSTANBUL'daki tatbikat ve önlemler bunlar dışında başka kaygılardan, bulgulardan mı kaynaklanıyordu? Eğer öyle idiyse, bunlar asla gizlenmemeliydi. Tek tek, en ufak ayrıntısıyla açıklanmalıydı. İstanbullular'a kendi kişisel önlemlerini alma, kendi özel donanımlarını düzenleme zaman ve olanağı tanınmalıydı.
BU gibi uygulamalar halkla koordineli olmazsa fayda getirmek yerine kaos ve belirsizlik ortamı yaratıyor. İstanbullular yerinde ve zamanında yapılmış gerçekçi, somut, ciddi aydınlatmalar bekliyor. Yersiz, zamansız, anlamsız ve tatsız sürprizlerle şok yaşamak istemiyor.