Türkiye'nin internetle buluşmasına en çok reklamcılar seviniyor olmalı. Yarattığı fırsatlar son derece geniş olsa da, kullanıcı sayısı itibariyle internet ülkemizde diğer medyalara oranla dar bir kitleye hitap ediyor. Genç veya eğitimli veya refah düzeyli yüksek kesimlerde daha çabuk izleyici buluyor. Bu kitle giderek büyüyor, ancak gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında önemli uçurumlar söz konusu.
Oysa bu yılki televizyon reklamlarına harcanan bütçelere bakacak olursanız, Türkiye'de milyonlarca internet kullanıcısı olduğu izlenimini edinebilirsiniz. Kokoreçciden, ofisboy'a, anneanneden toruna herkes internet başında; tuşlarla haşır neşir durumda. Britney Spears bir yana, Alaturka internet, 2000 yılının en gözde trendlerinden biri olarak tarihe geçecek.
'Harbi' reklam trendinin bu denli tutmasının, toplumsal açıklamaları olmalı. Bu reklamlar, interneti bilenlere kullandırmaktan çok, normalde kullanmayacağı düşünülen kitlelere yönelik. Bu kişilerin belki bilgisayarı da yok. Ama önemli değil, bu bir 'ısınma' meselesi diye düşünülüyor olabilir.
Tanıtımda en çok rekabet yaşanan konular, internet erişimi ile, medya, finans ve alışveriş olarak özetlenebilir. Bu sektörlerin tanıtımında, giderek birbirine yaklaşan tiplemeler, şarkılı www nakaratları ve internetin kolaylığına dair sloganlar, aslında 'net kültürünü' çok fazla çağrıştırmıyor. Ancak, interneti toplumsal bir trend ve özlemi duyulan bir gereksinime dönüştürmeyi başarabiliyor.
Bu yıl itibariyle, Türkiye'de 1.5 milyon civarında internet kullanıcısı bulunuyor. Bunların 700 bin kadarının internet erişimi abonesi olduğu biliniyor. Bazı abonelerin 2 veya 3 kullanıcı anlamına geldiği hesaplanıyor. IBS Danışmanlık Şirketi'nin yaptığı araştırmaya göre, ülkemiz internet kullanıcıları, 'şık' sitelerden çok, kolay kullanılan, güvenilir ve eğlenceli siteleri tercih ediyor. İnternete en çok eğlenmek, hoş vakit geçirmek için bağlanılıyor. Kullanıcılar en çok Internet'in 'sohbet' ve 'oyun' olanaklarından faydalanıyorlar. Eğitim, e-ticaret, kültür gibi konular, daha az rağbet görüyor.
Aslında ülkemizin internet kullanıcısının, reklamlarda yansıtılanla çok fazla ilgisi yok. İnterneti meraktan veya trend olduğu için değil de, gerçekten kullanan hatırı sayılır bir kitle var Türkiye'de. Ne yaptığını, nereye gitmek istediğini biliyor. Neyi sevip, neyi sevmediğine çabuk karar veriyor. Yavaş veya hantal sitelere, içerik fakiri sayfalara tahammülü yok. İnternette kendisinin, yani tüketicinin, 'kral' olduğunun bilincinde.
Durum böyleyken, bazı şirketler neden çok farklı bir imajla kendilerini varolmayan bir hedef kitleye kilitliyorlar dersiniz? Amaç, herhalde eğlendirerek, ve biraz da şaşırtarak, marka bağımlılığı yaratmak olmalı. Ancak, reklamın etkisi, tuşa basıncaya kadar geçerli. Ekran karşısında memnun kalmayan tüketici, milyonlarca dolarlık kampanyalara aldırış etmeyecektir. Evet, belki o markayı tanıyacaktır, ama kullanmayacaktır.
Sağlam içerik veya ürün, uzun dönemde kullanıcıyı kendine bağlıyor. Bu bozulmaz kuralın ise, alaturkası da alafrangası da 'aynı telden çalıyor.' İnternette marka veya imaj yaratmak kolay, ancak sadık bir izleyici kitlesi yaratmak hiç de kolay değil.