Geçenlerde konuþmacý olarak katýldýðým bir toplantýda, yakýnda Ankara'da göreve baþlayacak olan büyükelçiye dönerek, "Sayýn Büyükelçi" dedim, "Türkiye kocaman bir bilmecedir. Bu bilmeceyi çözebilmek, insanýn genini çözmekten daha zorlu bir iþtir. Türkiye sui generis bir ülkedir. Sadece kendisine benzer. Bu yüzden, ülkenizde 'Türkiye uzmaný' sýfatýyla boygösteren insanlara pek kulak asmayýn. 'Türkiye uzmanlýðý' diye birþey olamaz. Ben Türk'üm ve yarým yüzyýlý aþan ömrümü Türkiye üzerinde düþünerek, konuþarak, yazarak, araþtýrma yaparak harcadým. Türkiye benim vataným, kimliðim, varoluþ sebebim; halâ ben ve benim gibiler Türkiye'yi çözebildiklerini iddia edemiyorlar. Nerede kalmýþ sizinkilerin 'Türkiye uzmanlýðý'..."
Toplantýdakiler gülüþtüler. Salonda bulunan 'Türkiye uzmanlarý'ndan biri, daha sonra yanýma gelerek doðru söylediðimi bildirdi.
Aradan bir gün geçti, Mesut Yýlmaz'ýn Avrupa Birliði ile iliþkilerden sorumlu Baþbakan Yardýmcýsý olarak hükümete girdiði ilân edildi. Daha iki hafta önce, bazý MHP'liler, Mesut Yýlmaz'ý Yüce Divan'a göndermek için parmak kaldýrýyorlardý. Mesut Yýlmaz baþta, ANAP'lýlarýn hükümet ortaklarýna karþý güvenleri sarsýlmýþtý. Gelgelelim, ayný MHP'nin kendisi de Baþbakan Yardýmcýsý olan Genel Baþkaný Devlet Bahçeli, Mesut Yýlmaz'ýn "tecrübelerinden yararlanýlmasý için hükümete görev almasýndan memnun olacaklarýný" açýklýyordu.
Gelin böyle bir ülkeyi tahlile tabi tutun bakalým...
Tahlile gelmemesinin sebebi, "Bizantin siyaset uslžbu"nun ülkenin "siyaset kültürü" haline gelmesinde. Türkiye'de ekranlara ve gazete sayfalarýna yansýyan hiçbirþey gerçek deðil. Sahte bir panonun arka plânýnda, kimsenin görmediði gerçekler yatýyor. Þeffaf olmayan bir siyaset perdesinin arkasýnda çevrilen oyunlara Türkiye'de siyaset deniliyor.
Zaten Mesut Yýlmaz'ýn Baþbakan Yardýmcýsý olarak görev almasýnýn, AB ile iliþkilerin ciddi bir rotaya oturtulmasý hedefiyle bir ilgisinin bulunduðu fevkalâde kuþkuludur. Zira, Dýþiþleri Bakanlýðý ve Baþbakanlýðý sýrasýnda Avrupalýlarla kavga edip, iliþkilerin dondurulmasýnda bir hayli baþarýlý olmuþ olan Mesut Yýlmaz, böyle bir iþ için en son düþünülmesi gereken kiþilerin arasýndadýr. Zaten bu kararla, AB iliþkilerin bir kaosa sokulmasý iþten bile deðildir.
Çünkü, Mesut Yýlmaz'a AB ile iliþkiler emanet ediliyor; Büyükelçi Volkan Vural'ýn baþýna getirildiði ve AB ile iliþkilerin eþgüdümünü saðlama görevi verilerek yeni ihdas edilen AB Genel Sekreterliði Mesut Yýlmaz'a baðlanýyor ama AB ile iliþkilerin Dýþiþleri Bakaný Ýsmail Cem ve teþkilatý Dýþiþleri Bakanlýðý tarafýndan yürütüleceðinin açýklamasý da ihmal edilmiyor.
Bu arada, AB ile iliþkileri yürütme tekelini kimseye emanet etmeyecek kadar görev ve sorumluluk bilincinde gözüken Dýþiþleri'nin AB Dairesi topu topu beþ kiþiden oluþuyor!
Nitekim, MHP ve Demirelci bir grup tarafýndan kemirilmek endiþesindeki Tansu Çiller de, "senaryo"yu sezmiþ gibi "cilveli" bir tutum takýnýyor. MHP'yi ekarte ederlerse, hükümete girmeye hazýr havalarda.
Yine de bir umut var: Mesut Yýlmaz, yeni görevini ciddiye alýr ve AB'nin Helsinki kararýndan sonra Diyarbakýr'da yaptýðý konuþma ve en son ANAP grubunda yaptýðý konuþma çizgisinde giderek kendisi için baþarý ararsa, olumlu bir rol oynayabilir. Çünkü, Türkiye'nin AB doðrultusunda elde edeceði her mesafe, bu "siyasi kabile reisleri"ni tek tek temizleyecek bir süreci baþlatacaktýr. Mesut Yýlmaz yeni görevinde baþarýlý olursa, kendisinin de tasfiyesinin süresini kýsaltacaktýr. Böylece, Türkiye'ye önemli bir hizmet sunma þansý elde etmiþtir.
Hayýrlý olsun...