Aslında konu, bir kamu görevlisinin vatandaşlara kötü muamele yapıp yapmamasıyla ilgilidir. Yoksa, kötü muamelenin hangi maksatla yapıldığı veya kötü muameleye maruz kalan kişilerin kim oldukları hukuken ve vicdanen asla önemli değildir.
Hortum Süleyman diye bilinen zat bir kamu görevlisidir ve görevini yaparken bazı vatandaşları döverken resimleri yayınlanmıştır. TBMM İnsan Hakları Komisyonu'nun bulguları, bu zatın kaba dayağın da ötesinde işler yaptığına işaret ediyor. Asıl soru şudur: Dayak ve kötü muamele suç mudur, değil midir? Suç ise, bunun hesabı mı sorulmalıdır, yoksa bin dereden su getirerek bu suç örtbas mı edilmeli, haklı gösterilmesi için senaryolar mı yazılmalıdır?
Suçu önlemekle ve suçluyu caydırmakla görevli olan bir polis, kendisi suç işlerse, üstelik bu suçu cezasız kalırsa, özellikle büyük şehirlerin periferisindeki yabancılaşmış insanlarda suç eğilimleri tetiklenir. Yani vatandaşını döven bir polis aslında suçu ve suçluyu teşvik ediyor demektir.
Ayrıca, bir karakolda veya cezaevinde herhangi bir insana vurulan her tokat, birkaç vatandaşı birden devletten bir kaç adım uzaklaştırıyor demektir. Yani, bu işleri yapanlar "devlet" için yaptıklarını asla söylemesinler, çünkü yaptıkları neticeten tam bir devlet düşmanlığıdır. Devlet, bırakın sıradan vatandaşlara ve zanlılara dayak atmayı, suçluluğu yargıda kanıtlanmış kişileri bile şefkatle kucaklamak, ıslah etmek ve kazanmak zorundadır. Delet memuru bir polis bunu yapar. Bunu yapmayan kişi, kendisini devlet memuru falan saymasın, olsa olsa başka ve karanlık çıkarların memurudur.
Cezaevlerinde yaptığım incelemelerde, pek çok azılı suçlunun, karakollarda ve tutukevlerinde ilk dayaklarını yedikten sonra yoldan çıktıklarını gözledim. Yani bazı kendini bilmezlerin doğru saydığı karakol dayağı, aslında, ilerde en azılı suçluların ve toplum düşmanlarının ilk teşvikçisi olmaktadır.
Hortum Süleyman gibi patalojik tipleri sempatik göstermek bu olumlu örnekleri de yıldırır. Yapmamız gereken, kimseye dayak atmadan, işkence yapmadan, modern ve medeni metodlarla suçu önleyen ve suçluyu caydıran sağlıklı polis memur ve amirlerini tanımak ve desteklemek olmalıdır.
Söz konusu yazılarda beni çok üzen bir taraf da, Hortum lakaplı patalojik tipin Tantan gibi gerçek bir pırlanta ile mukayese edilmesi oldu. Ne büyük bir hata. Shakespeare'in Hamlet'e söylettiği gibi, "Hyperion to a Satyr"!!! Bu mukayese, bence Tantan'a yapılacak en büyük haksızlıktır.
Dikkat ederseniz, yazımda Avrupa normlarından, Kopenhag kriterlerinden bahsetmedim. Kendi polisimizin kendi insanımızı dövmemesi için Avrupa'nın müfettişliğine ihtiyacımız olmamalı. Avrupa "Ey Türk polisi, Türk vatandaşlarını döv" bile dese bunu yapmamalıyız. Karakollarda, tutukevlerinde, cezaevlerinde bizim insanlarımızın insanca muamele görmesi bizim Avrupa'ya değil, kendimize olan bir borcumuzdur.
Emre KOCAOĞLU
(ANAP İstanbul Milletveki ve TBMM İnsan Hakları İnceleme komisyonu Üyesi)