'Hortum' tartışması
Ahmet Vardar'ın hazırladığı "Hortum Süleyman Konuştu" başlıklı yazı dizisinin yankıları sürüyor. Siyasetçiler, yazarlar, sivil toplum örgütleri ve okurlarımız fikirlerini ortaya koydu
SABAH yazarı Ahmet Vardar'ın; dayaklarıyla ünlü eski Beyoğlu Komiseri 'hortum' lakaplı Süleyman Ulusoy ile yaptığı röportaj çeşitli kesimlerden farklı tepkilere neden oldu.
Bu tepkiler birkaç noktada yoğunlaşıyordu: İlk olarak; Hortum Süleyman'ı yerden yere vuranlar... İkincisi; Hortum Süleyman hakkında çıkan haberlerin onu meşrulaştırdığını öne sürenler... Üçüncüsü: Hortum'un uygulamalarını yerinde bulanlar.
İşte köşe yazarından okuruna 'Hortum tartışmasına' katılanlar:
'UTANMALIYIZ'
Toplumun kaba kuvvete arka çıktığını belirten Radikal gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Yılmaz da, 14 Temmuz'daki köşesinde Ahmet Vardar'ın yazı dizisine değindi ve toplumun kaba kuvvete arka çıktığını belirtti:
"Sanıyorum efrada kötü muamele ve işkenceden suçlanan bir polis memuru ilk kez kendisini böyle açıkca, yaptığı işten hiçbir rahatsızlık duymadan savunuyor. Hortum Süleyman'ın (Süleyman Ulusoy) bir canavar olmadığına hiç kuşku yok. O da hepimiz gibi bir insan. Belli ki aldığı eğitim ve meslekte geçirdiği yıllar, dayağı görevinin ayrılmaz bir parçası gibi görmesini sağlamış. Bu açıdan bakarsak Hortum kardeşimizi de 'sistem' kurbanı sayabiliriz. (...)
Vahim olan tablo şu: Bir polis memuru yasaları hiçe sayıyor, amirleri ona göz yumuyor; bazı vatandaşlar da ticari menfaatleri öyle gerektirdiği için bu davranışı onaylıyor, haklı buluyor. Dayak yiyenlerin de insan oldukları akla bile getirilmiyor, yasal haklarının bulunduğu düşünülmüyor. Yaptıkları suçsa, bunun neden yasal yollardan cezalandırılmadığı kimse kendine sormuyor.
Toplum kaba güce tapıyor, bu kaba gücün kendi yararına kullanıldığını düşünüp en temel insan haklarının yok sayılmasına sessiz kalıyor, hatta arka çıkıyor. Kendimizden utanmalıyız!
MEŞRULAŞTIRMA
Zaman gazetesi yazarlarından Tamer Korkmaz, ise 14 Temmuz'daki yazısında şöyle diyordu:
"Hortum Süleyman unvanını, dayak seansları esnasında kullandığı renkli hortumlardan alan başkomiser Süleyman Ulusoy'un ekranlara yansıyan 'hortumlama' görüntüleri, hortumdan çıkan şaak şuuk sesleri anlaşılan çok çabuk unutulmuşa benziyor. Öyleyse gün, Hortum Süleyman'ı meşrulaştırma günüdür. (...) Eğer Hortum Süleyman'ın dayağı bir yöntem olarak basın da meşrulaştırılabiliyorsa; Hortum Süleyman'ın birtakım pislikleri kendine özgü yöntemlerle temizlemesi, alttan alta 'tek çıkar yol' olarak sunulabiliyorsa; bazı vatandaşlar da gerçekten 'Hortum'un elleri dert görmesin' diyebiliyorsa; bir yandan da Avrupa Birliği geyiğinden vazgeçilemiyorsa; o vakit 'Bir AB Standartı Olarak Dayak' sentezini resmi metinlere acilen geçirmeliyiz.
POLİS NASIL OLMALI?
'Hortum tartışması'na Yeni Binyıl gazetesi de aktif olarak katıldı ve konuyla ilgili birçok kişiye ne düşündüğünü sordu. İşte cevaplardan bir demet:
Sema Pişkinsüt (TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı): "Şehir bütün öğeleriyle bir bütündür. Bu öğelerin olumsuz yanları da olabilir. Toplum psikologlarının ve sosyologların bilgilerini bir metot olarak değerlendirip olumsuz yanları başka yönlere kanalize etmeyi öğrenmeliyiz. 'Ben yaptım, çünkü gerekiyordu' devri geçti."
Hüsnü Öndül (İHD Genel Başkanı): "Hitler'in bakışı da böyleydi. Yani yurttaşı yurttaş olarak görmeyen ve kimliğini değerlendiren bir bakış açısı. Beyoğlu'nu temizlemek için serserilere dayak atmak, köpeklere yapılan 'itlaf' uygulamasının değişik bir biçimi."
Yusuf Kulca (Umut Çocukları Vakfı Başkanı): "İnsanların kimlikleri ve yaşam tercihlerini pislik olarak görmek hata. O zaman birilerine pislik gözüyle bakılırsa onlara sadece dayak değil her türlü işkence de hak görülür. Bu da polisin görevi değil.
Bu sorunların halledilmesini polisin sırtına yüklemişler. Ama samimi söylüyorum, zor zamanlarda yardım istediğimizde 'Hortum Süleyman' bile onlara yardımcı olmaya çalışıyordu."
Mario Levi (Yazar): "Bu tutum ancak farklılıkları hazmedememek ve anlayamamakla açıklanır. Dayağı savunanlar dayak yiyince acaba böyle övgüler düzecekler mi? İnsanlar duruşlarından dolayı yargılanamaz, eşcinsellik bir duruştur; kimse sokak çocuğu olmak istemez, bu hayat koşullarının getirdiği bir şeydir.
Şimdi bu kesimleri sindirmek için dayak kullanılıyorsa bu sindirme aracı bir gün bize de dönecek denilebilir."
OKURLARIMIZ NE DEDİ?
Gökşin Demiral: "Bir sürü palavra ya da bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Beyoğlu Adliyesi ile bir şekilde işi olmuş herkesin tanıdığı ve işkenceciliği ayyuka çıkan bir adamı neredeyse bir Noel Baba yapmadığınız kaldı! Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz. Hepimizin eşi dostu o yaptıklarını böbürlenerek anlatan adamların eline düşebilir. Bırakın düşmesini basın olarak herşeyden önce iyi bir şeylere özendirin insanları."
Ediz Evrenos: "İnsanları döven, işkencecileri temize çıkarmaya çalışan bir yazı dizisi hazırlamışsınız. Yok Vitali Hakko takdir etmiş, yok Beyoğlu'nun serserileri ile başka türlü çıkılır mıymış! Bir sürü zırvalık. Bunun işkenceyi savunmaktan ne farkı var anlayamadım."
Erol Kızılelma: "Bu yazı dizisiyle bir işkencecinin mazur gösterilmesi, hatta kahraman yapılmak istenmesi çabalarını bir yurttaş olarak kınıyorum. Hortum Süleyman'ın kimi dövdüğü önemli mi? Bir görevli, suç derecesi veya sosyal konumu ne olursa olsun hiçbir kimsenin kılına dokunamaz, dokunmamalıdır. Dayakla, işkenceyle alınan başarılı sonuçlar yerin dibine batsın."
Bir Beyoğlu sakini: "Siz, Hortum Süleyman'ı nasıl eleştirebilirsiniz? Biz onun sayesinde Beyoğlu'nda rahatça dolaşabiliyoruz. Sapık insanların anladığı bir başka dil var mı?"
Bülent GÜNAL
|