kapat

09.07.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
iku
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )


Gülme özürlü milletim..

Kemal Sunal'ın ölümü, "Gülme" konusunu yeniden gündeme getirdi, gülme özürlü milletim için..

Bizim ülkede gülmek, ayıptır.. Çocukken eğitim başlar..

Büyüklerin yanında gülünmez.. Okulda, sınıfta gülünmez.. Askerde gülünmez.. İşte gülünmez..

"Karı gibi gülme" diye bir laf, dünyanın başka hangi dilinde var, söyler misiniz?..

Onlar "İki gülme, bir biftek yerine geçer" derler. Biz "Karı gibi gülme" deriz. Farka bakın..

Okul hayatım boyunca sınıfta vaktimin çoğu, baş parmak tırnağıma bakmakla geçmişti. Annem öğretmişti. Böyle yapınca içimde patlamaya hazır kahkaha tıkanırdı. Gülsem sınıftan atılacak, ceza alacağım biliyorum.. Sıranın altında elimi yumruk yapar çaktırmadan baş parmağıma bakardım.

Bu ülke insanı gülünen şeye değil, gülene bakar..

Cem Yılmaz'ın şovuna gitmiştim. Önde bir genç kız, nasıl basıyor kahkahayı.. Yani şimdi komedyensiniz, böyle güldürürseniz başarılı olursunuz değil mi?..

Hayır millet Cem'i bırakıp kıza bakmaya başladı. Cem de fena halde kıskandı herhalde, başladı kızı fena halde azarlamaya..

Güldürme amacı ile sahneye çıkan sanatçı, güleni azarlıyorsa eğer, varın hesaplayın gerisini..

Fi tarihinde Semih Balcıoğlu ağabeyle Ankara'dan İstanbul'a uçuyoruz. Semih Ağabey nasıl dünya tatlısı anlatır, dinleyenler bilir. Semih Ağabey o sırada Çarşaf adlı mizah dergisinin çıkış hazırlıklarını yapıyor bir yandan..

Neyse.. Semih Ağabey anlatıyor,ben gülüyorum.. O zaman bugünkü gibi, sarayı andıran Airbuslar yok.. Her rüzgarla sallanan F-27'lerle gidiyoruz. Yani sinirler fena halde gergin..

Az sonra hostes geldi.. "Efendim gülmeniz etrafı rahatsız ediyormuş. Lütfen gülmeyin.."

Yahu sallanan uçakta, gülen insandan rahatsız olmak, bu ne iş?.. Bir karış suratla, koltuklara sımsıkı yapışmış, dişlerimizi sıkmış, dudaklarımızla dua okuyor olsak, herkes mutlu..

Semih Ağabey Çarşaf'taki ilk baş yazısında bu olayı anlatmış ve "Gülmekten hoşlanmayan bir ülkede, mizah dergisi çıkarmak gibi bir kumarı oynuyoruz" demişti.

Düşünebiliyor musunuz?..

Benim tüm taklitlerim, gülmem üzerine yapılıyor.. Çünkü insanlar gülene alışmadıkları için, özel dikkat ediyorlar, hele bir de kahkaha ile gülene..

Oysa öğrenmeliyiz.. Hayat kadar ciddi, kendimiz kadar saygın herkese ve herşeye gülerek bakmayı, yeri geldiğinde, korkmadan çekinmeden gülmeyi öğrenmeliyiz.. Yaşama eğer gülerek bakarsak, bugün kızdığımız pek çok şeye aslında gülmemiz gerektiğinin farkına varırız. Güler geçeriz..

O zaman daha mı uzun yaşarız bilmem.. Ama daha iyi yaşamış olacağımız kesin..

Gülün dostlarım.. Siz de gülün!.. Her fırsatta gülün..

Vaziyet Yen-Gen
Yine yaptılar yapacaklarını!.. Bir sabah kalktık baktık ki gene bir teknolojik devrim olmuş. Buna "think-tank" sesiyle uyanmak da diyebiliriz. Ama bu sefer ki devrim öyle böyle değil.

* İngilizler Amerikalılar kafa kafaya verdiler, "Allah yarattı" demeyip DNA şifresini çözdüler. İnsanın gen haritasını çıkardılar. Yaşam süresini uzatmanın yolunu buldular.

* Haber tüm dünyada bomba etkisi yarattı. Uzun yaşayacağım diye sevinip kalp krizi geçirerek ölenler bile oldu.

* Bize gelince Taksim'e çıkıp tepinenler olmadı ama gene de pek sevindik. Biri de çıkıp "Biz paramızdan sıfır atmaya çalışıyoruz elin oğlu hayatımıza sıfır ekliyor. Ondan sonra işin yoksa her yüzyılda bir paradan sıfır atmakla uğraş dur" demedi.

* Haber duyulduğunda Meclis'te Mesut ile Tansu'nun olağan hamam sefaları sürmekteydi. Clinton'la Blair açıklama yapar yapmaz tüm milletvekilleri sevinç çığlıkları atıp timsah yürüyüşü yaptılar. Hatta içlerinden bazıları "Bundan sonra seçimler 90 yılda bir olsun" şeklinde yasa tasarısı hazırlamaya bile başladı.

* Politikacıların sevinmesi doğal belki ama vatandaş için bu buluşun pek sevinilecek yanı yok aslında. Hatta vaziyet fena halde YEN-GEN.

* Emeklilik yaşı kesinle 750 civarına çıkarılacak bi kere. Sonra da yaş 600 yolun yarısı eder diye başlayan şiirler yazılacak.

* Kişiye özel ilaç üretimine geçileceği için SSK'dan da hayır beklemek hepten hata olur. Şimdi bile ilaç bulamayan SSK, her sigortalıya ayrı ilacı nereden bulsun?

* Aylardır daha doğru dürüst deprem haritası çıkaramadık, 65 milyona aynı gen haritası çıkarmak ne kadar sürer varın siz hesaplayın. Bu arada haritalar hazırlanınca en yüksek dağlar Nadide Sultan dağları olacak herhalde.

* Bazı ünlülerin bu duruma sevineceği kesin. Ajda mesela bundan böyle çıtır kapsamına alınacak.

* Bir sonraki milenyuma da yetişeceğimiz için "Asıl milenyum ne zaman?" muhabbetine bir kere daha katlanmak zorunda kalacağız.

* Kazık yemekten sonra kazık kakmak da ata sporumuz haline gelecek.

* Hastanelerde hastaların haritaları karışacak. Polikliniklerde sıra beklemek yetmezmiş gibi harita ve kadastro mühendislerinin önünde de sıra olunmaya başlanacak.

* Köpeğinin, kedisinin ölmesine üzülüp bunalıma girenlere kaplumbağasının öldüğünü görüp üzülenler eklenecek.

* Demirel çiçeği burnunda bir siyasetçi olup tekrar siyasete döncek. Tek farkla, Baba'ya "Kurtar bizi abi" diye sesleneceğiz.

* Tabii tüm bunlar trafik kazalarından, şofben kazalarından, depremden, maç kutlamalarından ölümlerin olmadığı Türkiye için geçerli. Böyle bir Türkiye'yi görmek için ise insan ömrü yetmez. Ömür 1200 sene olsa bile. Onun için içiniz rahat olsun. Elin gavuru ne yaparsa yapsan biz gene ölürüz, bizi kimse tutamaz.

hakanutku@hotmail.com

Laila cenneti!..
Olmaz böyle şey!..

Boğaz gerçekten dünyanın incisi..

Ve bu Boğaz'ın kenarında şimdi bir dünya güzeli var!..

Laila!.

Boğaz zaten dünya incisi.. Şimdi bu Boğaz'ın kenarında bir cennet yaratmışlar..

Böyle bir hava.. Böyle bir güzellik..

Laila geçen yıla kadar disco olarak ön plana çıkan Pasha idi.. Bu yıl, İstanbul'un en güzel restoranlarını bir araya getiren bir mekan olmuş.. Bu yaş ortalamasını 18'in çok üzerlerine çıkarmış tabii.. Görüntü tamamen değişmiş.. İnsanlar nasıl şık, nasıl cazip geliyorlar..

İki gidişimde de kendimi güzellik yarışmasında sandım.

Ben her iki gidişimde de girişte kaldım.. Shashi Bala'da.. Uzak Doğu dilinde Ay Kız anlamına geliyormuş.. Bala, bizim Kafkasya'da da "Kız" demek olur..

Swiss Otel'in ünlü şefi Rudolph van Nunen yönetiyor.. Nasıl sunuyor yemekleri tabakta inanmazsınız.. Yemek değil, tablo.. Dünya şekeri bir adam van Nunen.. Her masayı dolaşıyor.. Asya Avrupa mutfağı sunuyor Shashi Bala.. Bir spring roll var ki, özel sosu ile, ben Türkiye sınırları içinde bu kadar lezzetlisini yemedim. Tavuklu salatasını önce görmek sonra yemek gerek..

Böylesine kalite bir restoranda, çıplak kürdan servisi ve de purolar için özel kül tablaları olmayışını da yazmam gerek.. Mükemmellik de, şeytan da ayrıntıda..

Alt katlara indikçe, İtalyan mutfağı ile Mezzaluna, Türk- Fransız Club 29, ben yemem ama, çiğ balık sevenler bayılmış, Sushilerle Kaikyo.. Hünal's'dan dünya mutfağı.. Divino'dan şarap ve peynir.. Raffi'den kahve ve konyak..

Bir de ortada bar var.. Buz!..

Laila'yı, Alarko'dan kopan Muzaffer Yıldırım'ı hemen kapan Şefik Öztek yaratmış. Pasha ile uzaktan yakından ilgisini bırakmamış. Çok da iyi olmuş..

Muzaffer'in Alarko'dan ayrılmasına çok üzülmüştüm. Ben işine ve çalıştığı kuruma bu kadar aşık bir adam daha görmemiştim. Alarko'nun, sinema, spor ve eğlence tesislerinin genel müdürü idi.. Bu üç alanda hemen tüm yenilikleri bu ülkeye getiren adamdı.. Son zamanlarda huzursuzluğunu seziyor ama ayrılacağına ihtimal vermiyordum. Ama Laila'yı görünce, keyfim yerine geldi.

Yaratıcı adamlar, daima yaratacak bir yer buluyorlar!..

Jeep!..

Bir jeep bu yıl başımıza neler açtı. Milli dilenciler jiplerini aldılar, kavga onlarca bitti, artık ağlamıyorlar. 16 torpilli jip alırken, alamayan altı zavallının da sesi soluğu çıkmıyor.

Şimdi kaldı geriye, dil tartışması..

Efendim Jeep marka.. Marka da, bize model adı olarak girmiş bir kere.. Hepsi jeep..

Peki o zaman Jeep marka adı kalsın, modelin adı jip olsun, dedik. Gene itiraz geldi. "Türkçe sözcükler J harfi ile başlamaz. Zaten Amerikalı da J değil, C okur. O zaman cip olsun" dediler.. Bu arada Oya Sezer'den de açıklama geldi..

Jeep'in aslı, marka değil model, iyi mi?..

İkinci Dünya Savaşı'nda ordu emrine bu heryerde giden, inip binmesi kolay arabayı yapınca fabrika adını GP olarak koymuş.. Ci-pi diye okunur, GP..

Nerden GP peki.. General Purpose "Her tür kullanım için" sözcüklerinin baş harfi..

GP yazmışlar.. Ci-pi okumuşlar, sonra bu okunuşu yeniden yazmışlar, tek hecede cip diye okumak için.. Jeep öyle çıkmış ortaya..

Pazar Neşesi
Fıkra Ali Rıza Özmen'den de.. Özmen genelde başka sütunlardan topladıklarını herkese e-mailliyor. Kaynak da göstermiyor..

Bu yüzden bir başka yerde de rastlamış olabilirsiniz. Kusura kalmayın.

Fıkra hoştu, aldım..

Adamın biri, yıllardır süren dayanılmaz migren ağrıları yüzünden gezmedik doktor, uygulamadık tedavi bırakmamış ama nafile..

En sonunda yakın çevresinin ısrarla tavsiye ettiği bir doktora daha görünmüş.. Doktor adamın bu ağrılarla ilgili bütün geçmişini dinledikten sonra "Anlaşıldı" demiş.. "Bu migren olayı akademi yıllarımdan beri bende var.. Hocalarımdan birinden öğrendiğim bir tedavi sayesinde bu ağrılardan kurtuldum..

Ağrım tutunca eve gidip dayanabileceğim en soğuk suyla dolu küvete girerdim..

Hatta küvete buz parçaları atardım..

Karım eline süngeri alıp alnımdan başlayarak bütün başımı yavaş yavaş ovardı.. Sonra onunla yatak odamıza giderdik ve ne kadar ağrım olursa olsun sevişirdik.. İnanmazsınız sanki mucize olur ağrı mağrı hepsi kaybolurdu.. Bunu 6 hafta boyunca yaptım ve artık en ufak ağrı çekmiyorum.. Siz de 6 hafta boyunca bu tedaviyi uygulayın ve sonra tekrar beni görmeye gelin!.."

6 hafta sonra, hasta doktorun kapısından sevinçle girmiş.

"Doktor, doktor sana nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum!..

Bunca yıldır beni mahveden o ağrılardan senin tedavin sayesinde kurtuldum!."

Doktor gülümsemiş:

"Yardımcı olabildiğime sevindim!.."

Adam tam kapıdan çıkarken geri dönmüş..

"Bu arada.." demiş.. "Yatak odanızın tavan işlemeleri bir harika.. Kime yaptırdınız?.."

SEVDİĞİM LAFLAR
Kaptanın ustalığı deniz

durgunken anlaşılmaz.

Zukianos

BİZİM DUVAR
Hipnoz yasağı konunca

Hülya Avşar'ın Thor'u işsiz kaldı.

Adama iş mi yok?

O da siyasete atılsın.

Meclis'te toplu hipnozlar yapıp krizleri çözsün.

(Hıncal'ın notu: Bunlar zaten çoğu zaman uyuyor. Thor, uyandırma işinde mi kullanılacak acaba?..)

Hakan & Utku

Eğer

..bütün aşamınız boyunca hep ayni yemeği yemek zorunda kalsanız (Besin değeri önemli değil), neyi seçerdiniz?.

..birisinin vücudunun bir parçası olmanız mümkün olsaydı, kimin, nesi olurdunuz?..

..sizi ıssız adadan kurtaracak olsalar, kimin kurtarmasını isterdiniz?

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır