Demokrasiye hiç bu kadar muhtaç, hiç bu kadar yakın olmadık. Çünkü büyük uzlaşmalar bizi bekliyor.
Enflasyonla mücadele programının ilk altı ayı başarılı geçti. Ama tedbirlerin yoksul yığınlarda yarattığı sıkıntılar, sosyal patlama riskleri ve yolda kalma tehlikesi doğuruyor.
Köylü, işçi, memur, emekli kaynıyor.
Enflasyon gelir savaşıdır. Böyle ortamlarda örgütlü ve güçlü olan kesimler, öbürleri aleyhine büyürler. Bizde de öyle oldu..
Borç batağında tefecilerin eline düşen devlet sonunda enflasyonla mücadeleye karar verdi. Daha ilk aşamada faizler düştüğü için Hazine 20 milyar dolar tasarruf sağladı.
Şimdi bu parayı cebine indirecekken kaybedenler yutkunuyor. Ve "eski güzel günler"in geri gelmesi için dar gelirli kitlenin iktidarı pes ettirmesi için dua ediyorlar.
Bu tuzağa kimse düşmemelidir.
İktidar, yapılan şeyin ekonomik alanda bir "ulusal kurtuluş savaşı" olduğu gerçeğini topluma anlatmanın ve katılımı sağlamanın yolunu bulmalıdır.
Bunun çaresi, Ekonomik ve Sosyal Konsey'i "Ekonominin MGK'sı" işlev ve etkinliğine yükseltmektir.
Çünkü böyle bir demokratik açılım, konseyde temsil edilen kesimleri, programın mağduru olmaktan çıkarıp hedeflenen başarının ortağı katına çıkaracaktır.
İkna ve uzlaşma zemini de, bazı haksızlıkları doğmadan önleme fırsatı tanıyacaktır.
Meclis tatilde ama Türkiye'yi 75 yaşındaki bir eski başbakanı hapse atmaya hazırlanan "özürlü demokrasi" görüntüsünden kurtarmak için yapılması gereken işler var..
Prof. Alıcı'ya 449, Prof. İdiman'a 389, Prof. Sarıalioğlu'na 142 ve aday olmayan Prof. Gökçe ve Prof. Uslu'ya birer oy çıktı.
Rektörü Cumhurbaşkanı seçecek.
Ama bu altı adayı üçe indiren YÖK'ün önerdiği isimler arasından seçecek..
YÖK Genel Kurulu önceki gün önerdiği üç isim arasına en çok oyu alan iki profesörü dahil etmedi. Bu, Cumhurbaşkanı'na "1006 oyun 144'ünü alan üç adaydan birini Rektör yapın" demektir.
Cumhurbaşkanı sadece birer oy alan adayları atamayacağına göre, 142 oylu adayı seçmeye mahkum edilmiş olmuyor mu?
Öğretim üyeleri dün Cumhurbaşkanı Sezer'i bu tertibe karşı uyaran bir bildiri yayınladı.
YÖK, tercihinin kabul edilebilir bir gerekçesini topluma açıklamak zorundadır.
Aksi halde demokratik üniversitenin önündeki en büyük engel olduğu yolundaki suçlamaları hak edecektir.
Demokrasiyi daha sandıkta yok sayan bir YÖK.. Hayır bu kabul edilemez!