Futbol kasırgasının dinmesinin ardından, yıllardır için için apse yapan yara sonunda, iki ayda patlayarak Avrupa basketbolunu ortadan bölüverdi.
Biz daha Tofaş'ın kapanması, İbrahim'in barış elçisi olması şoklarını üzerimizden atamadan İspanyol, İtalyan, Yunan kulüplerinin başını çektiği ULEB (Avrupa Basketbol Birliği) kendi profesyonel ligi Euroleague'i, hem de Avrupa'nın en iyi takımlarını bünyesine alarak resmen kurdu.
Televizyon yayın giderleri paylaşımından su yüzüne çıkan bu kavganın altında FIBA başkanı-diktatörü Sırp Borislav Stankoviç'e yönelik kızgınlık birikimi yatıyor.
FIBA, profesyonel basketbolun tüm gelirlerinin aslan payına Olimpik haklarını kullanarak el koyuyor ve bunu keyfine ya da oy reytingine göre yandaşlarıyla paylaşıyordu yılardır. FIBA'nın Suproleague'inde pek kayda değer takım da kalmadı.
Bizimkiler, Efes ve Ülker, durumdan vaziyet çıkarma becerisi gösteremeden, FIBA'nın önerdiği rüşvet şayiaları havada uçuşurken (Panathinaikos'un yüz görümlüğü 6 milyon dolar ek aktarım sağladığı konuşuluyor) Supro'da kaldılar.
Yıllardır yatırımlarının amatör-fahri ellerde heba edilmesinden yakınanların bu tutumlarının ardında kolay Avrupa şampiyonluğu hayalinin yatıyor oluşu en büyük dileğimiz, yoksa bunun adı başka olur...
Ya 3 büyüklere (!) ne demeli? "Camia kulüpleri ile müessese kulüpleri ayrılmalı" diyen, siz. En fazla profesyonel olması gereken, siz. Hepiniz ayrı ayrı şirketleşme peşindesiniz. İşte size 3 yıl garantili ULEB fırsatı. FIBA da geri adım attı, ulusal liglerde ceza veremeyecekler kimseye. Biraz vizyon lütfen. Euroleague, Avrupa'nın NBA'i demek. En seviyeli takımlar orada, vakit geçirmeden kuruluş aşamasında ULEB trenine atlayın. Çok yakında NBA'in ULEB ile şirket evliliği aşamasına geleceğini görmek için kahin olmaya gerek yok. Akıllı ve federasyonla dayanışmalı bir stratejiyle Türk basketbolu, Avrupa'nın yaşadığı bu ikilemden kazanımlı çıkabilir.
