7 yıl geçmiş, 37 insanın cayır cayır yakılmasının üzerinden...
Madımak Oteli, mürtecilerin baskını, otelde sıkışan aydınlar, göğe uzanan alevler...
Ortaçağı kıskandıracak kocaman kara bir leke...
Sanıklar hesap veriyor, verecekler.
Davalar sürüyor.
Hukuk işliyor...
Biraz ağır işliyor ama işliyor...
Fakat bence, Madımak Oteli katliamı Türkiye'de yeteri kadar tartışılmadı...
Büyük bir ceza davasını aşamadı, toplumsal ipuçları bakımından ele alınıp, mevcut düşünce sistemlerini ve yaygın paradigmaları sarsacak boyutlarda tartışılmadı.
Aslında Susurluk kadar tartışılmalıydı.
Altı yıl sonra patlak veren Hizbullah'ın mezar evleri ile birlikte düşünüldüğünde, tartışılmasının gereği daha kolay anlaşılır.
Ben net düşünürüm:
Madımak'ta yakılan 37 kişi, bir otobüs yahut uçak kazasında ölmedi.
Fakat, sanki onlar uçak kazasında ölmüşler gibi konu kapandı gitti...
"Demokratik, laik, hukuk devleti" olarak nitelenen bir ülkede, 37 insan, bir grup başka insan tarafından yakıldı.
Öyleyse, o hadiseden sonra şunun yapılması gerekiyordu:
Rejime eleştiri ve muhalefetleri hangi yönde ve seviyede olursa olsun...
Bütün düşünce kanatlarının ortak bir sonuç çıkarmaya gitmesi gerekir, bu toplumun geleceği için...
Terörün ebediyen mahkum edilmesi gibi...
O terör, irtica terörü bile olsa!..
Oysa, Madımak'taki irtica teröründen sonra da Hizbullah irtica terörü devam etmekte imiş...
Bu ihmâl, hem devletin hem de Türk aydınının yüz karasıdır.
Çünkü bizde, terör de sınıflara ayrılıyor...
İyi terör var, kötü terör var...
Zararsız terör var, zararlı terör var...
Vatansever terör var, vatanhaini terör var...
Solcu'ya göre, Sabancı suuikasti, o kadar da kötü bir terör değil...
Kör Milliyetçi'ye göre, Hizbullah vatansever terör...
Yobaz'a göre de, Madımak katliamı birazcık "aşırı kaçmış" bir terör...
Halbuki, "aydın" düşünen herkes tıpkı Susurluk skandalında olduğu gibi Madımak katliamında da ayağa kalkmalıydı.
Hukuk dışı "Susurluk"a karşı çıktığın kadar...
Ve hatta daha da büyük bir şiddetle "Madımak katliamına" da karşı çıkamıyorsan...
Ortada mutlaka bir oportünizm, bir ikiyüzlülük ve kaypaklık vardır.
Madımak katliamında, iki korkunç gerçek var:
Birincisi, bazı toplumsal kesimlerdeki irticai eğilimlerin derinliği ve şiddeti...
Ki bu eğilimler, hızla sirayet, yayılma ve kalkışma özelliğindedir...
İkincisi, devletin ihmâli!
Bir sözüm de Muhsin Yazıcıoğlu'na...
"Madımak'ı artık kaşımalayalım" demiş...
Geçmişiyle, yakın ve uzak tarihi ile, cinayetleriyle ve katliamlarıyla mertçe hesaplaşamayan toplumlar, ileriye doğru adım atamazlar.
Herşeyin üstünü örtenler, ancak karanlığa doğru ilerleyebilirler...
Biraz dikkat
Birkaç gün gecikti ama olsun...
Madımak katliamı ile ilgili olarak sayısız haber ve yorum çıktı.
Ama haberler dikkatsizdi.
Kimi haber, 37 kişi öldürüldü, kimisi ise 33 kişi öldürüldü diyordu.
Kiminde ölü sayısı 37 ile başlıyor, 33 ile devam ediyor...
Veya 33 ile başlıyor, 37 ile devam ediyordu.
Öldürülen insan sayısı 37'dir, bu davada idam cezası yiyen sanık sayısı 33'tür...
"Demokrat" redaktör olmak, önce işinde titizlikle mümkün.
Akşamları barlarda kafa çekmekle değil...
Hüner, hem demokrat hem de iyi redaktör olabilmekte...