TÜRKİYE'NİN çevresinde buluşabildiği yetenekleri ve değerleri son derece azdır. Kiminin göklere çıkardığı isimler, kimileri tarafından yerin dibine batırılır. Yılmaz Güney tartışmasında görüldüğü gibi. Kemal Sunal, Türkiye'nin üzerinde ittifak ettiği sayılı isimlerden biriydi. Ne yazık ki onların önemini ancak ölümlerinde anlıyoruz. Barış Manço'da olduğu gibi Sunal da ancak ölümünden sonra gerçek anlamda bir kült olacak ve onun kimliği, filmleri hem tekrar tekrar izlenecek, hem de üzerlerinde ciddi araştırmalar yapılacak.
Kemal Sunal Türkiye'de birkaç kuşağı güldürdü. Hem de yediden yetmişe kadar... Yeşilçam'ın hızlı imalat döneminde yaptığı filmler zaman zaman birbirine çok benziyordu ve ucuz esprilere dayanıyordu. Ama o, bu filmlerde bile o inanılmaz güldürme yeteneğini gösterebiliyordu. Unutmamalı ki o tiyatrodan geliyordu ve bir zamanlar Haldun Taner'in kurduğu Kabare Tiyatrosu'nda Zeki Alasya, Metin Akpınar, Ayşen Gruda gibi isimlerle sayısız oyunda oynamıştı.
Nitekim ilk dönemindeki Ertem Eğilmez filmleri o kadroya dayanan ve kabare anlayışını sürdüren başarılı yapımlardı. Salak Milyoner, Köyden İndim Şehire gibi...
Sonra Atıf Yılmaz'la yaptığı Kibar Feyzo, Köşeyi Dönen Adam gibi filmler geldi. Zeki Ökten'le de Kapıcılar Kralı, Çöpçüler Kralı gibi çok başarılı filmler yapmıştı. En azından 10-15 filminin Türk komedi tarihinde kalacağı kesin.
Onun kaynaklarını şöyle özetleyebiliriz: Allah'ın kendisine bahşettiği ve Batı'daki Toto, Fernandel gibi sanatçılarda da bulunan inanılmaz bir yüz, o yüzde özgür biçimde dolaşan müthiş mimikler, kendine özgü biçimde söylediği ve özellikle küçük yaştakileri mest eden küfürlü sözler ve de çok açık bir oyun yeteneği.
Uzun bir kendini tekrar döneminden sonra, Propaganda ile yeni bir döneme başlamıştı. O filmdeki kompozisyonunu belki yeterince değerlendiremedik. Bu dönem belki onun en parlak dönemi olacaktı ve de bu yeni filmleri belki onu basının, özellikle de İtalyan güldürüsünün o uluslararası ünlü isimlerine yaklaştıracaktı.
Şunu da unutmayalım ki Sunal son döneminde bir sinema okulunu bitirmiş ve tezini de kendi filmleri üzerine yapmıştı. Demek ki o da kendisini ve yaptığı işi ciddiye alıyor ve sanki bizi de ciddiye almaya çağırıyordu.
Ne yazık ki kader bütün bunlara izin vermedi ve Sunal belki en verimli olacağı dönemde aramızdan ayrıldı.