kapat

04.07.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
iku
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ALİ KIRCA(alikirca@sabah.com.tr )


O zaten hep ağlamıştı

Güldüren adam öldü... Kahkahaları gözyaşlarına çevirerek... Oysa; bütün Kemal Sunal filmlerinin finalinde gözyaşı vardı...

Kendi finalinde olduğu gibi...

***

Şimdi bütün gazetelerin bütün köşelerinde onun için ve onun arkasından yazılmış satırlar vardır.

Herkes, onu "en iyi anlatacak" en vurucu sözleri bulmaya çalışıyordur.

Hemen, berikinden farklı nitelemeler, tanımlamalar, hiç söylenmemiş sözcükler, hiç anlatılmamış anılar peşindedir.

Biliniz ki; bu çabaların sonunda en iyisini tek başına kimse bulamayacaktır.

Lakin bütün yazıların ve bütün söylenenlerin tamamı, "en iyi Kemal Sunal senaryosu"nu oluşturacaktır. En doğru, en sağlam, en ayakları yere basan senaryoyu...

Türkiye'ye ait bir senaryo olacaktır o...

Çünkü "giden" Türkiye'ye ait bir fenomendir; sosyal ve kültürel bir kahraman hatta... Türkiye'nin son çeyrek yüzyılına, herhangi bir siyasetçiden çok daha fazla damgasını vurmuş bir fenomen... Anti-kahramanlara direnen gerçek bir halk kahramanı... Ve halkın ta kendisi...

Onun için bugünlerde herkes dağarcığında ne varsa söylemelidir ona dair...

"En iyisi" olmayabilir söylenecek sözler... Lakin kollektif bir Kemal Sunal başyapıtının sayfaları irili ufaklı; önemli önemsiz; anlamlı anlamsız; değerli değersiz o sözlerden örülecektir. Çekinmeyin birkaç kelime de siz söyleyin.

Tıpkı Barış Manço'nun romanı gibi gidenin arkasından yazılacak o "Türkiye hikayesi"ne siz de bir tuğla ekleyin...

***

Kemal Sunal, "Hababam Sınıfı"ndaki "İnek Şaban" macerasından başlayarak "Yeşilçam"daki "efsane" dönemini kapatana kadar, hep aynı rolü oynadı aslında... İlk bakışta "aptal" gibi görünen, lakin Türkiye'den "çarıkla erkan-ı harp" kavramına en çok uyum gösteren tiplemeleri taşıdı beyazperdeye...

Aptal, salak, Şaban ya da enayi değildi asla... Sadece "saf"tı çok saf... O saflığıyla kimi zaman kaybeder görünürdü kurnazlara (ve kötülere) karşı...

Ne var ki, sonunda kazanan hep "saf"lık olurdu. Kaybederken kazandı...

Sinemayı terk edenler gülüp ağlasalar da mutlu ayrıldılar seyrettikleri filmin finalinden...

Bir filmin yapım süreci içinde senaryonun ve yönetmenin ağırlığını bilenler için, "oyuncu" Kemal Sunal'a böyle bir misyon atfetmek için bir yanılgı sayılmamalı.

Onun Allah vergisi "surat"ı bütün filmlerin gidişatını değiştirmiş, senaryoyu kendi mecrasında yönlendirmiş, neticede Türk sinemasında ve Türkiye'de bir döneme silinmez mührünü vurmuştur.

Kemal Sunal diye "birisi" olmasaydı, Kemal Sunal filmleri olmazdı ki...

Aslında, ne sinemada ne gerçek yaşamda ne de ideolojik bağlamda hiç kesişmeyen Yılmaz Güney'le Kemal Sunal'ın beyazperdede ilk dönemlerindeki "kahramanlık" öyküleri bir elmanın iki yarısı gibidir...

Birisi itilmiş ve dışlanmış bir dünyanın "çirkin" kralıdır. Öteki yine aynı dünyanın "enayisi"... Lakin; ikisi de içten içe galibidirler kötülere ve kurnazlara karşı girdikleri savaşın. Ve beyazperdenin karşısında hayat sinemasının koltuklarını dolduran milyonlarca "sıradan" insan onların yanındadır...

"Onlar", "onlar"ın kahramanlarıdır çünkü ve "onlar" "onlar"dır...

***

Dün yine ve biraz daha azaldık Kemal Sunal'ın "aniden" çekip gidişiyle aramızdan... Ve adet edindiler son zamanlarda aniden çekip gitmeleri... Bizi yolculuklarıyla azaltanlar...

Kimselere çektirmeden öyle "pat" diye... Aziz Nesin gibi, Barış Manço gibi ve Kemal Sunal gibi... Film alışıldığı gibi gözyaşlarıyla bitiyor. Aslında birebir resmettikleri "Hababam ülkesi" ayağa kalkıyor. "Kel Mahmut" içeri giriyor, İnek'in okulumuzdan ayrıldığını haber veriyor.

Hep beraber ağlıyoruz. Ve bir köşe yazısı ilk kez müzikle bitiyor. Yazımın fonunda ve yazımın sonunda o müzik çalıyor dinleyin.

"Raa ram, rarararam...

Raa raa raa ra ram..."

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır