Sevgili Kemal Sunal'ýn da ölümü böyle oldu. Þairin de dediði gibi, yalnýz o deðil ölen, onunla "Ýnek Þaban" da, "Kibar Feyzo" da, "Salak Milyoner" ve "7 Bela Hüsnü" de aramýzdan ayrýldý sanki, sžretleri daha yýllar yýlý "beyaz cam"da yaþayacak olsa da...
Seksenli yýllarda sinemacýlarýn, tiyatrocularýn uðrak yeri "Papirüs"te, dip kuytuda bir yuvarlak masa vardý, müdavimlerin deyiþiyle "Yönetmenler masasý"...
Bu masanýn da müdavimleri Atýf Yýlmaz, Zeki Ökten, Þerif Gören, Tarýk Akan, Ali Özgentürk ve Kemal Sunal...
Arif Keskiner, daha sonra doksanlý yýllarda "Çiçek Bar"ý, yani "Arif'in Yeri"ni açýnca da masa, olduðu gibi "Çiçek Bar"a taþýndý. Yine dip kuytuda...
Bu masaya adý geçen kiþilerden baþkasýnýn oturmasý ne mümkün?
Kemal Sunal, her zaman az içer, az konuþur ve en erken kalkardý masadan...
Þimdi düþünüyorum da hayatýndan ve hayatýmýzdan da "masa"dan kalkýþý gibi çok erken ayrýldý.
Filmlerinin bu kadar çok sevilmesi, hayatýndan ve hayatýmýzdan izler taþýmasýndan deðil midir?
Ama en çok býrakaný da, en son oynadýðý "ölüm"ü oldu.
Sanýrým "Gülen Adam" filmiydi. Bütün film boyunca, o ne yapýlýrsa yapýlsýn, hiç gülmedi, fakat finali müthiþ bir kahkaha ile bitirdi.
Oysa gerek tiyatroda, gerek sinemada bütün milleti yediden yetmiþe kahkahaya boðmuþtu.
Hayatýnýn bir kalp krizine yenilen finalinde ise acýya, suskunluða, hüzne, yokluða, ölümün soðukluðuna boðmakta þimdi.
"Balalayka" filminin bir sahnesinde, iki saniye de olsa bir köy muhtarýný ben oynayacaktým, belki de karþý karþýya gelecektik.
Olmadý.
Kaderde ardýndan yazmak varmýþ...
Yokluðuna inanmak istemiyorum, bir "þaka" bu diyorum. Filmlerinde yaptýðý þakalardan birini yaptý yine...
Ölüm, bu kadar "inek"lik yapmaz, yapamaz çünkü... Hele "Þaban"ýna...
Evet, her ölüm daha çok ölüm.
Kemal Sunal'inki ölümden de öte, daha çok, daha da çok ölüm...
Þakaya gelmez bir ölüm...
REFÝK DURBAÞ